İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları: 71 Mehmet Kabakçı

İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları: 71 Mehmet Kabakçı
Konya İmam Hatip Okulunun ilk mezunlarından, Mehmet Kabakçı’nın, İmam Hatip Okullarına bakışını ve o yıllara ait anlattıklarının ve hatıralarının ikinci ve son bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

“İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları” adlı yazı dizimizin bugünkü bölümünde Konya İmam Hatip Okulunun ilk mezunlarından, okulun 71 nolu öğrencisi, öğrencilik yıllarında Çaputçu Ali Efendi Caminde müezzinlik, üniversite yıllarında İstanbul Fethiye Camiinde imamlık yapan o dönem mezunlarının rahmetli Kamil Ulukapı ile birlikte iki Hakiminden biri olan, Hakim olarak Giresun-Espiye, Konya –Sarayönü, Gaziantep ve Adana Hakimliği yapan, Konya ’da uzun yıllar İcra hakimliği görevini ifa eden, Mehmet Kabakçı’nın, İmam Hatip Okullarına bakışını ve o yıllara ait anlattıklarının ve hatıralarının ikinci ve son bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

mehmet-kabakci-1.jpg

HAKİMLİK ZOR İCRA EDİLEN BİR MESLEKTİR

13-19 yaş arası maddi sıkıntılarım oldu. 18 yaşını doldurup müezzin olunca, askerliğimi bitirip İstanbul- Fatih- Fethiye Camiine İmam olunca madden rahatladım.

Bu bana Allah’ın bir lütfuydu.

Bunu İlkokul 4 ve 5. sınıflardayken Kur’an’ı öğrenip kısmen ezberlememin bir karşılığı olarak görüyorum.

Hakimlik mesleği çok zor icra edilen bir meslektir.

Hakime karşı toplumda olağanüstü bir saygı vardır.

Bu saygıyı iyi değerlendirmek gerekir.

Hakim çevresindeki insanlara mesafeli davranmak zorunda.

Aksi halde herkesle senli benli olur, mesleği icrada zorluk çeker.

Meslektaşlarına ve Avukatlara karşıda titizlik göstermesi icap eder.

Ziyaretinize geldim.

Bir çayınızı içeceğim diye gelen avukat dışarı çıktıktan sonra müvekkiline Hakimle senin davayı görüştüm, lehime karar verecek demeyeceğini nereden bilebilirsin.

Hakimlere gösterilen saygının çoğu yapmacık ve menfaate dayalıdır.

Gayri samimidir.

Ferasetli Hakimin bunu görmesi gerekir.

Adil ve tarafsız davrandığın zaman bunun semeresini mutlaka görürsün.

Sarayönü’nde görevliyken Savcı ile birlikte Kadınhanı’na gezmeye gittik.

Garajda genç bir delikanlı bize yaklaşarak buyurun Hakim bey Taksimle sizi gezdireyim dedi.

Ben seni tanıyor muyum?

Siz bana ceza vermiştiniz.

Hemde hak ettiğim bir ceza vermiştiniz.

Ama size saygım var, sizi gezdirmek istiyorum demişti.

Zor bir meslek olan Hakimlik mesleğini 2001 yılında alnımın akıyla bitirdim.

Otuz iki senelik meslek hayatımda ciddi bir soruşturma geçirmedim.

Bu da bana onur veriyor.

MUHACİR PAZARINDA BİR ODA TUTTUK

İmam Hatip Okuluna kayıt olduktan sonra, Muhacir Pazarında bir oda tuttuk.

Üç kişi kalıyoruz.

Ahmet Altıntepe, Muhammed Sevgili ve ben.

Ahmet Altıntepe’nin babaannesi bizimle birlikte kalıyor, yemeğimizi pişiriyor, çamaşırımızı yıkıyordu.

Tuvalet dışarıda, abdest alacak lavabo falan yok zaten.

Oldukça iptidai bir yer.

Aşağı yukarı bir yıl kadar orada kaldık.

Pantolon ütüleyemiyoruz.

Ütümüz yok.

Sert olur, basılsın diye, kilimin altına koyardık pantolonlarımızı.

Kira olarak 7.5 lira veriyorduk.

mehmet-kabakci-4.jpg

BU OKULUN İSTİKBALİ VESAİRESİ YOK

Çaputçu Ali Efendi Camiinde müezzinlik yaptığım yıllardı. Caminin küçük bir odası vardı. orada kalıyordum.

Babam zaman zaman yanıma uğrardı.

İstanbul caddesindeki otellerden birinde bir hemşerimiz Otel Katipliği yapıyordu.

Onun yanına uğramış.

Orada Karayollarından bir Mühendis ile görüşmüşler.

Babama;

-Hayırdır demiş Konya’ya niye geldin?

-Oğlum var, burada okuyor.

-Hangi Okulda?

-İmam Hatip Okulunda…

-Oğlunu okutacak yer bulamadın mı? İstikbali vesairesi yok. Yazık değil mi, harcadığın paraya…

Babam son derece üzülmüş.

Baba dedim üzülme.

Bu okulda istikbal yok diyorlar.

Bak hem okuyorum, hem de Müezzinlik yapıyorum.

Senin üzerindeki yük kalktı.

Bundan daha iyi ne olabilir?

Çalışan insan için daima istikbal hazır.

HER SENE İFTİHARA GEÇTİM

İmam Hatip Lisesinde okuduğum yıllarda, hiç zayıf almadım. Hiç sınıfta kalmadım. Her sene sınıfta iftihara geçen iki öğrenciden biri bendim.

Benimle birlikte iftihara geçen ya Kamil Ulukapı olurdu, yada sıra arkadaşım Mustafa Ateş. Mustafa Ateş’le yedi senemiz beraber geçti.

Üniversite imtihanına girdiğimde puanım Tıbbı da tutuyordu.

Altı sene gözüme uzun geldi.

Ancak Hukuk Fakültesini, dört yılda bitiremedim.

Altı yılda bitirebildim.

1960’da girdiğim Hukuk Fakültesinden 1966 yılında mezun olmuştum.

Kızım Antep’te, damadım Antep KOSGEB’te Teknoloji Müdürü.

Arada bir Antep’e gidip geliyorum.

Her gittiğimde insanlar Hakim Bey hoş geldin, nasılsın, iyi misin diye soruyorlar.

Geçenlerde tekrar gittiğimde orada bir Lokantacı tanıdığım vardı.

Onun dükkanına uğradım.

Gençten bir çocuk beni karşıladı.

Lokantacı dostunun oğluymuş

Babam üst katta dedi.

Sonra da, Hakim abi dedi ben sizi tanıyorum.

Aradan geçmiş tam 30 sene. Tanınmak, unutulmamak hoş bir şey.

Demek ki iyi bir intiba bırakmışım.

TENEŞİR TAHTASINDA KALACAKTIK

İmam Hatip Okulu açıldığında Konyalı okulun açılmasından çok memnun olmuştu.

Bu okul açılmasaydı, Teneşir tahtasında kalacaktık, bizi yıkayan olmayacaktı, diyorlardı.

Müezzinlik imtihanını ilk kazandığımda, Beyşehir’e yada Konya’da git yaşını bir yaş büyüt, göreve başla dediler.

Ben yapamam dedim.

Dört ay sonra yaşım doldu.

İmtihana tekrar girdim.

Çaputçu Hacı Ali Efendi Camiinde müezzindim. Caminin mütevellisi Ali Haydaroğlu çok iyi bir insandı.

Allah rahmet eylesin, Kuran Kursları için para toplamaya gittiği bir gün trafik kazasında vefat etti.

Hatim okurken bağışladığım insanlar arasında Hacı Ali Efendi ve Konya Lezzet Lokantasının sahibi Hacı Mustafa Doğan’ı mutlaka dahil ederim.

ADAM ÖYLE BİR “ALLAH!...” DEDİ Kİ, DÜŞTÜ BAYILDI

Hacıveyiszade Hocam hatime gelen çocukları besler ve desteklerdi. Herhangi bir sebepten gelemeyen bir öğrenci oldu mu, onun payını ayırır, bir başka arkadaşıyla ona gönderirdi.

Onun gibi biri bulunmaz.

Onun o haline hayranım.

Hanımlar dahi onun hayır duasını alabilmek için onu sevenlerle birlikte karşılarlardı.

İmam Hatip açılırken köy köy öğrencilerle birlikte dolaştı.

Okulun açılmasında ve yapılmasında büyük emeği vardı.

Okulda on sınıf vardı.

Her sınıftan iftihara geçen iki kişi alınır toplam yirmi kişi geziye götürülürdü.

Bu ekiple birlikte gezilere katıldım. Afyon, Sivas ve Kayseri’ye gittik. Gittiğimiz yerlere demiryolu ile giderdik.

Dolaştığımız şehirlerde, mevlid okurduk, hutbe okurduk, vaaz verirdik. Ben hutbe okumuştum.

Harun Tolasa diye bir arkadaşımız vardı sesi gerçekten çok güzeldi.

Sivas’ta Mevlid okuyordu.

Mevlid arasında gazel de okurdu.

Dermana geldim ya Resulallah diye bir başladı.

Caminin içinde bir adam, öyle bir “ Allah!....” dedi ki, düştü bayıldı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.