İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları: 89 Mehmet Elliiki

İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları: 89 Mehmet Elliiki
“İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları” adlı yazı dizimizin bugünkü bölümünde Konya İmam Hatip Okulunun ilk mezunlarından okulun 89 nolu öğrencisi, Mehmet Mehmet Elliiki'nin o yıllara ait hatıralarının birinci bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

“İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları” adlı yazı dizimizin bugünkü bölümünde Konya İmam Hatip Okuluna 1951 yılında başlayan, yedi yıllık okulun 4.sınıfını üç sene okuyan, son sınıfta tek dersten değişik sebeplerden geçemeyerek 1966-67 eğitim yılında 10. Devre mezunu olan İmam Hatip Okulunun 89 nolu öğrencisi, Konya İmam Hatip Okulunun ilk Hocalarından Tahir Elliiki’nin yeğeni olan, Mehmet Elliiki’nin, İmam Hatip Okullarına bakışını ve o yıllara ait anlattıklarını ve hatıralarının birinci bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

ELİFİ GÖRDÜK DEĞNEK ZANNETTİK

1935 yılında Sarı Yakup’ta dedemin evinde doğmuşum. Amcam Tahir Elliiki’nin araştırmalarına göre 2.5 nesildir Konya’dayız. Amcam daha sonrasını bulamamış.

İlkokulu Hakimiyet-i Milliye İlkokulunda bitirdim. Öğretmenim Fethiye Onsun’du.

1947-48’de İlkokulu bitirdim.

Babamın Kapı Camii civarında bir Aktar dükkanı vardı. Hakkı Özçimi Hoca babamın arkadaşlarındandı. On sekiz ay onda Kuran-ı Kerim okudum. Yazın yatsı namazlarından sonra Hakkı Hoca bize oturmaya gelir, bizde ona çay ve kahve ikramı olarak hizmet ederdik.

Hakkı Hoca kimseye elini öptürtmezdi. Kimseye öpmek elini uzattığını görmedim. Çok sert bir hocaydı.

Babam kardeşimle beni Bulgur Tekke Kuran Kursuna götürdü. Hocanın biraz işi vardı. Biz kapının yanındaydık. Babamı hafız okutan kalfaların bulunduğu yere oturtmuşlardı.

Hakkı Hoca babamı görünce, Ali Efendi dedi, iki tabure yaptır, çocuklar yarın gelip okumaya başlasınlar.

Babam tabureleri yaptırdı. Ertesi gün okumaya gittik.

Bize verilen dersi evde çalışır, önce Kuran Kursunda hafız okutan kalfalara okurduk. Hakkı Hoca daha sonra gelir kontrol ederdi.

Hazır değilsek, “ Hazır değilim Hocam” derdik.

İmam Hatip Okulunda Amcam ve Hacıveyiszade Hocamız bizim öğretmenlerimizdiler.

Amcam İstanbul Dar-ül-Fünun mezunuydu. Onun arkadaşlarından birçoğu, köylerde ilkokul öğretmeni olarak kalmışlar, şehir merkezine gelememişlerdi.

Amcam bazı arkadaşlarını şehir merkezine çağırdı.

İmam Hatip Okuluna kayıt olurken amcam ve Hakkı Efendi beni ve arkadaşlarımızı teşvik ettiler.

Hakkı Efendinin Kuran Kursu neredeyse boşaldı.

İlk girişte 400 kadar kayıt vardı.

Ben 313. olarak başvurdum.

Anaaa… burada gavurca varmış diyenler aldı çocuğunu gitti.

Okulda 280 kişi kaldı.

Ben 1-B sınıfına düştüm. 1-B okulun iki merdiven ile varılan çift kapılı, okulun en büyük sınıfıydı.

51’den 98’e kadar olan numaralar bu sınıftaydı. 98 numaralı Bayram Başpınar, sonradan başka sınıftan bizim sınıfımıza geldi.

87 Kamil Yaylalı, 88 Ahmet Baltacı, 89 ben ve 90 Mehmet Cinkara aynı sınıftaydık.

Diğer sınıflarda ilkokulu bitirmiş gelmiş arkadaşlar vardı.

Bizim sınıfta ise Kamil Yaylalı, Ahmet Baltacı, Mehmet Cinkara gibi arkadaşlar hafızdılar. Arapçadan Emsile, Bina, Maksud ve Avamil falan okumuşlardı.

Sıralar dardı. Hacıveyiszade Hocamız Arapçaya, Amcam Din Bilgisi dersine geliyordu. Sıralar dar olunca, Karma Ortaokulundan gelen Boyacı dediğimiz Beden Eğitimi Öğretmeni boy sırası yaptı.

Biz en arkada oturuyorduk. Boy sırası yapıldıktan sonra, öne geçtik, önde oturanlar arkaya geçtiler.

Eskiden Hocalar, sınıfın ön tarafından dersi anlatırlardı. Boy sıralamasından sonra, sınıfın ortasına gelerek ders anlatmaya başladılar.

Biz elifi gördük değnek zannettik hesabı, önceleri arka sıralarda, boy sırasından sonra ön sıralarda ders yaptık.

img-2793.jpg

BEKİR ELAM BİR KONUŞTU, HERKES PARMAK ISIRDI

Amcamın bizim sınıfa dersi vardı. Bana bir şey sordu. Ne olduysa olmaz emmi dedim. Arkadaşlar başladılar gülüşmeye.

Amcam babama varmış, oğluna söyle demiş, bir daha derste bana emmi demesin!

Ben çok utandım. Aslında bir dil alışkanlığıydı. Amma arkadaşlarım çok gülüşmüşlerdi. Bir daha amcama emmi demedim. Hep Hocam diye hitap ettim.

Abdullah Ulubay Akaid Hocamızdı. Okulumuzun ilk Müdürü Ali Rıza Uğurlunun yarısı ağarmış teke sakalı vardı.

Vefat ettiğinde arkadaşlarımızla birlikte cenaze mahallindeydik. Beyşehir yada Seydişehir’de Operatör Doktorluk yapan oğlu Deli Ahmet lakaplı Ahmet Uğurlu geldi.

Şöyle yapın, böyle yapın diye emirler vermeye başlayınca, çok acayibimize gitmişti.

Sonradan Konya Numune hastanesine Doktor olarak atandı.

Bekir Elam göreve başlamadan önce Karma Ortaokulundan Mustafa Hoca, 3-4 ay Müdür Vekilliğine baktı.

Bekir Elam geldi. Meramda Kapancılar ailesine mensuptu.

Kulağı duysa Reisicumhur olabilirdi.

Konuşmaya başladığında hiç kekelemeden saatlerce konuşabilirdi. İyi bir hatipti.

Sene 1953.

Atatürk Anıtkabir’e defnedilecek. Her vilayetten toprak gönderilecek.

Bütün okulları topladılar. Milli Eğitim Müdürü, Yardımcısı ve Okul Müdürleri Alaaddin’in oradalar.

Konuşmalar yapılacak. Milli Eğitim Müdürü bir şeyler söyledi kime konuş dense, bir hazırlığım yok diye cevap veriyordu.

İmam Hatip az tutulan bir okuldu.

En son, konuşur musun diye Bekir Elam’a teklifte bulundular.

Bir saate yakın öyle bir konuştu ki, herkes parmak ısırdı.

Değilse Milli Eğitim Müdür rezil olacaktı.

Bekir Elam çalışkan bir insandı. Tahtaya kaldırdığı öğrencisini ne bilip bilmediğini anlardı.

Okulda beyaz şeritli şapkalarımız vardı. İlk seneyi Polis Okulunda geçirdik. İkinci yıl, Konya İdmanyurdu’nun soyunma odalarında oldukça rahatsız mekanlarda, daracık sınıflarda okuduk.

YEDİ SENEDE ÇOK HOCAMIZIN SALINDAN TUTARIZ!

Rezzan Pakkal diye bir Fizik öğretmenimiz vardı. Kız Öğretmen okulundan geliyordu. Öğretmen okulunda beş sene okuyup öğretmen olunuyordu.

Şakir Oba’da aynı okuldan geliyordu. “ Otur oğlum bir alırsın, otur evladım iki alırsın” diye hitap ederdi. Kır saçlı Ali Bey diye biri daha vardı.

Remziye Karacadağ Matematik Öğretmenimizdi. Mustafa Uzunpostalcı ve ben Matematikten zayıf almazdık. Haftanın 3-4 günü matematik çalışırdık. Mesela Mustafa Ateş, tüm dersleri ondu, amma matematikten ya dört alırdı, ya beş.

Hoca sınıfta bir problem çözer, 15. Sayfadan, 20. Sayfaya kadar hazırlanın gelin derdi.

Abdullah Ulubay Akaid, akidenin cemidir. Akike yol manasına gelir, diye anlatırken, içimden şöyle düşündüm. Biz bu yedi senede bir çok hocalarımızın salından tutarız diye.

Okul Müdür Ali Rıza Uğurlu, Mevlüt Hoca ve onun ardından amcam gitti.

Hocalarımızın bir çoğu 70 yaş civarındaydı..

ANAM BABAM BAUER

O zamanların en meşhur aracı bisikletti. Ancak pahalı bir araçtı. Hemen herkesin almaya çalıştığı anam-babam Bauer’ler 20-30 liraydı.

Benim bisikletimin de markası olan Adler’ler 70-80 liraydılar.

En iyi marka Peugeot’lardı.

Amcam bir Rolle bisiklet getirdi bisiklet 162 liraya satıldı.

Yarım balon Peugeotlar 80-100 liraydı.

Bizim hiçbir zaman sıfır bir bisikletimiz olmamıştı.

Bisikletlerimiz ikinci el bile değildi.

Bizim bisikletlerimizde 40-50 yama vardı. Yama yaptıracak paramız olmadığı için, yamayı kendimiz yapardık.

Babamın aktar dükkanında solüsyonda satılırdı.

Eski lastiklerden yamayı kapatacak kadar bir lastik keser, solüsyonla yapıştırırdık.

Birgün kendi okulum olan Hakimiyet-i Milliye İlkokulunun bahçesine bisikletimle girdim. Bahçenin yarısı çakıl taşlarıyla diğer yarısı toprakla kaplıydı. Çakıllar arasında çakır dikenleri bitmişti.

Okuldan ayrılırken baktım ki, bisikletimin iki tekeri birden inmiş.

Tekerin bir tanesine 17 yama yaptım. Babam görse dayak yiyeceğim. Eve gelmeden, bisikleti görmeden yamaları yaptım, bitirdim.

img-2797.jpg

BENİM VAKTİM GELDİ, KİMSEYİ TEDİRGİN ETME!

Amcam babasının ilk çocuğuydu. Amcamdan sonra halam, sonra babam gelirdi. En küçükleri de benimle aynı adı taşıyan Mehmet amcamdı.

Halam genç yaşta vefat etmişti. Oğulları Ahmet ve İhsan Atçeken’di.

Tahir Amcamın beş çocuğu vardı. Üçü kız, ikisi erkek. Erkek olan çocuklarının büyüğü 17 yaşında vefat etmişti. Onu küçüklüğümden beri hatırlıyorum

Amcamdan bir bisiklet almasını istemiş, amcamda ısrarlarına dayanamayıp bir bisiklet almıştı.

Çok uzak mesafelere bisikletle gidip gelmeye başlamıştı.

Amcam kızlarından ikincisini, halamın oğlu Ahmet’e verdi. Kan uyuşmazlığı ortaya çıktı. İki özürlü çocukları oldu. Kız çocuğu 14 yaşındayken, erkek çocuğu 8 yaşındayken öldü.

Onda sonra bizim sülalede hiçbir akraba evliliği yapılmadı.

Ne kız alındı, ne verildi.

Benim kızlarımın ikisi de İmam Hatip’te okudular.

Benim kaynım kızlarımdan birini oğluna istedi.

Dedim ki, ne ben duymuş olayım, nede sen buraya gelmiş ol. Ne de çocuğa duyur. Bildiğin gibi bizim ailede kan uyuşmazlığı var olmaz dedim.

Oğlu iyi bir çocuktu. Belki dedim, senin oğlundan daha temiz biri karşımıza çıkmayacak, bak amcam kızını halamın oğluna verdi. Durumu biliyorsunuz ben kızımı veremem dedim.

Rahmetli öldü. Oğlunu başka bir kızla evlendirmesine rağmen bana küs gitti. Ailesinde hiç kimse de ne gelirler, ne giderler.

Amcamın ilk oğlu 1943’te vefat etti. Hayatta bir kızı ve bir oğlu kaldı.

Oğlu Mustafa Elliiki sağ.

Amcam, Tahir Elliki 1954 yılında kanser olmuştu. Bazı arkadaşlar akciğer kanseri demişler.

Hayır. Amcam kalın bağırsak kanserinden vefat etti.

Ben o zamanlar İmam Hatip Okulunda öğrenciydim. Evine çok gittim geldim.

Cıvıloğluna giderken sağ köşedeki ev amcamın eviydi.

Burada biraz yaşadı. Az bir acım var, inşallah ayağa kalkacağım diyordu.

Onu ziyaret edenler helalleşemedik, o söylemedi, bizde diyemedik dediler. Yatağında vefat etti.

Yengemi çağırmış. Benim vaktim geldi, kimseyi tedirgin etme. Kitaplarım oldukça değerli. Bizim sülaleden okuyan kimse yok. Bu kitapları satacaksanız, anlayan birine gösterin değerine göre satın diye vasiyet etmiş.

İmam Hatip Lisesinin kütüphanesi yoktu. Ailesi bütün kitaplarını Hacıveyiszade Kütüphanesine bağışladılar. Amcam Hacı Fettah Mezarlığının giriş kapısının sol tarafında yatıyor.

DÜKKANIN BAŞINA BATSIN

Hacıveyiszade Hocamın dersi vardı. Ders devam ediyor. Ben farkında değilim amma dalıp gitmişim.

Hacıveyiszade Hocam bana seslendi;

-Muhammed!..

-Buyur hocam.

-Dükkanın başına batsın…Biz burada kanatlanıp, uçalım diyoruz, ne işin var dükkanda?

O anda gerçekten babamın aktar dükkanını düşünüyordum. ( Erol Sunat )

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.