İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları: Halil İbrahim Sayar (6)

İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları: Halil İbrahim Sayar (6)
Konya’nın efsane isimlerinden, hayırsever isimlerinden yaşayan bir tarih olan Halil İbrahim Sayar’ın o yıllara ait anlattıklarının ve hatıralarının altıncı bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

Konya İmam Hatip Okulunun ilk binası olan Polis Okulu binasının kiralanmasından, yeni Okul binasının temelinin atılmasına, Konya Yüksek İslam Enstitüsünün şehre kazandırılmasından yurt binalarına varıncaya kadar babası rahmetli Hacı Sıtkı Sayar ve arkadaşlarıyla birlikte çalışan, bir asra yakın olayı gören yaşayan, Konya’nın efsane isimlerinden, hayırsever isimlerinden yaşayan bir tarih olan Halil İbrahim Sayar’ın o yıllara ait anlattıklarının ve hatıralarının altıncı bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

BİNAYI ELİMİZDEN ALAMADILAR

1958 yılından beri İslam Enstitüsü inşaatına devam ediyorduk. Halktan para topluyorduk. Ziraat Bakanı Nedim Ökten’e gidiyoruz, 400 metreküp kereste veriyor. Milli Birlik Komitesi üyesi Kamil Karavelioğluna gidiyoruz, 300 bin lira veriyor.

Eğitim Enstitüsü lafı o günlere kadar yok.

1960 İhtilali ile birlikte sanırım, bunlar İslam Enstitüsü yaptırıyor, bizde bir Eğitim Enstitüsü açalım diye düşündüler, hele birde 300 bin lira yardımı duyunca bu binanın yarısını ellerinden alalım dediler.

Ancak muvaffak olamadılar.

Binayı elimizden alamadılar, yarısına bile giremediler.

O muazzam binanın yanı başında bulunan Maarif yurdunun bir kenarına yerleştiler.

Ordu bizden, hükümet bizden, Maarif Vekalet bizden hepsi bizden olduğu halde neden bir okul açamıyoruz diye düşündüler herhalde.

Askerlere başvurdular. Bende askerlerle konuştum.

İslam Enstitüsünün Kayseri’ye gideceği ortaya atıldı. Demek ki bu bir yoklamaydı. Engel olunmasaydı, Yüksek İslam Enstitüsü Kayseri’ye gidecekti.

Demek ki, bir fısıltı ile niyetlerini ortaya attılar.

Mehmet Akif; Endişeye düşmeyin, inanıyorsanız mutlaka yenersiniz diyor.

Bizde endişeye düşmedik, inandık, araştırdık, gerekli girişimleri yaptık, İslam Enstitüsü bir yere gitmedi.

whatsapp-image-2022-05-22-at-13-52-40-1.jpeg

1966 SONU, 1967 BAŞINDA YURT İNŞAATI BİTTİ

Cıvıloğlu Yurdunun yeri Cıvıloğlu Medresesinin bulunduğu yerdeydi. Konya’da Yüksek İslam Enstitüsü açıldığında civardaki bütün İmam Hatip Okullarının mezunları Konya’ya hücum ettiler.

Yurdun yerini Hafız Yetiştirme ve İlerletme Derneği olarak İmam Hatip Okulu yaptırmak niyetiyle çok önceden satın almıştık.

1962 yılında Adalet Partisini kurduk. Ben idare heyetindeydim. Ahmet Hilmi Nalçacı, bizim adayımız olarak seçimlere girmiş ve Belediye Başkanı olmuştu.

Fikrimi yönetimdeki arkadaşlarıma ve Ahmet Hilmi Nalçacı’ya açtım. Kabul görünce işe başladım.

Belediye ve halk çok yardımcı oldu.

1962 yılında Yüksek İslam Enstitüsü açıldıktan sonra bu okula gelen öğrencilere yurt hazırlama düşüncesiyle daha önce derneğimiz tarafından Vakıflardan satın alınmış olan 1375 metrekarelik alana 1963 yıllarında inşaata başladım.

1966 sonu,1967 başında yurt inşaatı bitti.

Gelen talebeleri ikiye ayırdık. Birinci kısımda olanlar Devlet imtihanlarını kazananlardı. Derneğin okuttuğu talebeleri de yurdun ikinci kısmına aldık.

Yurdun bir kısmını devlet imtihanlarını kazanan öğrencilerin kalabilmesi için devlete kiraya verdik.

YER SEVİYESİNDEN 4.5 METRE AŞAĞIYA İNDİK

Yurt yapacağımız yerde yıkık, yumuk dericiler vardı. Oradaki kerpiç dükkanları, manzarası bozuk binaları Ahmet Hilmi Nalçacı oradan kaldırdı.

Oradan bazı yerleri satın aldık, alanı genişlettik.

Belediye Başkanı bize imar planına göre yoldan da biraz daha yer verdi.

Böylece imara uygun bir arazi ortaya çıktı.

Aşağı yukarı kazının metreküpü 12 liraydı. Çıkan toprakları at arabalarıyla çektik. Yer seviyesinden 4.5 metre aşağıya inilmek suretiyle, binaya bir bodrum kazandırdık.

Bu bodrumu cemaatle namaz kılınabilecek bir cami haline getirdim.

Bu cami, Cıvıloğlu yurdu camisi oldu.

Kalorifer döşettim.

Sondajla bol bir kuyu suyu buldum.

Ve öğrenci yurdu olarak orasını açtık. En üst katta yemekhane vardı.

İlk açtığımızda, Dernek tarafına bakan kısmında 400 küsur talebe vardı. Devlet tarafından da 400 küsur öğrenci olunca 900’e yakın öğrenciye yurt binası olarak hizmet ettik.

Yurdu açtığımız günlerde, sabah bir telefon aldım. Vali Bey yurdunuzu görmek istiyor, ziyaret edecek dediler.

Bende buyursunlar dedim.

Saat 9’da, Vali Beyle birlikte, Emniyet Müdürü ve Milli Eğitim Müdürü hep birlikte teşrif ettiler.

Yurdun girişinde mermere yazdırdığım Peygamber efendimize ait eğitimle ilgili Hadis-i Şerifler vardı.

Atatürk’ün sözlerini niçin yazdırmadınız diye sordu.

Vali Emekli General’di.

Paşam dedim, güzel sözlerin kaynağı Peygamber Efendimize aittir. Onun için onun ilimle ilgili sözlerini yazdırdım.

whatsapp-image-2022-05-22-at-13-52-41.jpeg

PARAN YOKTA BÖYLE BİR BİNAYI NASIL YAPTIN?

Yurdun merdivenlerinden çıkmaya başladık, dershaneleri, yatakhaneleri, çalışma odalarını gezdirdim.

Binanın en üst katında yer alan yemekhaneye çıkardım. Dedim ki, yemek kokuları yurdun içerisine yayılmasın diye, yemekhaneyi en üst kata aldık.

Burada dedi her şey çok güzel ancak bir eksiklik gözüme çaptı.

Burada kreş yok.

Binayı gezince, aklıma kreş geldi. Konya’da gördüğüm eksiklik kreş. Konya’da böyle bir yer yok.

0-6 yaş arasındaki çocukları bulunan memurlar işe giderken çocuklarını bıraksınlar, mesai dönüşü alsınlar.

Böyle bir kreş yap dedi.

Param yok dedim.

Paran yokta böyle bir binayı nasıl yaptın?

Arz edeyim dedim.

Ben sabah buraya gelirim. İlk olarak demircilere uğrarım. Onlara ne ihtiyacınız var diye sorarım. Derler ki, 6 milimden 2 ton demir lazım.

Ne kadar tutar bu demir? 14 bin lira.

Bunları bir yere not ederim.

Sonra marangozlara uğrarım. Derler ki, 5’e 10 üç metre boyunda beş yüz tane dilme lazım. Onları da yazarım.

Duvarcıya uğrarım. Bugün en az beş bin tuğla gelmesi lazım derler. Onu da yazar, gelirim yazıhaneme.

Demir için, kimi arayayım diye düşündüğümde aklıma Helvacı Yusuf Abi gelir. Helvacı Yusuf Abi’yi bana hatırlatan Kainatın sahibi, ona da hatırlatır.

Selamünaleyküm Yusuf Abi biz niye geldik dediğimde…

Hayırdır der, niye geldin?

6 milimlik 2 ton demir lazımda, gönlüme sen doğdun.

Kaç lira bu demir?

Hemen onun dükkanından demircileri ararız.

Ne kadar?

14 bin küsur lira kadar…

Vali Bey hayretle dinliyor bu arada.

Helvacı Yusuf Abi açar kasasını o parayı çıkarır bana takdim eder.

Ben daha evvel parayı niye toplayayım Vali Bey?

Bize lazım olduğu an, inanan Müslüman bize yardım edecek

Vali Beyin gözleri yaşardı. Seni tebrik ederim dedi. Beni kucakladı iki yanağımdan öptü.

Yurt vatandaşların himmeti ile açıldı.

AĞLAMAMAK İÇİN KENDİMİ ZOR ZAPT ETTİM

Dernek tarafından okuttuğumuz talebeleri aldık. Yerleştikleri günün sabahında kar yağmaya başladı.

Birkaç gün sonra sabah namazını Kapı camiinde kıldım. Baktım bizim talebeler Aziziye Cami önünden, İstanbul caddesine, oradan da okullarına gidiyorlar.

Baktım çocuklardan birinin ceketi yok.

Ceketini niye giymedin dedim.

Yok hocam dedi.

Nasıl yani…

Yok olduğu için giymedim.

Adını aldım.

İkinci gün, yine ceketi olmayan bir başka çocuk geçiyordu.

Ona da sordum.

Ceketi yoktu, ayakkabıları da berbattı.

Ceketini neden giymedin evladım dedim.

Ceketim yok hocam dedi. Ayağımdaki lastikte, ağabeyimin ailesinin lastiği.

Lastiğin içi su dolmuştu.

Ağlamamak için kendimi zor zapt ettim.

Birkaç gün içinde 12 talebenin ismini not etmiştim.

Hemen idare heyetini topladım. Arkadaşlardan İsmail Yakutlu ve Süleyman Öztabak’a bu talebelerin isimlerini alın, çocuklar gelince de ayakkabılarını, elbiselerini, iç çamaşırları tam tekmil tedarik edin ikindi namazından sonra görmek istiyorum dedim.

Arkadaşlar sağ olsunlar, talebelerin ne ihtiyaçları varsa almışlar, giydirip kuşatmışlardı.

30 yıl kadar öncesiydi. İstanbul’a gittim.

Teşvikiye Camiinde namazımı kıldım. Tam çıkacağım arkamdan hızlı hızlı birisi geliyor. Baktım caminin İmamı.

Elimi öpmek istedi. Amca dedi. Ben Cıvıloğlu Yurdunda kalan öğrencilerden biriydim.

Ayağımda ki lastik, ağabeyimin hanımına ait bir lastikti. Siz bana ayakkabı ve üst-baş alan insansınız. Ben o talebeyim.

O çocuk hala gözlerimin önünde.

İmam Hatip Okulunu ve Yüksek İslam Enstitüsünü bitirmiş ve Teşvikiye Camiine İmam olmuştu.

(Erol Sunat)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.