İstanbul’un tarihi soluyan mekânları: PASAJLAR

İstanbul’un tarihi soluyan mekânları:  PASAJLAR
Sadece iki sokak birbirine bağlanmazdı pasajlarda, insanlar da tarihin derinliklerini solurken modern yaşam izlerini geleceğe taşırlardı; o zamanlar AVM’ler yoktu.

Adını sık sık duymuşsunuzdur; Atlas Pasajı, Çiçek Pasajı, Beyoğlu Rumeli Pasajı ve daha onlarcası. İstanbul için “Keşke alışveriş merkezleri olmasa da böyle pasajlar olsa” diyeceğiniz mekanlardır tarihi pasajlar. Çünkü bu pasajlar sadece iki sokağın başını bağlamaz, insanları da aynı mekânda dünden bugüne, bugünden geleceğe kendi öyküleriyle adeta başının üzerinde taşırdı.

Hem geçmişin hem geleceğin simgeleri

Aslında İstanbul’da ilk inşa edildikleri dönemde modernizmin simgesiydi pasajlar ve vitrinlerinde yeni bir hayatın çekici bakış açıları sunulurdu zamanın İstanbullularına. Belki de hiçbir şekilde sosyolojisine girmeden İstanbul pasajlarına şöyle bir değinivermek var, martı kanadının ucuyla. Çünkü bu mekânlar hâlâ canlı. Onları rahatsız etmemek gerek.

Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı bir yana İstanbul’un eski-yeni semtlerindeki pasajlar, ilk alışveriş merkezleriydi. Ancak bildik alışveriş merkezlerinden değillerdi. Avluları öyle canlı, öyle eski ve yeninin kokusunu üzerinde taşırdı ki, hayat buralardan filizlenir, cadde başlarından, sokak aralarından, evlerin cumbalarından, balkonlarından şehri taze bir soluk gibi sarardı. Hâlâ da öyle işin aslına bakarsanız... Ancak bazı pasajlar için bunları söylemek pek mümkün değil. Çünkü pasajlar sanki kasten öldürülüyor, sonra da otel yapılıyormuş gibi.

HER PASAJIN BİR ÖYKÜSÜ VAR

İstanbul’da hâlâ da olduğu üzere her pasajın bir kimliği vardı. İstanbul dışından gelenler de İstanbul’da yaşayanlar da pasaj ismi söylendiğinde orada neler olduğunu size bir kalemde sayıp dökebilirlerdi. Mefruşatçılar, manifaturacılar nerede? Anadolu Pasajı’nı mı arıyorsunuz? Hah işte Anadolu Pasajı. Beyoğlu İstiklal Caddesi’nde Sultan II. Abdülhamit’in mabeyincisi Sarıca Ragıp Paşa tarafından 1800’lerin sonlarında inşa edildi. Kayıtlara göre Paşa gayrimenkule yatırım yapmak isteyince Beyoğlu’nda, Osmanlı’nın hüküm sürdüğü kıtalara ithafen Anadolu Pasajı, Rumeli Pasajı, Afrika Pasajı isimli eserleri yaptırdı. Sultan II. Abdülhamit 1908’de tahttan indirilmeseydi, Sarıca Ragıp Paşa’nın beş kıtayı tamamlayacağı rivayetler arasındaydı. 830 metrekarelik bir alana yayılan İtalyan tarzı beş katlı kâgir yapının zemininde 17 dükkân ve üst katlarda 20 daire bulunuyordu. Geçmişte mefruşat ve manifatura mağazalarıyla ünlenen pasajda şu anda büyük bir ayakkabı mağazası, hizmet veriyor.

KONAKTAN PASAJA: BEYOĞLU RUMELİ PASAJI


İstiklal’de Galatasaray’a doğru yürürken sağda, halk arasında TKP binası olarak bilinen dar bir sokak görünümündeki Rumeli Pasajı, yine Ragıp Paşa’nın gayrimenkul yatırımları arasındaydı. Paşa 1894’te burayı konak olarak yaptırmış. Konak hayatının sona ermesiyle işyerine dönüşmüş. İtalyan mimarisinden izler taşıyan pasajın biri İstiklal’e diğeri Öğüt ve Mayacı sokaklara açılan iki kapısı vardı. Üç bloktan oluşan pasajdaki C blok dış cephesi ve içi onarılınca sanat atölyesine dönüştü. Girişte aksesuar satan tezgâhları geçince asansörlerin karşıladığı binada oyuncuların müdavim olduğu Oyuncular Tiyatro Kahve, Monalisa ve Rumeli gibi mekânlar yer alıyordu. Ne yazık ki yakın zamanda Beyoğlu’ndaki otel furyasından bu pasaj da nasibini aldı ve kapandı.

AFRİKA PASAJI


Ragıp Paşa’nın bir diğer yatırımı da 1905’te kurulan Afrika Pasajı’ymış. Kendi döneminde önemli ticaret merkezlerinden biri olan Afrika Pasajı’nın ilk katları, daha çok Levantenlerin kaldığı bir apartmanmış. Aslında Afrika Han olarak bilinen pasaj, Küçük Parmakkapı ve Büyük Parmakkapı sokakları arasında ufak bir geçit oluşturuyor. Diğer pasajlar gibi dükkânlarla dolup taşmasa da Afrika Pasajı’nın özellikle kafeterya mekânlarıyla kendine has bir havası vardı. Kafanızı gökyüzüne çevirdiğinizde gördüğünüz haç şeklindeki açıklık da pasajın gizemli atmosferini arttırıyordu. Ne acı ki Ragıp Paşa’nın bu pasajı da zamana yenildi. Şimdilerde boydan boya ağlarla örtülü ve kapısı zincirli. Belki de otel olacağı günleri bekliyor.

HAZZOPULO PASAJI


İstiklal’de yorulunca dar bir kapıdan Danışman Geçidi’ne geçip göbeğindeki taburelerde bir çay içimlik soluklandığımız bu pasaj, eskiden beri semtin en önemli mekanlarından. 1871’de tüccar Hacopulo’nun yaptırdığı pasajda, önceleri üst katta evler, alt katta dükkânlar bulunuyormuş. Hatta Ahmet Mithat Efendi’nin matbaası buradaymış ve burası bu yüzden Jön Türklerin de buluşma yeriydi. Bugün hâlâ ihtişamını koruyan beş katlı pasaj, aslında iki büyük yangın atlattı, iki restorasyon geçirdi. Şimdilerde çantacılar, takıcılar, kitapçılar, restoran ve Şarap Evi’nden oluşan 40 mağazanın yer aldığı pasaj, sadece eskilerin ünlü şapkacısı M. Katya’nın dükkânı için bile görülmeyi hak eder.

KÜÇÜK SAHNE’NİN EV SAHİBİ: ATLAS PASAJI

Issız Adam filminin final sahnesinden de hatırlanan Atlas Pasajı, bugün Beyoğlu’nda tek tük kalan sinemalardan Atlas Sineması’ndan adını adını almış. 1877’de inşa edilen Osmanlı mimarisinden izler taşıyan pasaj 1985’te bugünkü halini aldı. Şimdilerde hâlâ tarihi görünümünü koruyan pasajda birçok mağaza bulunuyor. Atlas Pasajı aynı zamanda, İstanbul Devlet Tiyatrosu Küçük Sahne’nin de ev sahibi.

AZNAVUR PASAJI


1800’lerin sonunda buradaki iki ünlü kafenin, Andrea’nın Cafe Commerce’inin ve Pandeli Kastranakis’in Cafe de Pera’sının yıkılmasıyla Aznavur Pasajı yavaş yavaş yapılanmaya başlamış. Başta yarım pasaj şeklinde inşa edilen Aznavur, 1924’te Tepebaşı yönünde Aznavur’un oturduğu evin altından bir geçitle birleştirilince bugünkü halini almış. Dönemin İtalyan mimarisinden izler taşıyan pasajda, 1940’lara kadar Alexander Vasiliyadis’in kimyahanesi ve laboratuvarı varmış. Kışsa girişindeki atkı-bereleri, yazsa fularlarıyla İstiklal’dekilerin gönlünü çelen dokuz katlı Aznavur Pasajı’nda bugün mağaza ve kafeteryalar bulunuyor.

HALEP PASAJI


Giriş kapısındaki Halep Pasajı yazısına rağmen AVM dışı sinema sevenler burayı, sinemasından ötürü Beyoğlu Pasajı diye bilirler. Tiyatro meraklıları için de burasının yeri ayrıdır. Halep’te tarihi Ses Tiyatrosu’nun hisselerinin bir kısmını 1989’da alan ve o tarihte beri perde açan Ferhan Şensoy’un Orta Oyuncular’ı ve Tiyatro Gerçek’in Cüneyt Türel Sahnesi yer alıyor. Halepli M. Hacar tarafından 1885’te yaptırılan pasaj 1984’te ön cephesi hariç yıkıldı. Pasajın sahibi Süreyya Paşa’nın torunları bir inşaat şirketiyle kat karşılığı anlaşarak yeniden yaptırırken pasajdaki neorönesans ön cephe korundu. Bugün hediyelik eşya, takı tezgâhları, otantik giysi, müzik, dövme ve piercing dükkânlarının sıralandığı pasajda, bir de kahve veya yemek molası için Krepen Steak mevcut.

ELHAMRA PASAJI


1827’de Cenevizli Barthelemy Giustiniani önce burada bir tiyatro yaptırır ancak o tiyatro nice badirelerden sonra kapanınca, bina 1920’de Zade Sait Bey’e satılır. Üç sene sonra Osmanlı Neoklasik üslubunda yeniden inşa edilen Elhamra tam bir geçit olmamasına rağmen, dükkânlara doğru giden geniş koridorundan ötürü pasaj olarak anılmaktadır. Pasajda bir de Elhamra Sineması bulunmakta. Charlie Chaplin’in ünlü Modern Zamanlar’ı ve Türkiye sinemasının ilk sesli filmi İstanbul Sokakları’nda ilk defa burada izleyiciyle buluşmuş. 1999’da sinema yanınca bugün değişik işletmelere kalmış.

TERKOS PASAJI


D’Andria ailesi tarafından 1880’li yıllarda yaptırılan pasajda başta Jorj Ruggieri’nin lokantası yer alıyor. Aynı dönemde pasajın sahiplerinden Giraud D’Andria ile Michel D’Andria buradaki apartmanlardan birinde oturuyorlarmış. 1924’te gelen Georges Dassira ve sonrasında Laszlo Boronkay ise Çardaş adı verdiği lokantayı burada işletmiş. Bugün ise her bütçeye uygun ve tanıdık markaların ihraç fazlası ürünlerini bulunabileceği Terkos Pasajı, tam bir moda mekânı gibi. Tünel’e doğru ilerlerken İstiklal’de sağ kolunuzda kalan pasaj şimdilerde alışveriş meraklılarının uğrak yeri durumunda.

BEYOĞLU PASAJI


Odakule’deki Beyoğlu İş Merkezi dışarıdan pek ipucu vermese de tıpkı Terkos gibi alışveriş için tercih edilen önemli pasajlardan. Üç ana bölümden oluşan pasajda 250 civarı dükkân ve işyeri bulunuyor. Labirent gibi pasajda mağazaların arasında ilerlerken yine pek çok ihraç fazlası ürün karşınıza çıkar. Burada aradığınız her çeşit kıyafet, aksesuar, çanta, ayakkabı ve takıyı bulma mümkün.


SURİYE PASAJI


Türkiye’nin ilk sineması, Santral Sineması bu pasajda açılmış, çift asansör sistemi ilk bu binada kullanılmış. Pasaj, 1901’de Suriye uyruklu Hasan Halbuni Paşa ile o dönemde İstanbul Ticaret Odası başkanı olan akrabası Mehmet Abud Paşa tarafından yaptırılmış. Neoklasik üslupta bir cepheye sahip olan yapıyı mimar Demetre Th. Bassiladis projelendirmiş. 1908’de tamamlanan pasaj, alt katı çarşı, üst kısımları konut olarak tasarlanmış ilk binaymış. Burasının elektriğin ve havagazının saraydan sonra bağlandığı ilk bina olduğu da rivayet edilir. Tarihi dokusu ile dikkat çeken Suriye Pasajı başta birbirinden bağımsız üç apartman... Zamanla binalar birbirine farklı noktalardan köprülerle bağlandı ve bugünkü görünümünü almış. Şimdilerde pasaj kürkçü, ikinci el kıyafet, kostüm dükkânları, aksesuar mağazaları ve gece hayatına hitap eden mekânlarla hareketliliğini koruyor.

ÇİÇEK PASAJI


1940’lardan itibaren merkezindeki görkemli kubbe altında sıralanan masalarıyla şimdilerde Beyoğlu’nun en eğlenceli, en renkli pasajı tartışmasız burasıdır. Sultan Abdülhamit ve Abdülaziz’in pek sevdiği ünlü Naum Tiyatrosu, 1870’teki Beyoğlu yangınından nasibini alınca, burayı banker Hristaki Zografos Efendi satın aldı. Altı sene sonra mimar Cleanthy Zanno’nın tasarladığı, Paris mimarisini yansıtan 24 dükkân ve 18 lüks daireye sahip Cité de Pera aynı yerde yükseliyordu. Bugün lezzetli mezelerin, iştah açıcı kokuların ve fasıl seslerinin birbirine karıştığı pasaj, ilkin Hristaki Pasajı diye anılmakta. Mütareke yıllarında açılan çiçekçiler sayesinde mis gibi kokarken Çiçek Pasajı adını almış. 1978’de bir gecede çöken bina 10 sene sonra yenilenmiş ve o tarihten beri konuklarını ağırlıyor.

AYNALI PASAJI


Bugün Galatasaray’ı ve Balık Pazarı’na bağlayan bu pasajın yerinde, 1861’de Jardin des Fleurs Tiyatrosu açılmış. Tiyatro 1870’deki Beyoğlu yangınında küle dönünce, arazinin sahibi Mr. Scribe bugünkü ünlü Avrupa Pasajı’nı yaptırmış. Eskiden düğmecilerin ve kemercilerin yer aldığı, zemini mermer kaplı pasajda bugün 22 dükkân bulunuyor. Her dükkânın üstünde de ayrıca iki kat yükseliyor. Dükkânların pasaja bakan üst cephelerinde karşılıklı kadın heykelleri gözünüzü okşarken pasajın çatısı ise tamamen camla örtülü. Dükkânların aralarında aynalar konduğu için buraya Aynalı Pasaj da deniyor. Şimdilerde kuyumcular, antika eşya satan mağazalar, seramikçiler ve giysi dükkânlarının yer aldığı Avrupa Pasajı ünlü ressam Komet’in atölyesinin de ev sahibi.

TÜNEL PASAJI


Tünel çıkışının tam karşısına düşen, Tünel Apartmanları olarak da adlandırılan pasaj, neoklasik üslupta üç kâgir yapıdan oluşuyor. T geçitli üstü açık tipteki pasaj 1883’te inşa edilmiş. Sümbül Sokak’ı Asmalımescit’e bağlayan pasajın ilk sahibi bir Osmanlı Musevisi. Yapılardan ikisine Ensiz Sokağı’ndan, birine ise Sümbül Sokak’tan girilen pasajın zemin katındaki dükkânlarını korint başlıklı sütunlar süslüyor. 1960’lardan itibaren restorasyon geçiren pasajda üç yapının dış cephesi birleştirilmiş ve pasaj bir çeşit hana dönmüş.

MARKİZ PASAJI


Eski Beyoğlu’nun simgesi pasaj, 1840’ta Passage Oriental (Şark Aynalı Pasajı) adıyla açılmış. Perukçusu, kürkçüsü, kitapçısı buradaydı. Dönemin ünlü pastanesi Lebon, 1940’ta yerini Markiz Pastanesi’ne bırakınca bilmeden pasajın kaderini de değiştirir. Markiz yıllar içinde nefis pastaları, ünlü müdavimleriyle adeta devleşti; 2003’te restore edilen pasaj da adını bu pastaneden almış. Üstelik Haldun Taner ve Markiz’i kurtarma kampanyaları olmasa burası 1970’lerde az daha bir oto yedek parçacı olacaktır. Yapıldığı dönemden itibaren beş katı ve 25 mağazasıyla Beyoğlu’na her daim canlılık katan pasajdaki ünlü Markiz şimdilerde yerini başka bir yemek mekânına devretti. 174 yıllık görmüş geçirmiş pasaj bugün kapalı ve geleceği belirsiz.

TOKATLIYAN PASAJI


Bu pasajın akıbeti listedeki kapanan pasajların tersine işlemiştir. 1805’te Hacı Krikor Amira Kevorkyan’ın aldığı arsada Üç Horan Ermeni Kilisesi ile Ermeni vatandaşlar için konut ve dükkânlar inşa edilir. 1870’deki yangında bu bölümler yanınca, bir dönem burada tiyatro ve kafe-restoranlar hizmet vermeye başlar. Ama bunlar da yanınca Tokatlı Mıgırdiç Tokatlıyan Efendi önce yeni restoran ve kafeler kurar. Sonra Kilise Vakfı’na borçlarını ödemekte zorlanınca burayı otele çevirir. Fransız mimar Alexandre Vallaury tarafından inşa edilen Hotel Tokatlıyan 1909’da açılır. İki dünya savaşı atlattı, işletmeci değiştirir, ünlü Rus Devrimci Lev Troçki gibi önemli bir konuğu da ağırlamıştır. Yönetimi Üç Horan Ermeni Kilisesi’ndeki otel, 1960’da pasaja ve iş hanına dönüştürülür. Şimdilerde içinde, gözlük ve giyim mağazaları gibi pek çok dükkân bulunuyor.

REASÜRANS PASAJI

Müdavimlerinin yanı sıra Teşvikiye ve Nişantaşı’nda şöyle bir görünmek isteyenlerin uğrak yeri olan Milli Reasürans Çarşısı, Demokrasi Parkı ve Teşvikiye’yi birbirine bağlıyor. Gündüz butikleri ve kitabevi konukları için kapılarını açarken, akşam Zanzibar, Corridor, Touchdown, On ve Kerem Görsev Caz Bar gibi mekânlar burayı gece hayatının uğrak yerlerine dönüştürüyor.

AKMAR PASAJI


Bir dönemin gençliği, burada takılır, rock ve metal müziği burada keşfedermiş. Yakın geçmişte polis tarafından sık sık baskın yapılan ve satanist yuvası diye haber olan Akmar aslında Kadıköy’de piyasada bulunması zor müzik gruplarının kasetlerini, CD’lerinin bulunabileceği bir pasajmış aynı zamanda. Müzik aletleri veya orijinal aksesuarlar satan dükkânlar, koleksiyoncular için didik didik edilesi sahaflar da vakit geçirilebilecek yerler arasındaymış. Zaman içinde gazete ve TV’lerde çıkan haberlerle kötülenen Akmar’da müzik mağazaları ve sahaflar yavaş yavaş kapanıp yerini ders kitapları satan kitapçılara bıraksa da bir dönemin Akmar ruhunu solumak hâlâ mümkün.

DOĞUBANK PASAJI


Teknomarketlere direnen Doğubank Pasajı, bir zamanlar Uzakdoğu’dan gelen elektronik ürünler cennetiydi. Neredeyse bu piyasanın kalbi burada atardı. Sirkeci Tren İstasyonu’nun karşı sokağındaki pasaj 1955’ten beri müşterilere uygun fiyatlı ürünler sundu. Bir nesil -özellikle popüler olduğu yıllarda- monitörü başka, kasası başka markalarla bu pasajda bilgisayar toplattı. Fotoğraf makinesi aldı, tamir ettirdi…

Ali ULURASBA

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.