KENTSEL TASARIMA TÜRK DOKUNUŞU

KENTSEL TASARIMA TÜRK DOKUNUŞU
Kentsel Tasarım, mimarlığa ve kent planlamasına nazaran çok yeni bir alan olarak karşımıza çıkıyor.

Amerika’da bu konuya yerel yönetimlerce çok fazla önem verilmesine rağmen birçok insan için hala bilinmedik yabancı bir disiplin, ancak yine kentsel tasarım alanında, özellikle son 10 yıldır önemli projeler üretiliyor.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI KENTSEL TASARIM

Amerika’da yaşayan Deniz Önder, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde mimarlık lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamlayarak 2016 yılında Amerika’da Columbia Üniversitesinde Kentsel Tasarım alanında yüksek lisansa kabul edildi.  Önder, kentsel tasarım üzerine yoğunlaşmasının sebebini dünya için yıkıcı olacak iklim değişikliğine karşı kentlerin ve bölgesel altyapıların sahip olması gereken esneklik üzerine kafa yorması olarak ifade ediyor.

DÜNYACA ÜNLÜ MİMARLIK GRUBUNDA BİR TÜRK: DENİZ ÖNDER

Önder, Mezun olduktan sonra araştırmacı ve tasarımcı bursu ile dünyaca ünlü ve prestijli bir biyolojik mimarlık grubu olan Terreform ONE çatısı altında ekolojik ve teknolojik sistemlerin bir arada çalışabildiği bir cephe sistemi prototipini geliştirilmesine katkı sağladığını belirterek, “ Hala bu sistemi dünyaca ünlü sürdürülebilir kent teknolojilerinin tanıtıldığı ve Mayıs ayında gerçekleşecek olan SmartCitiesNY Konferansı’nda sunmak üzere çalışıyorum” dedi.

denizonder_sundarban.jpg

HİNDİSTAN’DA KÜRESEL ISINMAYA KARŞI PROJE

Bu konuda Amerika’da Mac Arthur Foundation “dahi” rütbesini geçen sene almış ilk peyzaj mimar Kate Orff”un stüdyosunda çalışmalar yapan Önder, bu çalışmalardan biri olan küresel ısınmanın çarpıcı etkilerinin yaşandığı Hindistan’da kuraklık, sel gibi etkenlere karşı çiftçilerin kendi kendine geliştirebilecekleri bir tasarım planlaması ortaya koydu.

Bu projenin yoğun ilgi gördüğünü sözlerine ekleyen başarılı mimar Önder, “Bengal Akımı, Londra Building Center da dâhil olmak üzere birçok yerde iklim değişikliğine karşı çiftçilere direnç sağlama potansiyeli sebebiyle birçok yerde yayınlandı ve ilgi gördü. Bunlardan benim için en önemlisi James Corner tarafından 30 yıllık inşa süreci ve peyzaj mimarisi tasarlanmış Freshkills Park. Bu park 9 kilometrelik bir rekreasyon alanı, Central Park büyüklüğünde ve tamamen atık malzemelerden, yani çöp diyebileceğimiz atık dolgudan, üretilmiş. New York’ta son 100 yıldır tasarlanmakta olan en büyük park. Parkın son etabının bitirilmesine henüz 20 sene var ancak parkta şimdiden 250 üzerinde canlı tespit edilmiş, çünkü sadece bir dolgu alan olarak tasarlanmayıp, sulak alanları ve su peyzajı da olan bir park. Sulak alanlar parkta doğal bir su temizleme sistemi, yeraltı suyu zenginleşmesine katkı sağlama, kara ve su canlılarının çoğalmasını tetikleyen önemli bir mekanizma” şeklinde konuştu.

TÜRKİYE’DE KIYI RESTORASYONLARI VE İYİLEŞTİRME ÇALIŞMALARI YAPMAK İSTİYORUM

 Bu örnekten çok etkilendiğini ifade eden Önder, “ Bu çalışma, hem deniz ekosistemine katkı sağlıyor hem de çöpü bir parka dönüştürüyor. Bu sebeple ben de Türkiye’de üretilen dolgu alanlarının doğaya katkı sağlama potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin kıyı kentlerinde kıyı restorasyonları ve iyileştirme çalışmaları yapmak ve Amerika’daki örneklerden öğrendiklerimi Türkiye’de uygulamak istiyorum” dedi.

HABER: Ebrar Küçükakın

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum