Konya Türbeleri - Hz.Mevlana’nın Oğlu Sultan Veled

Konya Türbeleri - Hz.Mevlana’nın Oğlu Sultan Veled
Sultan Veled’in doğumu, Hz. Mevlânâ’nın Larende’de (Karaman) olduğu tarihlerdir. H. 623 yılının Rebi’ul âhir ayının 25’inde dünyaya gelir. Dedesi Bahaeddin Veled’e nispet edilerek, aile arasında ki adı ve hitabı “Bahaeddin” dir.

Sultan Veled’in doğumu, Hz. Mevlânâ’nın Larende’de (Karaman) olduğu tarihlerdir. H. 623 yılının Rebi’ul âhir ayının 25’inde dünyaya gelir. Dedesi Bahaeddin Veled’e nispet edilerek, aile arasında ki adı ve hitabı “Bahaeddin” dir.

Bahaeddin Veled’in yani Sultan-ül Ulema’nın torunu, Hz. Mevlânâ’nın oğlu olarak dünyaya gelen Sultan Veled tek kelimeyle mütevazılık abidesi bir şahsiyettir.

Gururdan, kibirden ari, alçak gönüllü, itaatkâr, sevdiklerini bir an bile incitmemiş, gönlü aşk dolu gerçek bir gönül eridir. Dedesi ve babasına her yönüyle lâyık olmuş, onların izinden, onların gösterdiği manâ yolundan adım, adım, pişe, pişe yetişmiş ve olgunlaşmış bir Allah velisidir.

Seyyid Burhaneddin ile başlayan manevi tedrisatı,   Şems-i Tebrizi ile devam etmiş, Selahaddin Zerkubi ve Çelebi Hüsameddin ile de noktalanmıştır.

Dedesi ve babasından aldığı feyz ve ilhamların ölçüsü ve bereketini anlatmamız mümkün değil. Çok az sayıda Allah velisine nasip olabilecek bir eğitimden ve her birisi ilim zirvesi olan hocalarının gönüllerini açtığı eşsiz pınarlardan istifade ederek yetişmiştir.             

HZ. MEVLÂNÂ’NIN HER SÖZÜ ONUN İÇİN BİR EMİR TELAKKİSİYDİ

Belki de hiçbir evlat, onun kadar babasına bağlı ve itaatkar olamamıştır. Şamdan Konya’ya kadar, Şems atlı o yayan yürüyebilmiş, Şemsin atını çekmiş. Aklına en küçük bir biçimde gurur ve kibir gelmemiştir. Babasının vefatından, Çelebi Hüsameddinin elini öperek, onun hizmetine girmesi ile tek kelimeyle muhteşem bir olaydır. Günümüz şartlarında, böyle bir olayı hangi evlat kabullenebilir? Ve ne kadar itaat eder? Bu sorulara cevap vermemiz maalesef mümkün değil.

Sultan Veled, sofrasında birkaç lokma bulunduğunda “Elhamdülillah, soframız Hz.Peygamberin sofrasına benzedi” diyen bir Mevlânâ’nın oğludur. Aynı Mevlânâ bir-kaç lokmadan fazlası olduğunda yiyemez, üzülür, kahrolurdu.

İşte onun içindir ki, Hz. Mevlânâ ve onun ahfadından gelenleri unutamıyoruz, seviyoruz, anıyoruz.

sultan-veled-1.jpg

Hz. Mevlânâ onun için şöyle der “Ey Bahaeddin! Benim, dünyaya gelişim, senin dünyaya gelmen içindi. Çünkü benim söylediğim sözler, benim kavlimdir. Halbuki sen benim eserimsin”

Ona hiçbir zaman kızamaz, kaba bir söz sarf edemezdi. Böylesi bir evlada, hangi baba olumsuz yahut incitecek bir söz söyleyebilir ki.

SULTAN VELED’İN DUASI!

Bir yıl, Konya’da büyük bir yağmur kıtlığı olmuştur. Korkunç bir pahalılık oldu, halk sıkıntıya düştü. Birkaç kez yağmur duasına çıkıldı. Fakat hiç yağmur yağmadı.

Yağmur duasına çıkan şeyhler ve bilginler çaresiz bir şekilde Sultan Veled’in huzuruna gelerek “Biz hiçmişiz, elimizden bir iş gelmedi ve Tanrının dergahında bizim zerre kadar şeref ve itibarımızın olmadığını, dua oklarımızın icabet hedefine değmediği ve kabul edilmediği anlaşıldı” dediler.

Sultan Veled’in herkese şamil olan bir lütuf ve övülen bir ahlakı olduğu için mübarek kalbinde bir merhamet havası esti. Vecd ateşi parladı gözlerinden yaşlar akarak ayağa kalktı. Medrese kapısından Hz .Mevlânâ’nın türbesine kadar yalınayak gitti.

Başını açarak babasının kabri önünde durdu. Şehrin büyüğü, küçüğü fakiri ve zengini feryad-ı figan ederek ağlamaya başladılar. Birden bire tanrının inayeti ile kara bir bulut peyda oldu ve gökyüzünü tamamıyla kapladı ve dehşetli bir yağmur yağmaya başladı. Sultan Veled türbenin içerisinde rükuda ve kendinden geçmiş bir haldeydi.

“KONYA ÇOK MESUT VE MÜBAREK BİR ŞEHİRDİR!”

O kadar çok yağmur yağdı ki dağlardan inen sellerle Konya sahraları denize döndü.

Yine bir gün Mevlânâ Hazretleriyle Meram Mescidi tarafına gidilmişti. Büyük bir sema tertip edildi.

Bahar mevsimine ait şiirin yedi bendini Mevlânâ okuduktan sonra, Sultan Veled “Suphanallah! Bu Konya şehrinin ne güzel manzarası var, Zira onun manzarasından rahmet nurları ışıldıyor” dedi. Mevlânâ da “Evet, vallahi bizim Konya, çok mesut ve mübarek bir şehirdir. Müritlerin huzurunda onu sana bağışladım” dedi. Sultan Veled baş koyup, babasının ayaklarını öptü. Bunun üzerine Mevlânâ “Bahaeddin, bizim mübarek türbemiz, Büyük  Mevlânâ, Bahaeddin Veled’in kemikleri, çocuklarımız, bizden sonra gelenler, muhiplerimiz ve arkadaşlarımız bu şehirde bulundukça, bu ülkede zeval bulunmayacak ve bu ülkeye yabancının atının ayağı basmayacak, bu kavim üzerine düşmanın kılıcı çekilmeyecek ve düşman kan dökmeyecek ve tamamıyla harap olmayacak, boşta kalmayacaktır.

Ve daima şehrin halkı mübarek türbenin hareminde emin ve mesut olacaklar. Zamanın fetretlerinden gece ve gündüzün değişmelerinden salim kalacaklardır” buyurdu.

Hz. Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled’e söylediği bu söz, onun Konya üzerinde ki kerametlerinden birisidir. Konya, işgal yüzü görmemiş, düşman bu şehirde kan dökmemiş, şehir harap olmamış ve veliler nazarında da hiç boş almamıştır. Anlayana, ibret olana ve düşünene Hz. Mevlânâ’nın bu sözü neler anlatmıyor neler...

sultan-veled-3.jpg

HZ. MEVLANA’NIN SULTAN VELED’E ÖĞÜDÜ

Hz. Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled’e bir öğüdü de oldukça dikkat çekicidir. “Bahaeddin, eğer daima cennette olmak istersen herkesle dost ol, hiç kimsenin kinini yüreğinde tutma” Çünkü bir adamı dostlukla ararsan, daima sevinç içerisinde olursun. İşte o sevinç Cennetin ta kendisidir.”

Bütün Peygamberler ve Veliler böyle yaptılar. Halk onların bu güzel huyuna tutuldu. Hepsi iradet getirip onların ümmeti ve müridi oldular. Sultan Veled, babası Hz. Mevlânâ’dan bahsederken onu “Şeyhim, imanım, kıble kuvvetim, senedim, mutemedim, cesedim ve ruhumun mekanı, bu günümün ve yarınımın zahinesi, hakikatı arayanların olgunlarının sultanı, hak yolunun erleri arasında Tanrı’nın sırrı, Mevlânâ ve mevam babam, Hakkın ve dinin Celali Celaleddin” diye övmüştü.

Sultan Veled’in Hz. Mevlânâ’dan sonra onun düşüncesine uygun olarak getirdiği kural ve kaidelerin Mevlevi inancını ve yolunu açtığını görmekteyiz.

Gerek kişiliği, gerekse de tutarlı davranışlarıyla Selçuklunun son zamanlarında ve Moğol ileri gelenlerinin ve Selçuklunun teveccühlerini kazanmıştır.

SULTAN VELED, ANADOLU’NUN MANEVİ MİMARLARINDANDIR

Açtığı çığır ve öncülük oğlu Ulu Arif Çelebi zamanında esaslara bağlanmış, Osmanlı Kültür ve Medeniyetinde derin izler bırakmıştır. Osmanlı Konya’yı ve Mevlânâ dergahını unutmamış, izzet vehürmette kusur etmeyerek, türbelerin bakım ve onarımları üstlenmiş, ülke çapında Mevlevihaneler açılmasına müsaade ederek hepsini Konya’ya bağlamıştır.

II. Mahmut ve III. Selim gibi Osmanlı Padişahlarının Mevleviliğe intisap ettiğini, hatta III. Selim’in Sûzidilara makamını bularak, bu makamdan bestelediği ilahilerin Mevlevi törenlerinde icra edildiğini resmi kayıtlardan bilmekteyiz. Sultan Veled’in Rebab-nâme, İbtida-name, İntiha-name Divan ve Maarif adlı eserleri o devrin resmi lisanı olan Farsça ile yazılmıştır. Batı Oğuz türkçesini de gayet iyi kullanan ve konuşan Sultan Veled’in Türkçe yazılmış şiirleri de mevcuttur.  Ahmet Eflaki’nin belirttiği üzere H. 712/M. 1312 tarihinde Recep ayının onuncu, Cumartesi günü Hakka yürür.  Konya’yı mekan seçen gönül erlerinin, mana erlerinin ve büyük Velilerin önemli isimlerinden birisidir.  Anadolu Coğrafyasının manevi fatihleri, manevi mimarları olan Sultan Veled, babası Hz. Mevlânâ dedesi Bahaeddin Veled ve onlarla birlikte Anadolu’ya gelip yerleşen Veliler, Anadolu’nun mana iklimini değiştirmekle kalmamış, Anadolu’yu manen ihya etmişlerdir. Merkezi Konya olan bu mana atmosferi, Konya ve Konyalıya büyük bir lütuftur.

sultan-veled-2.jpg

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.