Kosova-Priştine-3
Nene caddesi bitiminde sağ tarafta külliyeler içinde minareli camiler bizleri selamlıyor. Avrupa ortasında bozulmamış haliyle Fatih Sultan Mehmed Külliyesi ve Camii ve Hamamı, Pîrî Nazır Külliyesi ve Sultan Murad Hüdavendigar Külliyesini ve de ismini hatırlayamayacağım bir sürü külliye kalıntısı ve çeşme, tekke, aşevleri ve hasta haneleri görüyoruz. Şehrin eski bölümünde, hafif yüksek tepede yer alıyor ve bu eserler birbirine oldukça yakın, aralarında 50-100 metre mesafe var yok. Dar ve Arnavut kaldırımı taşları ile bezenmiş bu semte iken, sanki Kayseri, Kütahya, Bursa merkezindeyiz.


Tarihi yerler merkezde olduğundan tüm Osmanlı eserlerine yürüyerek gidiyorum. Burada da camiler bir külliye içinde mekân almış. Her biri kubbeli ve göklere uzanan minareleri, kısık da olsa tarihin sesini ezanlarıyla günümüze aktarıyor.
Bölgenin en meşhur yeri Fatih Camii. Hünkâr Camii olarak da bilinen bu eser bizzat Sultan Fatih tarafından 1461 de inşa ettirilmiş, Tam karşısında bir Osmanlı eseri Saat Kulesi var. Meydanda ki 26 m uzunluğunda bu eserin Osmanlı döneminde namaz vakitlerini hatırlatmak için inşa edildiği söyleniyor. Priştine Saat Kulesi, Fatih Cami’sinin karşısında bulunmaktadır. Esnafın çalışma saatlerini kaçırmamaları için yapılmış. Kule 19. yüzyılda Yaşar Paşa tarafından yaptırılmış.


Aynı alanda Çarşı Sultan Murad ve Yaşar Paşa Camii, ayakta, siz yoksanız da bizler buradayız diyor. Bu tarihi mekânların bulunduğu yer kısmen tepe sayılır. Buraya açılan dar ancak şirin dükkânların yer aldığı sokaklar var. Cami avlusunda bir aşevi ve çay ocağı yer alıyor. Burada soluklanıp bir çay alıyor ve buradakilerle kısa bir sohbetim de oluyor. Çoğu Türkiye’yi ziyaret etmiş, çay parası da almadılar. Yan masada aksanından Alman olduğu belli olan bir grup gibi bazı yabancılar da burayı ziyaret ediyormuş.
Tüm tarihi mekânların tamiratı TİKA tarafından orijinal haliyle restore edilmiş, camiler temiz, bakımlı ve ibadete açık. Bu iş için TİKA ya ne kadar teşekkür etsek azdır. Fatih camii külliyesi aynı zamanda bir sosyal alan haline gelmiş. Kosova İslam Cemaati merkezi de burada yer alıyor. Bu arada Kosova Savaşı sırasında şehit edilen Sultan Murad adına Yıldırım Bayazıt tarafından inşa ettirilmiş Sultan Murad’a ait olduğu ifade edilen türbe de şehrin önemli tarihi yerleri arasında yer almakta.


Şehrin eski bölgelerine giriyorum. Balkan ülkelerinin ana yapısı gibi binalar çok lüks olmasa da, şirin, farklı mimaride, renkli boyalı, genelde küçük bir avluda birer-ikişer katlı evlerin yer aldığı sokaklardan geçiyorum. Küçük boş arsalarda çocuklar top oynuyor, yaşlılar avlu veya kapı önlerine sandalye atmış sohbet ediyor. İçlerinde Anadolu kadınlarının eski kıyafetleri gibi halen renkli kıyafetler olanlar da var. Bu arada bir Boşnak aile ile karşılaşıyor, beraber resim çektirme isteklerini kırmıyorum.

Yeni eserlerden olan ve 1981 de inşa edilen oldukça özel mimarisi ile Milli Kütüphanenin Doğu be Batı girişinden İslam mimarisinin çizgileri ile de bölgede görülmesi gereken yerlerden biri. Akşam başlayan kutlamalar, renkli ışıklar altında yeniyıl kutlamaları devam ediyor. Oldukça iyi ışıklandırılmış Nene Caddesi eğlencenin merkezi durumunda. İnsan kalabalıkları arasında, her taraftan gelen müzik sesleri birbirine karışıyor. Bunca alkolü insan arasında birbirine sataşanların olmaması da ayrı bir durum.


Ekonomisi çok güçlü olmayan Kosova dünyaya açık bir ülke durumunda görülüyor. AB’ ne girecek ülkelerin başında gelmesi ile de yüksek ve lüks binalar inşa edilmesi bu durumdanmış. Priştine’ de yatırım için gıda sektörünün ve çevresel atıkları işleyecek hiçbir tesisin olmaması da dikkat çekiyor. Şehirde gıda ve ev kiralarının yüksek olduğu da söylenemez.


Ertesi sabah erkenden Makedonya’ya geçmek için merkezi istasyondan otobüsle yola çıkıyoruz. 80 km Ülkeler arası yol olmasına rağmen otobüs bileti çok ucuz (8.5 Euro). Kış ve kar da olsa, zevkli ve heyecanlı bir yolculuk yapıyoruz. Makedonya-Üsküp ile ilgili yazımda buluşmak üzere, hoşçakalın.

Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.