KÖYLÜ TARIM'IN HİKAYESİ ÖZEL

KÖYLÜ TARIM'IN HİKAYESİ ÖZEL
Hurdalardan topladığı malzemelerle yeni bir diskaro yapan Hikmet Özer, bunu satarak kendisine mini bir sermaye sağladı.

Hikmet Özer; Mısır El Ezher Üniversitesi’nde eğitim görmüş Ayaslı Mevlüt Efendi’nin oğlu. Güneysınır Ayas’ta herkes marangozluk ve ağaç işleri ile uğraşırken, Hikmet Özer tarım makinalarına merak sarmış. Kendini motor tamiri konusunda yetiştirmiş. Tarım makinaları ile uğraşmış. Kendinden 10 yaş kadar büyük olan abisi de hurdacılık ve 2. el traktör alım satımı yapıyor. Başka bir yerde çalışırken boş zamanlarında abisinin dükkanına gelip hurda parçaları arasından topladığı diskaro parçalarından yep yeni bir diskaro üretmeyi başarmış. Bu başarı aynı zamanda uzun bir serüvenin de başlangıcı olmuş. Köylü Tarım, bu gün o başarıyla başlayan serüvenin devamı… Köylü Tarım’ı Ahmet Özer anlatıyor…

 

Hikmet Bey’in ilk sermayesi hurdalardan ürettiği diskaro mu?

Babam, hurdalardan topladığı parçalardan yaptığı diskaroyu satarak, kazandığı parayla sıfır malzeme almış. Bu malzemelerle de büyük amcamın dükkanında kendi hesabına üretime başlamış. Yaşı henüz 18. 1964 yılı falan. Bu üretim amcama da mantıklı gelmiş ve heveslendirmiş. Sonrasında babama ortaklık teklif etmiş. Böylece tarım makineleri üretimi konusunda ilk adım atılmış.1980 yılına kadar da Özer Ziraat olarak Eski Sanayi’de faaliyetlerini sürdürdüler. O dönemde yaklaşık 50 kişiye istihdam sağlanıyordu.

Bu üretim merakı aileden mi geliyor?

Aslında dedem bambaşka bir alanda uzmandı. Dedem Ayaslı Mevlüt Efendi diye anılırdı. O zamanlar Mısır El Ezher Üniversitesi’nde eğitim gören, çok sayıda öğrencisi bulunan bir muallimdi. Ama çocukları bu ilimden ziyade farklı alanlara yönelmiş. Babam da çocuk yaşlardan itibaren hep sanayiye, üretime ilgi duymuş. Aslında dedem bir bakıma ilmini daha çok ilme ilgi duyan öğrencilerine aktarmış, babam da başka birilerinden üretimi, sanayiyi öğrenmiş.

Faaliyetinizin Köylü Tarım olarak sürdürülmesine nasıl karar verildi

Birçok aile şirketinde olduğu gibi bizim şirketimiz de çocukların devreye girmesiyle ve kurumsallaşma noksanlığı yüzünden ayrılık yaşadı. 1981 yılında aile şirketi bölündü. Babam Köylü Tarım olarak Karatay Sanayii’nde yeni bir oluşum başlattı. Kültivatör, gübre serpme makineleri üretimi amcamda kaldı. Hatta babam sırf amcama saygısızlık olmaması için 7 yıl bu makinelerin üretimini yapmadı. Başka alanlarda üretim yaptı.

Köylü Tarım da bir aile şirketi. Bu şirkette çalışmanız sizin tercihiniz miydi?

Köylü Tarım’ın faaliyetini şu anda ben ve kardeşim Mustafa Özer sürdürüyor. Bizim bu şirketten başka şansımız yoktu. Çünkü babam bizi okula göndermeyi bile kabul etmemişti. Bir nevi zorunlu olarak bu işe gelecektik. Israrlarımız sonucu babam Meslek Lisesi’ne gitmemiz şartıyla okula devam etmemize izin verdi. Ben de kardeşim de Meslek Lisesi’ne gidebildik. Zaten hafta sonlarımız, 15 tatillerimiz ve yaz tatillerimiz tartışmasız işyerimizde geçerdi. Bunun dışında bir alternatifimiz yoktu.

Bu durumda babanız disiplinli bir kişi imajı sergiliyor

Babam gerçekten çok disiplinliydi. Bundan şikayetçi değiliz elbette. Çok şey kazandık. Ama o yaşlarda isyan ettiğimiz de oluyordu. Mesela tatillerde işe gelirken dükkanı açma görevi bizimdi. Sabah saat 8’e 5 kala o dükkan açılırdı. Ve kesinlikle yürüyerek gelir giderdik. Biz dükkanı açardık ve 5 dakika sonra babam arabayla gelirdi. Birlikte arabayla gidelim, dükkanı açalım demezdi. İlla ki biz o dükkana yürüyerek gelip  gideceğiz. Liseye giderken bile eğer hafta sonu dükkanda çalışmamışsak haftalıklarımızı alamazdık. Alışveriş sonrası para üstü 25 kuruşu bile geri vermemizi isterdi. Ama bunun yanı sıra 18 yaşında araba istedim tek söylememle gidip aldı. Defalarca kaza yaptım, maddi hasarı ne kadar diye sormadı. Sadece sende bir şey var mı diye sordu. Tüm bunlar şimdi değerlendirildiği zaman acaip gelse de bize aslında çok şey kazandırdı. Babam prensipleri için yaşardı. Bize de prensipli olmayı öğretti. Hayatı anlamamızı sağladı. Bugün biz hayatta ayakta kalmayı babamdan öğrendik. Zorluğa göğüs germeyi de.

Bu işi de babanız mı öğretti?

Liseyi bitirir bitirmez artık bir fiil buradaydım. Babam ilk iş olarak bana kalıp yapmayı öğretti. 3 günde öğrendim. Zaten işi verirdi, sonra da şu tarihte bitecek derdi. O zamanki mevcut aletlerle kalıbı yapmak için ellerim patlayana kadar çalıştığımı bilirim. O işi bitirememek gibi bir şansım yoktu. Bu sayede iş disiplinini de öğrenmiş oldum. Bu gün iş disiplininin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlıyorum.  

Siz de çocuklarınıza aynı sistemi uygulamak ister misiniz?

Benim de 2 oğlum, bir kızım var. Henüz işletmeye dahil olmadılar. Ama ben de burada kendi vasıflarına uygun şartlarda çalışmalarını isterim. Babamın disiplinini uygulama noktasında çok başarılı olduğum söylenemez. Zaten şimdiki şartlarda bunu uygulamak da mümkün değil.

Hikmet Bey, şirketten ne zaman ayrıldı?

Şirkette 1987 yılından 1997 yılına kadar seri kültivatör üretimi yapıldı. Biz de dahil olunca kendi öz sermayemizle 2. Organize ’ye taşındık. Babam bir süre sonra artık köye döneceğini ve orayla ilgileneceğini söyledi. Çünkü köy boşalıyordu. Babam da bunu bir türlü içine sindiremiyordu. Oradan arazi aldı. Üzüm çubukları dikti. Bizde de, “ Benden bu kadar. İster batırın, ister büyütün” dedi ve köye gitti. Orada bahçe işleriyle ilgilendi. 3 yıl öncesi de Hak’kın rahmetine kavuştu.

O ayrılışla zorluk yaşadınız mı?

Aslında tecrübesiz sayılırdık ve çok heyecanlıydık. Zaman zaman zor dönemler de yaşadık. 98’de yaşanan ekonomik kriz bizi ciddi anlamda etkiledi. Satışlarımızda önemli düşüşler oldu. Ama tüm bunlar da ticari hayatın getirilerinden. Sonuçta ayakta kalmak zorundaydık. İhracata yöneldik. O dönemde Amerika’ya Türkiye’den ilk tarım makinası ihracatı yapan firma özelliği kazandık. Azerbaycan’a, Rusya’ya ihracatımız oldu. Zaman zaman yanılgıya da düştük. İhracat çalışmalarıyla birlikte yurt dışı fuarlara da önem vermeye başladık. Hatta katıldığımız ilk fuar da Kenya Nairobi’de açılan bir fuardı. Bu fuarla da farklı deneyimler kazanmış olduk. Mesela ihtisas fuarlarının önemini burada anladık. Bir ülkeye gitmeden önce pazarının, alışkanlıklarının iyice araştırılması gerektiğini öğrendik. Türk Malı imajının zedelenmemesi için ihalelerde en kaliteli ürünü sunarak zaman zaman zarar ettiğimiz de oldu. Pek çok açıdan diğer firmalara yol açtık. Konya’da ulusal bazda reklam çalışmasını 1998 yılında ilk biz yaptık. ISO çalışmalarına, kurumsallaşma çalışmalarına önem verdik.

Bundan sonraki hedefleriniz neler?

Öncelikle dar gelen fabrikamızı 20 bin metrekare açık, en az 5 bin metrekare kapalı alana taşımayı hedefliyoruz. Bu sayede şu an üretimini yapamadığımız bazı ürünlerimize de yeniden hayat vermek istiyoruz. Kurumsallaşma çalışmaları da yine hedeflerimiz arasında yer alıyor. Bir de Türkiye’de henüz kullanılmayan ama önümüzdeki yıllarda tarımda reform sağlayacağına inandığımız belleme makinesi, yeni nesil ara çapa makinesi üretimlerimiz var. Bunlar için uzun yıllar saha çalışmaları yapıldı. Emek harcandı. Türk tarımına da önemli ölçüde katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Bu ürünlerimizin kullanımının yaygınlaşması konusunda çalışmalarımız olacak.(Çiğdem Kurut)

KÖYLÜ TARIM'DAN FOTOĞRAFLAR

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.