Medyanın "terör" olaylarına yaklaşımı

Medyanın "terör" olaylarına yaklaşımı
Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kelkitlioğlu:"Medya, terör olayları karşısında ‘milli’ bir duruş sergilemeli"- Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Kapan:"İnsanları telaşa sürükleyecek, acı üstüne acı koyacak bir yaklaşım içinde olunmaması lazım. M

İSTANBUL (AA) - Ankara'daki terör saldırısının ardından yeniden gündeme gelen, medyanın bu tür olayları yansıtma biçimi tartışılıyor.

Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Kelkitlioğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, terör örgütlerinin hedefinin günlük yaşamı etkileyerek, insanları hareket edemez hale getirmek olduğunu vurguladı.

Medyanın sorumluluğuna değinen Kelkitlioğlu, "Bu noktada gazetecilik refleksiyle hareket ederek, ‘patlama anı ve yeri’, ‘parçalanmış ceset görüntüleri’ ve benzeri. Fotoğraflara yer vermek terörün ekmeğine yağ sürmekten başka bir şeye hizmet etmez. Etik kurallardan önce terör olayları karşısında ‘milli’ bir duruş sergilenmesi gerekir. Gerek ABD’deki 11 Eylül saldırılarında (uçakların binalara çarpma anı hariç), gerekse Paris’teki terör saldırılarında aklınızda kalan tek bir fotoğraf var mı? Hem ABD hem de Fransız medyası bu konuda çok önemli bir hassasiyet göstererek, terör propagandasına alet olmadı" dedi.

Medyanın teröre karşı ortak dil geliştirilmesini mümkün görmediğini kaydeden Kelkitlioğlu, "Bunun en önemli nedeni ise; bir kısım medya kuruluşlarının bırakın terör örgütü destekçiliğini bizzat terör örgütü gibi davranması. Bunun örneklerini her gün yayınlanan gazetelerin manşetlerinde görmek mümkün" ifadelerini kullandı.

- Türkiye gazetesi

Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Kapan, Batı medyasında terör saldırılarında parçalanmış cesetlere ilişkin görüntülere yer verilmediğini belirtti.

Televizyon muhabirlerinin de daha soğuk kanlı yayınlar yaptıklarını aktaran Kapan, "Televizyon muhabirleri de haberleri sunarken nefes nefese, insanları şoka sokacak şekilde bir heyecan dalgası oluşturmuyor. Patlama olmuş ama bunu anlatırken insanların biraz dikkatli ve insaflı bir tutum içerisinde olması lazım. O kadar hoyrat bir anlatış biçimi var ki insanları başka bir strese sokuyor" dedi.

Haberlerin veriliş biçimiyle ajitasyon yapıldığını anlatan Kapan, "Bu sayede terörün amacına hizmet edilmiş oluyor. 'Kastımız yoktur' diyebilirler ama bu savunma geçerli değil. Orada o işleri yapanlar bir mesleği profesyonel olarak yapma iddiasındalar. Bir profesyonelin hareket tarzı faklıdır. İnsanları telaşa sürükleyecek, acı üstüne acı koyacak bir yaklaşım için de olunmaması lazım. Maalesef, bütün ikazlara rağmen istenilen noktaya gelinemedi. Ancak belli ölçülerde düzelme oldu diyebiliriz" şeklinde konuştu.

Kapan, yayın yasağına rağmen zaman zaman bu yasağın da sınırlarının zorlandığını aktararak, "medyada milli duruş" gerektiğini vurguladı.

Basın ahlak ilkelerinin ihlal edildiğini kaydeden Kapan, "Kanunları tanımayan yayınlar var, nerede kaldı ahlak ilkeleri? Anayasa düşünceyi yayma hürriyetini çok geniş biçimde tanzim etmiş. Yazılı basın kanunları, RTÜK var. Bu mesleği icra edenler, bir zahmet bunlara bakmalı. Hepsinin üzerinde vatanseverlik ve insanlık icabı ortaya konması gereken bir tavır var. Vatandaşa zarar vermeyeceksin, yaşadığın ülkenin halkının duygularını sömürmeyeceksin ve düşmanın ekmeğine yağ sürmeyecek, terörün değirmenine su taşımayacaksın" diye konuştu.

Ceset fotoğraflarının gazete manşetlerine taşınmasını eleştiren Kapan, siyasi ve ideolojik muhalefetin, bazılarını körleştirdiğini söyledi. Kapan, "Tamam hükümeti tutmayabilir, hükümeti eleştirebilirsin. Bunun bir ölçüsü ve adabı vardır. Terör senin halkını hedef almışsa burada senin o ülkenin vatandaşı olarak çok ahlaklı duruş sergilemen lazım. Bunu sergilemeyenler ruhunu şeytana satmış adamlardır" dedi.

- Sabah gazetesi


Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Metin Yüksel de yaşanan son olayda merkez medyanın eskiye göre daha sorumlu davrandığını söyledi.

Sorumluluk duygusunun medyada oluşmaya başladığını anlatan Yüksel, buna dikkat etmeyen medya gruplarını da eleştirmekten geri durmadıklarını kaydetti.

Sorumlu yayıncılığa ihtiyacın önemine vurgu yapan Yüksel, "Şehit savcı Kiraz olayında bunun zirve halini yaşadık. Hala o potansiyel var. Birileri toplumu terörize etmek için bu tip atraksiyonlar yapıyor. Ana akım medyanın sorumsuz, marjinal yayınlar yapma hatasına düşmemesi lazım. Geçmişte bunun örneklerini çok gördük. 7 Haziran'dan önceki süreçte bunların vahim hallerini gördük. Şu an itibariyle yapılan bu eleştiriler karşılık bulmuş olmalı ki ana akım medyayı daha dikkatli görüyorum" ifadelerini kullandı.

Yüksel, okurun gazetelerin yaptığı bu tür hataları affetmediğini anlatarak, teröre alet olanların halkta karşılık bulmadığını kaydetti.

- Gazeteci Kohen:


Gazeteci Sami Kohen ise medyanın terör olayları karşısında nasıl bir tutum sergilemesi gerektiği üzerine, Batı'da uzun yıllar tartışmalar yapıldığını belirtti.

Bunun demokratik ülkelerin problemi olduğunu ifade eden Kohen, "Diktatörlüklerde, terör ortamında medya nasıl çalışmalı şeklinde bir konuşma olmaz. Çünkü orada otoriter rejim ne yapacağını söyler. O ülkelerde medyada hareket serbestisi olmadığı için bu demokrasilerin problemidir. Türkiye'de de aynı sorun bu yüzden ortaya çıkıyor. Bu konuyu demokratik bir ortamda tartışmak gerekir" diye konuştu.
Gazetecilerin "ifade özgürlüğü" ile "güvenlik" arasında bir denge kurması gerektiğini dile getiren Kohen, şöyle konuştu:

"Sırf yasakçı bir yöntemle basını susturmak suretiyle bir sonuç alınması mümkün değil. Çünkü sonuç itibariyle ifade özgürlüğü sayesinde eğer herhangi bir hata, yanlış yapılıyorsa, bu ancak basının özgür olması halinde ortaya çıkabilir, ifade edilebilir. Diğer taraftan da basının sorumsuzca hareket etmemesi gerekir. 'Basın hürdür, ben her şeyi yazarım' deyip güvenlik ve diğer değerleri hiçe sayması çok yanlış bir yoldur. Bütün mesele burada dengeyi sağlamaktır. Ne güvenliğe zarar verecek yayın yapılmalı ne de gazeteciler yasa ve yasaklarla basının ifade özgürlüğünü kısıtlama yoluna gitmelidir."

Hükümetin gazetecileri bilgilendirmesinin son derece önemli olduğunu aktaran Kohen, "Terör ortamında resmi makamlarla özellikle güvenlik makamlarıyla gazeteciler arasında iyi iletişim olması şarttır. Örneğin Fransa'da son olaylarda olduğu gibi ya da daha önce İngiltere'de olduğu gibi" değerlendirmesinde bulundu.

Sosyal medyaya da dikkati çeken Kohen, "Medya ne kadar sorumlu davranırsa davransın sosyal medya diye bir gerçek var. Asıl problem orada. Sosyal medyada çıkan yanlış ve kötü amaçlı yayınların panzehiri sorumlu bir medyadır, gazetedir, radyodur" dedi.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.