'Rijkaard beni Barcelona'ya istedi'

'Rijkaard beni Barcelona'ya istedi'
Süper Lig'in eski gol kralı Aziza Makukula, Rijkaard döneminde Barcelona'ya transferinin sakatlığı nedeniyle gerçekleşmediğini söyledi. Dört yıl önce Beşiktaş'a gelemediği için üzgün olduğunu belirtti.

Süper Lig'de 2009-10 sezonunun gol kralı Demokratik Kongolu golcü Aziza Makukula, 32 yaşında Tayland'da futbol sahalarına sessiz sedasız veda etti. Portekiz Milli Takımı'nın da formasını giyen 1.90'lık dev golcü, artık Demokratik Kongo'nun futbol elçisi olarak görev yapıyor.

Kayserispor'dan ayrılışı ve Manisaspor'a transfer olmasını en büyük hataları olarak gören Makukula, 2004'te Frank Rijkaard yönetimindeki Barcelona'ya transferinin çapraz bağlarının kopması nedeniyle gerçekleşmediğini belirtti.

Al Jazeera'ye konuşan eski golcü Demokratik Kongo'da ölümlere yol açan ebola virüsünün siyasi çıkarlar için abartıldığını iddia ediyor. 

'Manisaspor en büyük hatam oldu'

-32 yaşında aktif futbol yaşantına son verdin. Erken yaşta futbolu bırakmanın sebebi neydi?
Bu kararımın temeli Manisaspor'da atıldı. Manisaspor'a büyük umutlarla geldim. Çünkü bir önceki sezon Kayserispor formasıyla penaltı kullanmadan 21 gol attım ve gol kralı oldum. Bonservisim Benfica'daydı. Trabzonspor ve Beşiktaş gibi takımlar bana teklifler yaptı. Ama değerim arttığı için Benfica çok yüksek bonservis bedeli istedi. Bu nedenle transferim gerçekleşmedi. Trabzonspor ve Beşiktaş transferimden vazgeçtikten sonra transferin son günlerinde Manisaspor ortaya çıktı.

Türkiye'yi çok seviyordum, kulübün büyüklüğüne ve adına bakmadan Manisaspor tercihini yaptım. Ama ne yazık ki yanlış ve aceleci bir tercih yaptığımı gördüm. Çünkü Manisaspor'a geldiğimde doğru insanlarla karşılaşmadım, bana verilen sözlerin çoğu tutulmadı. İçeride dokuz aylık maaşım vardı. Son olarak FIFA'ya vermek zorunda kaldım. Tabii ki futbolcunun her şartta iyi oynaması lazım ama bizler de bu işi temelde para için yapıyoruz. 

Verilen sözler tutulmayınca, heyecanımı kaybettim. Benfica, Sevilla, Bolton gibi büyük takımlarda oynamış bir futbolcuyum, böyle büyük kulüpleri gördükten sonra sözlerin tutulmadığı bir kulübe gelince ister istemez motivasyonum düştü. İçimdeki futbol heyecanını yeniden kazanmak için başka kulüplerde şansımı denedim ama bir kez bu heyecan kaçınca ne yazık ki toparlanmıyor. Manisaspor en büyük hatam oldu. Manisa taraftarına teşekkür ederim, ne olursa olsun arkamda durdular.

'Kayserispor'dan ayrılmamalıydım'

- Gol kralı olmuşken neden Kayserispor'da devam etmedin?
Kayseri'de kariyerim açısından çok güzel bir sezon geçirdim. Orada verilen tüm sözler tutuldu. Kayserispor o dönem tüm paramı günü gününe ödedi. Onlar verdiği sözü tutunca ben de sürekli kendimi sorumlu hissediyordum ve böylece başarı geldi. Kayseri'de çok iyi bir sezon geçirince bonservisime sahip olan Benfica'da şansımı denemek istedim. Kayserispor'dan ayrılmamalıydım. Benfica'ya gol kralı olarak dönmeme rağmen, kalmamı istemediler. Para kazanmak için gitmeye zorladılar. O dönemde Nuno Gomez ve Oscar Cardozo kadrodaydı. Hoca Türkiye'den gelen bir gol kralını çok önemsemedi. Kayseri'de kalsam çok daha farklı bir kariyerim olabilirdi. Trabzonspor ve Beşiktaş'ın da teklifleri kabul edilmeyince yanlış bir kararla Manisaspor'un yolunu tuttum.

-Beşiktaş'a mı, Trabzonspor'a mı transfer olmak isterdin?
Futbolda çok geriye bakmamak gerekiyor. Beşiktaş da Trabzonspor da çok önemli kulüpler. İki kulübün yetkilileri de Portekiz'e geldi ve Benfica ile görüştüler. Ama Beşiktaş'a transfer olsaydım, herşey daha farklı olurdu diye düşünüyorum. İnönü Stadı'na gittiğimde taraftarın takıma yardımcı olduğunu ve rakibe büyük baskı yarattığını gördüm. Her ne kadar İnönü'de rakip takımın oyuncusu olarak oynasam ve gol atsam da Beşiktaş taraftarına hep bir sempatim vardı.

'Frank Rijkaard beni istedi'

-Çok güçlü bir futbolcuydun, son vuruşların da çok iyiydi. Dünya çapında bir isim olamamanı neye bağlıyorsun?
Bunun nedeni tamamen sakatlıklar. Barcelona, Frank Rijkaard döneminde beni istedi. 2004'te La Liga'da mükemmel bir sezon geçirdim. Valladolid forması ile 14 maçta dokuz golüm vardı. Barcelona, devre arasında transferim için resmi görüşmelere başlamıştı. Frank Rijkaard beni telefonla aradı, Barcelona'ya gelmemi çok istediğini söylemişti. Ancak bu dönemde çapraz bağlarım koptu. Bu sakatlık, kariyerimin dönüm noktası oldu. 

Daha sonra ise Sevilla kulübü, çapraz bağları kopmuş, sakat, futbola dönüp dönmeyeceği belli olmayan bir futbolcu olan benim için beş milyon euro bonservis verdi. Sevilla'da iyi bir dönem geçirdim ama bir kez daha çapraz bağlarım koptu. İnsanlar tamamen umudu kestiği günlerde Maritimo'ya gittim. Tekrar toparlandım, orada geçirdiğim iyi sezonla Portekiz Milli Takımı'na tekrar çağırıldım.

-Futbol elçisi olarak görevlerin neler?
Çok fazla sorumluluğum var. Öncelikli görevim Kongo futbolunu ileriye taşımak. Genç milli takımların gelişiminden sorumluyum. Genç takımlarda, tıpkı benim gibi, Kongolu olup iki pasaporta sahip futbolcular var. Ben Kongoluyum ama Portekiz adına oynadım. Amacım, ülkemin yetenekli futbolcularını bir Avrupa ülkesi adına değil de ülkemiz adına oynamaya ikna etmek. Christian Benteke, Romelu Lukaku, Vincent Kompany, Claude Makelele, Jose Bosingwa gibi önemli isimler Kongolu ancak farlı ülkelerin formalarını giydiler. Bu isimler Kongo adına oynasaydı ülke futbolunun seviyesi yükselirdi. 

Ayrıca kulüp takımlarının her düzeyde daha iyi duruma gelmesini sağlamak ve sahip olduğum çevreyle ülke futboluna yeni sponsorlar kazandırmak.

-Kongo futbolu ne düzeyde?
Eskiden bildiğiniz gibi ülkemiz Zaire adıyla anılıyordu. Ülke futbolu o zaman çok iyi durumdaydı. 1973'te Zaire Afrika Kupası'nı kazandı, ardından da 1974'de Batı Almanya'nın ev sahipliğini yaptığı Dünya Kupası'na katıldı. Ama daha sonra Ruanda ile yaşadığımız problemler ve iç savaşlardan dolayı ülke bölündü, küçüldü. Bu durum futbola da yansıdı. Ama son yıllarda yeniden toparlanmaya başladı.

-Demokratik Kongo yıldız futbolcular yetiştirecek alt yapı tesislerine sahip mi?
Kongo'da çok yetenekli çocuklar var, alt yapı imkanlarımız bugün için çok iyi değil. Öncelikli görevlerimizden biri de alt yapıları geliştirmek. Ben de Avrupa'da oynadığım takımların alt yapı sistemlerini federasyona öneriyorum, iyi alt yapı sistemlerini inceliyoruz. Bu sistemleri ülkemize uyarlamak için çabalıyoruz.

'Türk takımları Kongo'ya yatırım yaparsa karşılığını alır'

-Avrupa kulüplerinin Kongo'da futbol okulları var mı?
Çok etkili olmasa da Anderlecht ve bazı Belçika takımlarının futbol okulları var. Afrika'nın Şampiyonlar Ligi'nde yarı finale kalan iki Kongo takımı var. Kulüpler düzeyinde böyle başarılar elde edilebiliyor. Kongo'da çok sayıda Türk var, Türk okulları var. Hükümetler arası iyi ilişkiler bulunuyor. İstanbul'dan Kongo'ya direk uçuşlar başladı. Burada futbol oynamış biri olarak oraya yatırım yapmak isteyen futbol okulu açmak isteyen Türk takımları da olursa benim kapım her zaman açık, yardıma hazırım. Türk takımları Kongo'ya yatırım yaparsa bunun karşılığına fazlasıyla alacaklardır. Yeni Nonda, Lua Lua ve Makukulalar çıkacaktır. 

-Kongo'nun en büyük sorunu nedir?
Sınır ülkelerimiz ile savaşlar oluyor. Toprak savaşları var. Ruanda ile süregelen bir çekişme hala devam ediyor.

-Ülkede dinle ilgili bir savaş var mı?
Din savaşı yok. Kabileler arasında para ile ilgili çatışmalar oluyor.

-Ebola virüsü nedeniyle çok sayıda insan ölüyor. Ülkende de etkili olan bu salgınla ilgili düşüncen nedir?
Tabii ki bir politikacı değilim ama ebola virüsünün siyasi çıkarlar için abartıldığını düşünüyorum. Ebola siyasete alet ediliyor. Hastalığın Kongo'da ortaya çıktığı ve yayıldığı söyleniyor ama başlangıcı Orta Afrika'dır. Afrika'da ülkeler sınırlarını kapattı ama Kongo çok büyük bir ülke ve hastalık bir şekilde ülkeye girdi. Bu salgının en kısa sürede biteceğine inanıyorum. Dünyada birçok hastalıktan da bu sayıda insan yaşamını yitiriyor. 

-Türkiye'de sana en ilginç gelen şey ne oldu?
Türklerin çay tutkusu. Artık ben de alıştım, çok içiyorum. Portekiz'de hep kahve içilir. Ve bir de takımı kaybedince yemek yiyemeyen taraftarlar ve takımlarına olan bağlılıkları.

-Kariyerinde unutamadığın an neydi?
Portekiz Milli Takımı'nda da oynadım ama Portekizli hocaların beni tam değerlendirmediğini düşünüyorum. Portekizlilerin bana bir ön yargısı vardı, bunu ayrımcılık olarak görüyordum. Ne zaman Scolari geldi her şey değişti. Sürekli bana güven aşıladı. Belki Brezilyalı olduğu için bana bu şansı verdi. En ihtiyacı olduğu gün de gol atarak onun güvenini boşa çıkarmadım. 2008 Avrupa elemelerinde Kazakistan'ı 2-1 yendik. İlk golü ben attım, ikinci golü Ronaldo attı. O golü atmasam belki de Portekiz Milli Takımı 2008 Avrupa Şampiyonası'na katılamayacaktı.

Bir de Trabzonspor'a transferim gerçekleşmeyince, Trabzonspor Başkanı beni haksız yere eleştirmişti, ertesi hafta Manisaspor forması ile Trabzonspor'a iki gol attım, ikinci gol uzaktan ve çok güzeldi. Aslında Trabzon'a transfer olmayı istemiştim. 

Kaynak: Al Jazeera

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.