"Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet insan hakları sorunudur"

"Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet insan hakları sorunudur"
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muharrem Kılıç:- "Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet sorunu, bir insan hakları sorunudur. Din, dil, ırk, cinsiyet, yaş, kimlik, aidiyet, sınıf ve başkaca hiçbir ayrım gözetmeksizin, her kim olursa olsun, insanı yaşatmayı kendisine deontolojik bir ilke ve kutsal bir vazife addeden sağlık çalışanlarına yönelen her türden şiddet eylemi, bir hak ihlalidir" - "Ayrımsız biçimde insanların temel sağlık haklarına ilişkin sağlık hizmetini

İSTANBUL (AA) - HATİCE ŞENSES - Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muharrem Kılıç, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin bir "insan hakları sorunu" olduğunu belirterek, "Din, dil, ırk, cinsiyet, yaş, kimlik, aidiyet, sınıf ve başkaca hiçbir ayrım gözetmeksizin, her kim olursa olsun, insanı yaşatmayı kendisine deontolojik bir ilke ve kutsal bir vazife addeden sağlık çalışanlarına yönelen her türden şiddet eylemi bir hak ihlalidir." dedi.

Kılıç, sağlıkta şiddeti önleme politikasına dair kaleme aldığı ve Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından yayımlanan "Sağlıkta Şiddeti Önleme Politikasının Mediko-Sosyal ve Yasal Dinamiği" başlıklı rapora ilişkin, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Sağlık emekçilerini hedef alan şiddet olgusunun, ülke kamuoyunda sağlık çalışanlarına yönelik kamusal bir güvence talebini gündeme getirdiğini aktaran Kılıç, bu haklı talebi karşılamak adına Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nda değişiklik öngören yasal düzenlemenin TBMM'deki tüm siyasal partilerin mutabakatıyla yürürlüğe girdiğini hatırlattı.

Kılıç, bu noktada konuyu hem mevzuat hem de sağlık politikası temelinde ele alarak sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olgusunu gözler önüne sermeye çalıştığını belirterek, şöyle devam etti:

"Raporda, 'modern çağın vebası' olarak tanımladığım şiddet olgusuyla mücadelenin yalnızca mevzuat temelinde çözülmesinin imkansızlığı fikriyle konuyu; eğitim, toplumsal farkındalık ve sosyal politikalar üzerinden ele almak istedik. Bu bağlamda tüm boyutlarıyla meselenin genel sağlık ve hukuk politikasıyla ilişkisini ele alıp sağlıkta şiddet eylemlerinin gerekçelerinin daha temelde analiz edilmesinin gerekliliğine dikkati çeken birtakım politika ve uygulama önerileri geliştirdik. Bu çalışmamıza ilham olan bir başka etken ise bugün bütün dünyayı her anlamda enfekte eden ve esir alan Kovid-19 pandemisi olmuştur. İnsanlık tarihi açısından ender bir tarihsel ana tanıklık ettiğimiz korona günlerinde Türkiye'nin süreci yetkinlikle yönetebilmesindeki baş kahramanlardan olan sağlık çalışanlarının özverili emekleri karşısında onlara yönelen şiddet eylemlerini sonlandıracak adımların atılarak, hak etmiş oldukları itibarın verilmesi kamusal sorumluluğumuzdur."

Sağlıkta şiddetin çok yönlü bir mücadele stratejisi gerektirdiğine işaret eden Kılıç, "Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet sorunu, bir insan hakları sorunudur. Din, dil, ırk, cinsiyet, yaş, kimlik, aidiyet, sınıf ve başkaca hiçbir ayrım gözetmeksizin, her kim olursa olsun, insanı yaşatmayı kendisine deontolojik bir ilke ve kutsal bir vazife addeden sağlık çalışanlarına yönelen her türden şiddet eylemi bir hak ihlalidir. Ayrımsız biçimde insanların temel sağlık haklarına ilişkin sağlık hizmetini yürüten bu fedakarane emek, şiddetle değil, minnetle karşılanmalıdır." diye konuştu.

- "Sağlıkta şiddet sorunu bir halk sağlığı sorunudur"

Prof. Dr. Kılıç, sağlıkta şiddetin yalnızca Türkiye'nin gündemindeki bir konu olmadığını, bu şiddet türünün küresel ölçekte bir "halk sağlığı sorunu" olarak karşılarına çıktığını vurguladı.

Şiddet olgusunu besleyen birtakım faktörlerin bulunduğunu belirten Kılıç, bu kanayan yarayı sosyolojik gerçekliği ile ele almadan çözmenin mümkün olmadığını söyledi.

Kılıç, şiddetle mücadelenin salt ceza adaleti merkezli olarak çözüleceğini düşünmediğini kaydederek, sağlık çalışanlarına yönelen şiddet eylemlerinin gerekçelerinin daha temelde analiz edilerek bunların tüketilmesine dair politika ve uygulamaların geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.

Bu uygulamalara örnek olarak ABD ve Hollanda'da geliştiren güvenlik önlemlerini irdelediklerini aktaran Kılıç, geliştirilen güvenlik uygulamaları kadar mevzuat, farkındalığı artırma boyutu, sağlık çalışanlarına eğitimin de önemli olduğunu, bu noktadan hareketle sağlık kurumu yönetiminden, şiddetten korunma ve önlemeye yönelik mekanizmaları, diğer ülkelerdeki uygulamaları da inceleyerek ele aldıklarını söyledi.

-"Etkin ve sürdürülebilir sağlık hizmetleri politikası son 15 yılda geliştirildi"

Türkiye'de sağlık sistemindeki gelişmelere de dikkati çeken Kılıç, ülkenin özellikle son 15 yıllık süreçte sistematik ve sürdürülebilir bir sağlık hizmetleri politikası geliştirmeye çalıştığını anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sağlık sektörünün güçlendirilmesi konusu, bütünlüklü biçimde kamu ve özel alanlarıyla birlikte geliştirilmesi gereken öncelikli politik alanlardan biri olarak belirlemiştir. Nitekim bugünlerde bütün dünyada ülkelerin sağlık sistemleri ve altyapısı Kovid-19 pandemisi ile sınanmaktadır. Tanıklık ettiğimiz bu zorlu süreçte ülkeler açısından en kritik mücadele aracı, sağlık çalışanları ve onların üretmiş oldukları sağlık hizmetleri kapasitesi olmuştur. Bir ülkenin sağlık altyapısı ve hizmet kapasitesinin gelişmişlik düzeyi, sayıca yeterli, özverili ve yetkin sağlık çalışanları olmaksızın bir anlam ifade etmemektedir.

Bu kapsamda, sağlık hizmetinin erişilebilir, verimli ve etkin biçimde yürütülmesinin en önemli unsurunu oluşturan insan kaynağını ele aldık. Bu noktadan hareketle sağlıkta insan kaynağından, sağlık finansmanı modellerine, hastane sayısından hastane yatağı ve yoğun bakım yatağı sayısına kadar Türkiye'nin sağlık altyapısını sayısal veriler temelinde inceledik. Yine bu kapsamda olmak üzere, özellikle pandemi sürecinde Türkiye'nin önemli ölçüde sağlık hizmetleri altyapısını karşılayan, sağlık yatırımları konusunda politika tercihi olarak karşımıza çıkan kamu-özel iş birliği yöntemiyle de gerçekleştirilen şehir hastanelerinin önemine değindik."

Kılıç, "Türkiye'nin pandemi sürecinde diğer ülkelerle mukayese edildiğinde pozitif olarak ayrışmasının temel nedeni, son 15 yıldır yürütülmekte olan sağlık yatırımı politikasıdır. Bu noktada küresel sosyoekonomik ve siyasal düzenin başat aktörü olan Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere, dünya ekonomisinin önemli merkezleri olan İngiltere, Fransa, İspanya ve İtalya gibi Avrupa ülkelerinin bu pandemik tehdit ile mücadelede içine düştükleri zor durum, kamu sağlığının ne kadar stratejik bir öncelik alanı olduğunu gözler önüne sermiştir. Türkiye'nin bu sektörel alana yapmış olduğu kamusal yatırımların ve geliştirmiş olduğu öncelikler politikasının değeri, bugün bütün dünyayı esir alan pandemi döneminde daha bariz biçimde anlaşılır olmuştur." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin sağlık hizmetleri alanında uzun yıllar hem insan kaynağı hem de altyapı yetersizliklerinden dolayı devasa bir kamu sağlığı sorunu ile karşı karşıya kaldığını, o dönemlerde toplumsal beklentileri karşılamanın çok uzağında kalan bir sağlık hizmeti politikası yürütüldüğünü belirten Kılıç, bu sorunun çözümü adına sistematik ve sürdürülebilir bir sağlık hizmetleri politikasının özellikle son 15 yıllık süreçte geliştirilmeye çalışıldığını ifade etti.

Prof. Dr. Kılıç, sağlık sektörünün güçlendirilmesinin, bütünlüklü biçimde kamu ve özel alanlarıyla birlikte geliştirilmesinin öncelikli politik alanlardan biri olarak belirlendiğini kaydetti.

Türkiye'nin uluslararası sağlık kuruluşlarının yapmış olduğu uyarıları da ciddiye aldığını aktaran Kılıç, bu öngörülü politik tercih doğrultusunda gerçekleştirilen sağlık hizmetleri altyapısının pandemi sürecini yönetme noktasında bariz bir başarı faktörü oluşturduğunu ifade etti.


Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.