Şehzadeler Şehri; AMASYA

Şehzadeler Şehri; AMASYA
Orta Karadeniz’in şirin kentlerinden biri Amasya. Başka bir deyişle şehzadeler şehri. 5 bin 690 kilometrekare yüzölçümüne ve 412 metre rakıma sahiptir

HASAN DURUCAN'IN OBJEKTİFİNDEN...

Hititlerden başlayarak çeşitli uygarlıkların merkezi olmuştur. Kentin bilinen en eski adı, söylendiği biçimi ile günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan gelen Amasya’dır. Eski kayıtlarda ve buluntularda Amesseia - Amacia - Amaccia ismi okunmaktadır. Amasya isminin açık bir şekilde okunduğu, Pers, Pontos ve Roma İmparatorluğu dönemlerinde ticarette kullanılan gümüş ve bronz sikkeler (paralar) üzerinde görmek mümkündür.

AMAZON KRALİÇESİ EFSANESİ

Tahminen MÖ 60 ve MS 19. yıllarda Amasya'da doğduğu bilinen ve Coğrafya ilminin mucidi olarak tanınan Strabon, yazdığı ünlü coğrafya kitabında Amasya’dan Amasseia olarak söz etmektedir. Strabon’a göre Amasya ismi, burada yaşamış olan bir Amazon kraliçesi olan Amasis'den gelmektedir. Amasya'da bugüne kadar 19 farklı devletin yaşadığı söylenmektedir.

Amasya’da Karadeniz iklimi ile kara iklimi arasında bir geçiş iklimi hüküm sürer. Yazları kara iklimi kadar kurak, Karadeniz iklimi kadar yağışlı değildir. Kışları ise Karadeniz iklimi kadar ılıman, kara iklimi kadar sert değildir. Ayrıca Yeşilırmak ve vadinin verdiği yumuşatıcı etki de yadsınamaz boyuttadır. Kış mevsiminde vadinin verdiği özellikten dolayı yükseklerde kar olsa bile şehir merkezinde kar etkisizdir.

dsc_6618.jpg

ŞEHZADELER ŞEHRİ

Osmanlı İmparatorluğu döneminde birçok padişah Amasya'da dünyaya gelmiş ve şehzadelik yapmıştır. Bu sebeple Amasya'nın Osmanlı tarihi açısından da önemi oldukça büyüktür.  I. Mehmet, II. Murat, Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim gibi padişahlar Amasya'da şehzadelik yapmışlardır. Özellikle 16.yüzyıla kadar olan dönemde birçok şehzade Amasyalı vali kızları ile evlenmiş, bunlardan çocuk sahibi olmuşlardır. Çelebi Mehmet'in eşi Kumru Hatun, II. Murat'ın eşi Yeni Hatun Amasyalılardır. Aynı zamanda Osmanlı'da 'Köprülüler Dönemi' olarak adlandırılan, sadrazamların otoritesinin arttığı dönemde gören alan Köprülü Fazıl Ahmed Paşa, Köprülü Mehmed Paşa, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Köprülü Fazıl Mustafa Paşa, Merzifonlu Çalık Hacı Ali Paşa gibi sadrazamlar Amasya sınırları içinde dünyaya gelip yetişmişlerdir.

KUVAİ MİLLİYE’NİN İLK ADIMLARI

19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun'da başlayan Kurtuluş Savaşı'nın (Milli Mücadele’nin) ilk adımı, 12 Haziran 1919 tarihinde Mustafa Kemal’in Amasya'ya gelmesiyle devam etmiştir. Kurtuluş mücadelesinin planları hazırlanmış, Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi’nin toplanmasına burada karar verilmiş, 22 Haziran 1919 tarihinde yayınlanan Amasya Genelgesi ile "Milletin İstiklâlini Yine Milletin Azim ve Kararı Kurtaracaktır" denilerek Milli Mücadele burada fiiliyata geçirilmiştir. Bu itibarla, Amasya, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda da ilk önemli adımın atıldığı yer olmuştur.

image804.jpg

AMASYA EVLERİ

Amasya kent dokusunun çeşitli yerlerinde, özellikle Yeşilırmak sahil şeridinde görsel bir şekilde yer almakta olan geleneksel Osmanlı evi örnekleri Amasya mimari yapıları içerisinde önemli bir grup teşkil etmektedir. Amasya evleri, daha çok 19. yüzyıla ait olup, koruma altındadır. Bu konutlar, Hımış ve Bağdadi teknikle yapılmış örneklerdir. Genellikle yan yana, bitişik nizâm olarak düzenlenmiş olan bu konut mimarisinin güzel örneklerini Yalıboyu Evleri olarak bilinen konut dokusu oluşturmaktadır. Yeşilırmak kenarında, tarihi sur duvarı üzerine, ahşap çatkı arası kerpiç dolgulu olarak, kırma ya da beşik çatı üzeri oluklu kiremitle örtülü bir biçimde düzenlenmiş olan ve geleneksel Osmanlı evinin bütün özelliklerini bünyesinde taşıyan bu evler Amasya’nın tarihsel kimliğiyle uyumlu bir görünüm arz etmektedir.

KÖPRÜLER KENTİ

Alçak Köprü, Amasya il merkezinde Roma döneminden günümüze kalan tek köprüdür. Tamamı kesme taştan yapılmıştır. Zamanla ırmak seviyesinin yükselmesi ve ırmak yatağının dolması nedeniyle yüksekliğini kaybetmiş, bu nedenle halk arasında "Alçak Köprü" olarak anılmaya başlamıştır. 1855 yılına kadar bu köprüden yararlanılmıştır. Artık bu haliyle köprünün tehlike oluşturduğunu düşünen Ziya Paşa, taş köprünün üzerine ahşaptan ve on bir ayaklı bir başka köprü kurdurmuştur. 1881 yılında bu ahşap köprünün sele kapılması üzerine zamanın Amasya mutasarrıfı (vali) Atıf Bey, kullanılmayan kilise taşlarından yararlanarak üstteki ikinci köprüyü daha sağlam bir biçimde yeniden yaptırdı. Köprü 1965 yılında beton ve demir bağlantılar ile güçlendirilerek yenilendi.

İlteğin (Çağlayan) Köprüsü, Amasya il merkezine 5 km uzakta, Eryatağı sapağındadır. 1076 yılında Danişmend emirlerinden İltekin Gazi tarafından, daha önce orada bulunan bir köprü temel alınarak yaptırılmıştır. Yapıldığı dönemde, Amasya'nın kuşatılması için gerekli olan askeri gücün ulaşımını kolaylaştırmak amaçlanmıştır. Tamamı kesme taşlardan oluşur. Altı yuvarlak kemer üzerine oturtulmuştur. 1984 yılında, aslına uygun olarak restore edilmiştir. 

2.Beyazıt Külliyesi, Sultan II. Bayezıd adına 1486’da Amasya Valisi Şehzade Ahmet tarafından; cami, medrese, imaret, türbe, şadırvan ve çeşmeden ibaret külliye olarak yapılmıştır. 15.yüzyılın son çeyreğinde yan mekanlı camii mimarisinin gelişmiş bir örneğidir. Yapının kuzeyinde altı adet sütunun taşıdığı kemerler üzerine beş kubbeli son cemaat yeri ve içeride ise mihrap ekseni üzerinde büyük ve geniş bir kemer açıklığı ile birbirine bağlanmış arka arkaya iki kubbeyle örtülü dikdörtgen bir mekan ve buraya açılan üçer kubbeli yan mekanlardan ibarettir.

image1121.jpg

GÖRÜLMESİ GEREKEN KALE

Amasya Kalesi, Amasya il merkezinin kuzeyini kaplayan Harşena Dağı üzerindedir. Harşena Kalesi adıyla da bilinir.Amasya Kalesi, bir çok kez el değiştirmiş ve tahrip olmuştur. Persler, Romalılar, Pontus ve Bizanslıların egemenlikleri döneminde saldırıya uğrayan Amasya Kalesi, yüzyıllar içinde yıkılmış ve her seferinde yeniden inşa edilmiştir. Roma ve Pontuslular arasında geçen çarpışmalar sırasında önemli oranda tahrip gören Harşena Kalesi 1075’te Türklerin Amasya’yı fethetmesiyle birlikte önemli oranda onarım görmüştür. XVIII. yüzyıla kadar kullanılan Kale bu yüzyıldan sonra askeri önemini kaybetmiştir. Kalenin önemli tepe noktası kesme, sur duvarları moloz taşlardan yapılmış olup, Yeşilırmak’ın kıyısına kadar 8 müdafaa kademesine sahiptir. Kalede Cilanbolu denilen ve kalenin orta yerinde giriş kapısının hizasında yüksekçe bir yerden kayaya oyulmuş 150 basamakla aşağıya inilen 8 metre çapında dehliz vardır.

KRAL MEZARLARI

Kral Kaya Mezarlıkları, iç kalenin üzerinde bulunan mağaraların altındadır. Sinop mutasarrıfı (valisi) İsfendiyar Bey'in torunu Doğrak Hatun Amasya'ya geldiği zaman, Selçuk Sarayına girmeyince, Kızlar Sarayı yaptırılmıştır. Bu sarayın yapımından sonra İsfendiyar beyleri, çevrede yaptıkları fetih ve savunmalarda Amasya'yı bir üs gibi kullanmışlar ve Kızlar Sarayında ikamet etmişlerdir. Kızlar Sarayı, 150 yıldan uzun bir süre Osmanlı şehzadelerine, hatunlarına ve valilerine mekan olmuştur. 1852 yılına kadar faal bir biçimde hizmet vermiştir. Bu tarihten sonra Amasya âyânına terk edilmiştir. Daha sonra tamamen harap olmuştur. 2011 yılında özel işletmeye verilerek tadilatı yapılıp ve işlevselliği kazandırılmaya çalışılmaktadır.

FERHAT İLE ŞİRİN

Amasya; efsanevi aşkları ile ölümsüzleşen Ferhat ile Şirin’in yaşadığı  topraklar olarak bilinmektedir. Şirin’e olan sevdası uğruna kilometrelerce uzunlukta dağları delerek, suyu getiren Ferhat’ın sevdası hâlâ Amasya’da yaşamaktadır. Bu sevdanın işareti olan “Ferhat Su Kanalı” binlerce yıldır Amasya’nın bağrında bir gerdanlık gibi durmaktadır. Hüsrev - ü Şirin, ya da Ferhat ile Şirin adlarıyla İran'lı ve Türk divan şairlerince mesnevi biçiminde yazılmış olan bu halk öyküsü, Orta Asya, Azerbaycan, İran, Türkiye ve Balkanlar'da ülkelere ve yörelere göre bazı değişikliklere uğramış olarak yüzyıllardır anlatılmaktadır. Efsaneye göre Ferhat meşhur bir nakkaştır. Sultan Mehmene Banu, kız kardeşi  Şirin için yaptırdığı  köşkün süsleme işini  Ferhat’a verir.  Ferhat köşkte çalışırken Şirini görür ve birbirlerine sevdalanırlar. Ferhat Sultan’a  haber salarak Şirin’i istetir. Sultan kız kardeşini vermek istemez. Ferhat’ı oyalamak için, Elma Dağı’nı delip şehre su getirmesini şart koşar. Ferhat Şirin’e olan sevdasının verdiği aşkla, dağları delmeye başlar. Mehmene Banu dağı delip, şehre suyu getirmek üzere olan Ferhat’ın yanına yaşlı dadısını göndererek Şirin’in öldüğü haberini ulaştırır. Ferhat bu acı haber üzerine elinde tuttuğu külüngü havaya atar. Düşen külünk Ferhat’ın başına isabet eder ve Ferhat ölür. Ferhat’ın acı haberini alan Şirin, korku ve heyecanla olayın geçtiği kayalığa gelir. Ferhat’ın öldüğünü görünce bu acıya dayanamaz ve kayalıklardan yuvarlanarak, orada can verir. Her iki sevgiliyi can verdikleri kayalıklarda yan yana gömerler. Derler ki; her bahar iki mezar üzerinde, biri kırmızı biri beyaz iki gül bitermiş. Bu iki gül tam birbirine kavuşmak üzere iken mezarların ortasında bir karaçalı çıkar, iki gülün kavuşmalarını engellermiş.

Amasya; 183 yıl devletin başına padişah yetiştirdi. Çok sayıda şehzade Amasya’da dünyaya geldi. İlk eğitim ve devlet yönetimini burada öğrendiler. Bir nevi devlet yönetiminde stajlarını bu topraklarda yaptılar. Amasya’da 12 şehzade Sancakbeyi olarak görev yaptı. Bunlardan 6’sı padişah olarak tahta çıktı. Osmanlı şehzadelerinin ilk eğitim ve valilik yaptıkları daha sonra da devletin başına Padişah olarak geçmeleri ayrı bir değer taşır. Bunun için kent Şehzadeler Şehri olarak anılmaktadır.

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.