Viyana-1

Viyana-1
 Muhabir
Bir ülke, bir şehir nasıl anlatılır bilemem ancak Viyana’nın şahsımda galiba tarihten gelen bazı duygulara bağlı olarak önemli bir yeri var, diyebilirim.

Daha önceki bir yazımda kaleme almıştım ve demiştim ki, en çok hangi yabancı ülkeyi görmek isterseniz dense, bunlar arasında Viyana şehrini ilk 3 e koyardım”. Durum böyle iken gerçekten de 1990 da Londra ve Paris’ten sonra gördüğüm üçüncü şehir Viyana olmuştu. Sonraları birkaç defa gitme şansım oldu. Viyana hakkında bazı temel bilgiler verelim.

Viyana, Avusturya'nın başkenti ve en büyük şehri, aynı zamanda ülkenin dokuz eyaletinden yüzölçümü bakımından en küçüğü, yaklaşık 1.9 milyon nüfusuyla ülkenin en kalabalık, çevre ilçeleriyle birlikte Viyana'da yaklaşık iki milyon insan yaşar ki bu da Avusturya nüfusunun yaklaşık dörtte biri demektir. Nüfus bakımından Viyana Avrupa Birliği'nin en büyük onuncu kentidir. Birleşmiş Milletler bürosuyla Viyana Birleşmiş Milletlerin dört resmî merkez temsilciliğinden birine sahiptir. (IAEA).

img-4211-001.jpg

img-4212-001.jpg

Yüzyıllar boyu Habsburg hanedanının yerleşim yeri olan kent, bu süre boyunca Avrupa'nın kültürel ve politik merkezlerinden biri haline gelmiştir. Kent iki milyon nüfusuyla dünyanın en büyük dördüncü kentiyken, I. Dünya Savaşı sonrasında nüfusunun dörtte birini kaybetmiştir.

img-4221-001.jpg

img-4224-001.jpg

Viyana coğrafi konumu ve birçok imparatorluğa yıllarca başkentlik yapmış olmasından dolayı mimari ve kültürel açıdan Avrupa'nın en güzel şehirlerinden biri durumunda. Hâlâ daha Habsburg hanedanının izlerini taşıyan eski kent merkezi ve Schönbrunn Sarayı Avusturya’nın başvurusu üzerine Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü tarafından dünya kültür mirası olarak kabul edilmiştir. Viyana'nın sembolü olan Aziz Stefan Katedrali şehrin merkezinde bulunur.

img-4248.jpg

img-4622.jpg

Viyana, Osmanlı İmparatorluğu tarafından birincisi 1529 de Kanuni Sultan Süleyman, ikincisi ise 1683 tarihinde Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından olmak üzere 2 defa kuşatılmış bir şehirdir. Her iki kuşatmada da iki tarafın da büyük kayıpları olmuştur. İkinci kuşatma sonrasında ağır darbe alan Osmanlı İmparatorluğu'nun geri çekilişi Viyana'da yenilgi olarak kabul edilmiş ve bu yenilgiyi ölümsüzleştirmek adına ve bulunduğu meydan ile aynı ismi taşıyan Aziz Stephan Katedrali'ne Osmanlı askerinin ayaklar altına alındığı bir heykel yapılmıştır. Ayrıca bu Katedral, Osmanlı kuşatmaları ile halk için sığınak haline gelmiş, savaştan korunmak için katedralin içinde uzun süre kalmışlardır.

img-4624.jpg

img-4702-kopya.jpg

Birçok savaşa tanık olan bu katedral, Viyana'nın özgürlük sembolü haline gelmiştir. İkinci kuşatmada geri çekilen Osmanlı İmparatorluğu'nun bıraktığı metal eşyaların eritilmesi üzerine Türk Çanı olarak da bilinen ''Pummerin Çanı'' yapılmıştır. Bu çan 1711 yılında Osmanlıdan kalan 300 farklı teçhizatın eritilmesiyle 316 cm çapında ve 22.5 ton ağırlığında dev bir çan haline getirilmiştir. Viyana ile alakalı hikâyeler böyle devam eder gider. İşte bu sebepledir ki, Viyana dendiği her Türk gibi benim de içim sızlar, hatta yanar, biraz da kahırla ve sitemkâr oluruz. 1990’dan Viyana’yı anlatmaya başlayalım.

img-4707.jpg

img-4708.jpg

Başta da söylediğim gibi Viyana’ya Paris’ den geldim. Buraya gelişim Danimarka’da bulunduğum dönemde, çalıştığım şirketin Avusturya’da yatırımları ve çalışmaları hakkında bilgi edinerek rapor hazırlamamdı. Bir milletin ileri gitmesinin önemli sebeplerinden biri de, nereden gelirse, hangi milletten ve kim olursa olsun, bilim insanını, ihtiyaç olan yerlerde kullanması ve değerlendirmesidir.

Havaalanında Avusturya’da ki firmanın genel müdürü ile hanımı karşıladı. Beraber öğlen yemeği için meşhur Viyana bağlarının olduğu tarihi bölgeye götürdüler. Çok heyecanlanmıştım. Belli etmesem de her şeyi soruyor, Viyana, tarihi ve çevresi hakkında çok şey öğrenmek istiyordum. Birçok kuşaktır tam Viyanalı olan çift birçok tarihi lokantaları gezdirerek Viyana yemekleri ve kültürü hakkında bilgiler de veriyorlardı. Bolca şarap kültüründen bahsederek soğuk biftek yanında ne tür şarap sevdiğimi de sordular. Alkol almadığım öğrenilince de özür dileyerek konuyu değiştirdiler. Bu bir nezaketti.

img-4739-kopya.jpg

img-4746.jpg

Akşam yemeği için Tuna nehri kenarında ve Viyana’nın sembolü olan Tuna Kulesine (Donnatoryum) geçtik. Viyana ayaklar altında, Kule 30 dakikada bir tur atıyordu. İlk defa böyle ortamda yemek yedim. Hem onurlandırıcı, hem de keyiflendirici idi. Velhasıl ilk defa geldiğim Viyana’da çok daha heyecanlı günler geçireceğimi, bunun da yanında çok fazla Avusturya ve Viyana tarihi, kültürü, sanatı ve estetiği hakkında bilgiler alacağımı düşünmeye başladım. Yemek 2 saat kadar sürdü en sonunda “Viyana o kadar güzel ki, Atalarım burayı niçin almak istediklerini anlıyorum” ağzımdan çıktığında bozuldular. Hemen “insan güzel bir kadınla evlenmek ister ya bunun gibi” diyerek konuyu bağladık. Gülüştüler. Kalmak için de Tuna kenarında ayırdıkları otelime geçtim.

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.