Viyana-2

Viyana seyahatimle alakalı ilkyazımda, havaalanında bir aile tarafından karşılanıp, Tuna Kulesinde (Donauturm) aldığımız akşam yemeğinin bir hatıramı da anlatmıştım. Doğu Berlin TV Kulesinden sonra ikinci defa böyle bir TV kulesi görüyordum. Tuna Kulesi, 1964 de açılan, 252 metre yüksekliği ile bir televizyon kulesidir. Kule, Tuna Nehri'nin kuzeyinde Donaustadt (Tuna semtinde) bulunmakta. Kulenin Tuna kıyısında olması ile şehri yukarıdan seyretmek ayrı bir heyecan vermişti bana.
Viyana, ilk olarak 1850'den itibaren şehir alanı, çevredeki grupların dâhil edilmesiyle genişletilerek toplam 23 semte ayrılmıştır. Benzer bir vazifeyi yapmalarına rağmen semtler idari ilçeler olmayıp, şehrin yasal bir parçasıdır. Her ilçenin bir İlçe Belediye Başkanı ve İlçe Meclis Üyeleri vardır. İlçe seçimleri merkez Belediye Meclisi/Eyalet Meclisi Seçimleri ile beraber her 5 yılda bir yapılır. AB vatandaşları da bu seçimlerde seçme ve seçilme hakkına sahiptir.
Şehrin merkezi semti 1. Viyana olarak isim alır ve bu bölge tamamen Viyana tarihini temsil eder. Bu bölgeyi gezmek başlı başına tarihle iç içe olmaktır. Kaldığım otel bu bölgeye yakın olduğu için elimde ki haritayla yürüyerek gezmeye çıkıyorum. Viyana tarihi ve en çarpıcı, çok sayıda modern-klasik binaları, klasik mermer heykeller oldukça çarpıcı derecede burada yer alıyor.
Dünyanın gözde turistik şehirlerinden olan Viyana’da yerliden çok yabancı turist var diyebiliriz. Tarih, tabiat, sanat, eğlence ve tarihi binaların çevresinde yerleştirilmiş bol yeşil alanlarda dinlenmek ve yürümek için muazzam ve büyük bahçelerle dolu bir şehir. Gezilecek-görülecek tarihi yerlerden en popüleri arasında Schönbrunn Sarayı, Belvedere Sarayı, Hofburg Sarayı, Aziz Stefan Katedrali ve Kunsthistorisches Museum (Sanat Tarihi Müzesi) yer alıyor. Ayrıca, Albertina Müzesi, Naschmarkt, Karlskirche ve Hundertwasserhaus gibi yerler de şehrin tarihi ve kültürel dokusunu yansıtıyor.
Gezmek için ilk yer şehrin en ikonik yapılarından biri olarak Gotik tarzda inşa edilmiş Stephansdom Katedrali oluyor. Tam merkezinde yer alan bu katedral, 1365 yılında tamamlanmış, Avusturya’nın en önemli dini yapılarından biri olarak kabul ediliyor. Tarihi ve mimari değeri ile şehrin simgesi haline gelmiş olan bu bina içinde harika heykeller ve sanat eserleri bulunuyor. Yüksek Kulesi ile her yerden görülebilen katedral ziyaretçiler için eşsiz bir seyir noktası denebilir. Çevresinde besili-süslü atları ile tarihi faytonlar tarihten bir sayfayı aktarıyor. Birkaç saatimi zevkle burada harcıyorum.
Yine tarihi binalar arasında yer alan modern dükkânların da yer aldığı caddeden yürüyerek 13. yy da inşa edilen ve şimdilerde Cumhurbaşkanlığı ikametgâhı olarak kullanılan, oldukça geniş alana yayılmış Hofburg Sarayına yüksek kapılarından giriyorum. Ne tarafa baksanız tarih ve sanat. Tarihi burada resmeden atlı arabalar, ritimli nal sesleriyle prens ve prensesleri şölen alanına taşıyor gibi. Saraydan çıkınca sağda karşıda tarihi heykelleriyle giydirilmiş Parlamento Binasını, solda ise Bulvar üzerinde adı ile aynı parkta, ünlü müzisyen Wolfgang Amadeus Mozart’ın sol anahtarlı heykeli var.
Ringstrasse Viyana şehrinin tarihi şehir merkezi çevresinde yolu olan 3-4 km uzunluğunda dairesel büyük bir bulvar. Halk arasında bilinen adıyla Ring, 19. Yüzyıl sonlarında, yolun her iki tarafındaki büyük binalarla birlikte inşa edilmiş. Mimari güzelliği ve tarihi dokusu sebebiyle, UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilmiş. Ring üzerinde şehrin en pahalı pastalı kafeleri ve lokantaları var. Meşhur Sacher pastanesinde 1 kayısılı-çikolatalı Sacher pastası ve kahvesini 17 Euro’ya tadıyoruz.
Buradan ayrılıp yakındaki Belvedere Sarayına yürüyorum. Saray barok stilde iki blok dan mütevellit. Sarayı anlatmakla bitmeyecek ihtişamda yapılmış. Geniş ve gözalıcı peyzaja sahip bahçede yer alan ve çevresi beyaz heykellerle süslenmiş yuvarlak havuzu, ortada koca bir heykel yumağı tamamlıyor.
Schönbrunn Sarayı, Habsburg Hanedanı'nın yazlık sarayı, inanılmaz güzellikte ve de oldukça geniş bahçesi ile 18. yy ortalarında imparatoriçe M. Teresa tarafından tamamlatılmıştır. Bu kadar büyüklükte az rastlanır saray 1441 odalı Barok mimarisine sahip. Ülkedeki en önemli mimari, kültürel ve tarihi anıtlardan biridir. Sarayın ve geniş bahçelerindeki dev heykeller incelikleriyle canlı gibi duruyor. Hele de kırmızı güllerle donatılmış bahçeye açılan koridordan geçiş huzur ve estetiğin bir yansıması. Bu saray ve çevresini tam olarak gezmek için en az 1 tam gün harcanmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.