Yeşil ve mavinin büyülü buluşma noktası KAŞ
Her adımda özgürlüğü hissedip gün batımında sükuneti yakalayabileceğiniz, yıldızların keyfini çıkarıp Meis Adası’nın ışıkları eşliğinde uykuya dalabileceğiniz, antik kentlerin gizemli dünyasından geçmişe doğru yolculuğa çıkarken bir yandan da o muhteşem koylara tüm yorgunluğunuzu bırakabileceğiniz Kaş’ta ruhunuzu yudum yudum dinlendirebilirsiniz.
Kaş, Antalya’nın en batısında yer alan turistik ilçedir. Batıda Eşen Çayı ile Muğla’nın Fethiye ilçesinden ayrılır. Doğuda Demre’ye kuzeyde ise Elmalı ilçelerine komşudur. Antalya’ya 168 kilometre uzaklıkta ve Meis Adası ile karşı karşıya olup bu ada vasıtasıyla Yunanistan ile komşudur. Kaş’ın sahil uzunluğu 70 kilometre civarındadır. Kaş’ta Akdeniz iklimi hüküm sürer. Deniz seviyesinden 700 metre yüksekliğe kadar Akdeniz iklimi etkisi görülürken yüksek kesimlerde karasal iklimin etkisindedir. Kaş halkı geçimini yaz aylarında turizm amaçlı pansiyon, otel ve motel işletmeciliği yaparak sağlar. İlçe halkının çoğunun yayla köylerinde toprakları da mevcuttur. Ova ve yaylalarda yurdumuzun önemli yaş sebze, meyve ve çiçek üretimi yapılır. Kış aylarında da üretim seralarda yapılarak içte ve dışta pazarlanmaktadır. Yine yüksek ve dağlık yerlerde elma üretiminde önemli bir tarım girdisidir.
Kalkan ve Gelemiş Köyü’nde son yıllarda turizm hızlı bir şekilde gelişmektedir. Bu nedenle turistik tesislerin sayısı da hızla artıyor. Kaş, özellikle su altı turizmi açısından ülkemizin önde gelen merkezlerinden birisi haline gelmiştir. Meis Adası’na en yakın noktayı oluşturan Kaş’ta tarihi eserleri ve doğa güzellikleriyle önemli turizm potansiyeli vardır. Bir dil gibi denize uzanan Çukurbağ Yarımadası üzerinde yeni yapılmış modern oteller yarımadayı süslemektedir. Büyük Çakıl, Küçük Çakıl ve Akçagerme gibi plajlarıyla adeta sizi büyüler. Ayrıca kayıkla Çayağzı Plajı’na da gidilebilir. Kaş’ın etrafında yer alan 6 adet mağaradan Kaş’a 18 kilometre uzaklıktaki Mavi Mağara, Aşırlı Adası, Deniz Mağarası, güvercinleri ile tanınan Güvercinlik Mağarası en ünlü olanlarıdır. Bu arada Kaputaş Plajı da bir dünya harikasıdır. Kaş zengin tarihi yanında gün geçtikçe daha çok rağbet gören trekking, dağcılık, rafting gibi doğa etkinlikleri içinde sayısız olanaklar sağlamaktadır. Doğa ile baş başa olmak isteyenler için Gömbe’deki Yeşilgöl ve Uçarsu Şelalesi iyi bir seçenek. Akdağ’ın dibindeki Gömbe, Kaş’tan 70 kilometre uzaklıktadır. Akdağ ise Batı Torosların Kızlar Sivrisi’nden sonra en yüksek zirvesidir. Burada bulunan küçük göller dikkat çekicidir. Gömbe’de Komba Antik Kenti ve buradan 13 kilometre uzaklıkta ise Nisa Antik Kenti yer alır. Ayrıca Kaş içinde Kandyba Antik Kenti gezilebilecek önemli yerlerdendir. Bunların dışında Kaş’a 12 kilometre uzaklıktaki Phellos Antik Kenti de ziyaret edilebilir. Kaş çevresindeki önemli yerlerden biri de Kekova’dır. Kekova’ya Kaş’tan tekne ile gidildiği gibi karadan Üçağız’a gidip kayıkla da gezilebilir. Burada batık şehir görülebilir. Kaş’ın etrafında adı bilinen Istlada, Apolloni, İsinda, Kyaenai gibi antik kentler yanında ismi bilinmeyen birçok harabe yeri daha vardır. Pek çok adı ve geçmişi bilinen veya bilinmeyen tarihi eserler mevcuttur. Tüse Köyü’nün yakınındaki alçak bir tepe üzerinde Tysse adında küçük yerleşme buna örnek verilebilir.
Köyleri edinilen belge ve buluntulara göre Likya medeniyetinin en önemli bölgesidir. Teke Yarımadası sahillerinin M.Ö. 6 bin yılı öncesinden beri iskan edildiği bilinmektedir. Kaş arazi kesiminin batısında ve denize bakan bir tepede kurulmuştur. Şehir daha sonra genişlemiş ve kuzeybatıya doğru büyümüştür. Doğu ve kuzeyinde yer alan dağlarda birçok kaya mezarı bulunmaktadır. Likya yazılarını taşıyan kaya mezarları "İonik" tarzda şekillendirilmiştir. Kaş’ın eski ismi Antiphellos’tur. Bu isimden de anlaşılacağı gibi şehir bir Likya şehridir.
KALKAN
Kalkan, Kaş’a bağlı muazzam plajlarıyla ünlü tatil beldesidir. Özellikle İngiliz turistlerin en çok ilgi gösterdiği turizm durakları arasında yer almaktadır. İngiliz İndependent Gazetesi 2006 yılında Kalkan manzarasını dünyanın en romantik manzarası ilan ederek Kalkan ününe ün katmıştır. Ayrıca ünlü gezgin Heredot, milattan önce 300 yıllarında Kalkan’dan geçerken “Dünyada yıldızlara en yakın yer” diyerek seyahatnamesine kayıt etmiş.
KALKAN HALK PLAJI
Mavi Bayraklı berrak ve serin denizi ile Kalkan’da yaklaşık yılın dokuz ayı denize girmek mümkündür. Halk plajı olarak bilinen şehir merkezindeki plajda şezlong ve şemsiye kiralayarak tüm gününüzü geçirebilirsiniz. Küçük çakıl taşlarından oluşan plaj da denizden sonra kum temizleme zahmeti ile karşılaşmazsınız.
KAPUTAŞ PLAJI
Kalkan’a on dakika mesafede Kaş sahil yolu üzerinde bulunan kanyon ağzı plajıdır. Ülkemizin tanıtım filmlerinin vazgeçilmez bir öğesi olan dünyaca ünlü Kaputaş Plajı’na 187 basamak aşağı inerek ulaşabilirsiniz. Kanyon’dan gelen ve yer altına inerek akan suyun deniz kıyısında kumlar arasından süzülmesi sonucu suyu serin olup turkuaz rengi görünümündedir. Kanyon içerisinde bahar aylarında bazen küçük bir şelale oluşmaktadır.
PATARA PLAJI
Patara Plajı, Patara antik kenti yakınında bulunan ve bu bölgedeki en büyük ve güzel plajlardan biridir. Ülkemizdeki kumsalların en uzunu ve en görkemlisidir. 18 kilometre uzunluğundaki kumsalın derinliği yer yer 200-300 metreye ulaşır. Kumu ince olup denizi ise sığdır. Hemen hemen hiç durmayan rüzgarı nedeniyle rüzgar sörfü için de uygundur. Patara kumsalı deniz kaplumbağalarının yani Caretta Caretta’ların yumurta bıraktıkları yerler arasında bulunduğu için koruma altındadır. Ayrıca Patara Plajı’nın arka tarafındaki antik kente rüzgarla taşınan kumulların önüne geçilebilmesi için setler oluşturulmuştur. Genişliği ve uzunluğu nedeniyle geçmişte Yeşilçam filmleri tarafından çöl sahnelerinde fon olarak da kullanılmıştır.
MAVİ MAĞARA
Kaş-Kalkan arasında deniz kıyısındaki Mavi Mağara Kalkan’a 8 kilometre uzaklıkta, Kaputaş Plajı yakınlarındadır. Eskiden fok balıklarının içinde yaşadığı bilinen Mavi Mağara 1972 yılında Jeolog Dr. Temuçin Aygen tarafından bulunmuştur. Güneş ışıkları mağaranın içine deniz dibinden yansıyarak girmekte ve mavi parlak fosforesson rengi meydana getirmektedir. Mağara 50 metre uzunluğunda, 40 metre genişliğinde ve 15 metre yüksekliğinde.
PATARA ANTİK ŞEHRİ
Şehir adının İ.Ö. 13. yüzyıla ait Hitit metinlerinde geçmesi; Xanthos’un yanında Likya bölgesindeki en eski şehirlerinden biri olduğunu gösteriyor. Kazıları Akdeniz Üniversitesi’nden Prof. Fahri Işık ve ekibi tarafından yürütülen Patara Antik Kenti, arkeolojik ve tarihsel değerlerinin yanında Akdeniz kaplumbağaları Caretta-Caretta’ların milyonlarca yıldır yumurtalarını bırakıp yavruladıkları ender sahillerden biri olması ile de ayrı bir doğasal öneme sahiptir. Bölgenin en büyük ve en işlek limanı olarak önemini hiçbir devirde yitirmeyen Patara’nın yazıt ve sikkelerde Likya dilindeki adı Pttara olarak geçiyor. Helenistik ve daha sonraki dönemlerde Patara, Arap kaynaklarında ise Batara olarak anılıyor. Helenistik dönemlerde Tanrı Apollon’un kışlık kehanet merkezi Likya Birliği’nin üç oy hakkına sahip şehirlerinden biri, Bizans döneminde ise Aziz Nicholas’ın doğum yeri olarak ün yapmış kenti, kutsal topraklara giden hacılar bir uğrak limanı olarak kullanılmış. Yaşamını 16. yüzyılda Osmanlı Sultanı II. Beyazıt’a kadar sürdüren Patara bu önemini hiç şüphesiz Akdeniz ticaret yollarının üzerinde korumalı bir limana sahip olmasına borçludur. Genel olarak antik liman çevresinde odaklaşan kent merkezi zamanla körfez ile doğudaki liman arasında kalan teraslara yayılmıştır. Şehrin önemini yitirip terk edilmeye başlanması, limanın kum ve çamurla dolmasıyla ve 7. yüzyıldan itibaren güney kıyılarına yapılan Arap akınlarına karşı kentin yukarılara kaymış olmasıyla açıklanabilir. Patara, 1811-1812 yıllarında İngiliz Deniz Kuvvetleri’ne ait geminin kaptanı Beaufort tarafından yeniden bulunmasıyla tarih sahnesinden bir kez daha çıkmış, 1842 yılında ise C. Fellows ve arkadaşlarının bugün British Museum’da sergilenen Xanthos’un ünlü anıtlarını yükledikleri liman yine Patara olmuştur. Xanthos vadisinin son şehri ve Likya’nın en büyük liman kapısı olan Patara, bugün Akdeniz’in en temiz sahillerinin kenarında kum ve çalılarla kaplı durumdadır. Deniz kumlarının doldurmasıyla denizle ilişkisi kesilen antik liman, bataklık ve göl halini almış, bataklıkta oluşan ılgınlar zamanla bölgenin kendine has bitkisi olmuştur. Patara’nın genel görünümü diğer Likya kentlerinin özelliklerini göstermez. Her ne kadar erken dönemlere ait kalıntılar varsa da yapılar ve kent planı zamanla çok değişmiştir. Bugün ayakta kalan yapıların çoğu Roma-Bizans ve hatta Ortaçağ’a aittir. Şehre ve günümüz kalıntılarına giriş görkemli ve çok iyi korunmuş bir Roma zafer takından yapılmaktadır. İ.S. 100′lü yıllarda bölge valisi adına inşa edildiği kitabelerinden anlaşılmaktadır. Takın batısındaki tepenin yamaçlarında, Likya tipi lahitlerin bulunduğu mezarlık alanı uzanır. Kentin en güney ucundaki Kurşunlu Tepe’ye yaslanmış olan tiyatro, Helenistik Dönem (İ.Ö. 2. yy.) özellikleri gösterir. Ancak İ.S. 1. yüzyılın ortalarında birçok Likya kentinde etkisini gösteren depremle yıkılmış ve yeniden inşa edilmiş olup bugün büyük ölçüde plajdan gelen kumla doludur. Tiyatronun yaslandığı Kurşunlu Tepe şehrin genel görünümünün ve yörenin seyredildiği en güzel köşedir. Buradan şehrin diğer kalıntıları; Vespasian Hamamları, Korinth Tapınağı, ana cadde, liman ve Hadrian dönemi ambarı rahatlıkla izlenebilir. Şehrin suyu yaklaşık 20 km. kuzeydoğusundaki İslamlar Köyü yakınlarından, Kızıltepe yamacındaki kayalıktan getirilmiştir. Kaynakla şehir arasında Fırnaz İskelesi’nin kuzeyindeki; Delik Kemer olarak adlandırılan bölüm ise suyollarının en anıtsal bölümüdür.
İSLAMLAR KÖYÜ
Zamanında suyla çalışan un değirmenlerinin oldukça fazla olduğu ve Türkler ile Rumlar’ın birlikte yaşadığı bu köyün eski adı nehirler anlamına gelen Bodamya’dır. Bugüne kalan iki değirmenden biri köy kahvesinin yanında ve hala kullanılıyor. İslamlar Köyü’nde deniz olmasa da buz gibi akan sularında kurulmuş olan alabalık çiftliklerinin çevresinde, yeşillikler içinde birçok restoran hizmet vermektedir. Yakın bir tarihe kadar bağcılık ve zeytincilikle geçinen köyün yeni gelir kaynağı turizmdir. Turizmin başlamasıyla birlikte yöre halkı restoranlar açmış ve kendi alabalık çiftliklerini kurmuşlar. Serinlemek için köye gelen yerli ve yabancı turistlerin favorisi köylülerin kendi yapıkları ve tereyağında kızartılmış olarak servis ettikleri keçi peyniri olmuş. İslamlar Köyü yabancı turistlerin ikamet etmek için tercih ettiği bir bölge haline geldiği söyleniyor.
BEZİRGAN KÖYÜ
Kalkan’a uzaklığı 17 kilometre olan köy, beldenin en eski köylerindendir. Bezirgan’ın tarihi hakkında çok fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Köyden 15-20 dakika yaya olarak ulaşabileceğiniz Pirha Antik Şehri Orta Likya’nın en büyük kentlerinden birisidir. Denizden 850 metre yükseklikte kurulan kentin bulunduğu dağın yamacında çok sayıda kaya mezarı vardır. Lahitler çevreye dağılmıştır. Burada bulunan üç tane kadın heykeli bugün Antalya Müzesi’nde sergilenmektedir. Köyün yakınlarındaki İnbaş mevkiinde yine aynı isimle anılan oldukça büyük bir mağara da bulunmaktadır. Turizm, köyün en büyük gelir kaynakları arasındadır. Köy turizminin en güzel örneklerinden olan Bezirgan’a yerli ve yabancı bir çok turist ziyaret gerçekleştirmektedir. Bu yörede doğup büyüyenler yazın bunaltıcı ve kavurucu sıcaklarından kaçarak kendilerini bu köye attığı için yaz aylarında nüfusu artmaktadır. Bezirgan’da yaz aylarında at ve trekking turları da düzenlenmektedir. Yüzyıllardır tahıl koymak için kullanılan tarihi tahıl ambarları günümüzde bir dönem kışı sahilde geçiren köylülerin eşyalarını koruduğu birer kasa haline dönüşmüş. İçinde değerli eşyaların da bulunduğu ambarları yaz kış bekleyen görevlinin ücretinin de tahıl olarak ödendiği söylenmektedir. Üçgen alınlıklı ahşap yapıları ile çok ilginç olan ambarların en büyük özelliği hiç çivi kullanılmadan birbirine geçirilen ahşap malzemelerden oluşmasıdır. Likya döneminden kalan, evlerinin ve mezarlarının üçgen formunu yaşama yansıtan geleneğin bir mirasıdırlar. Köye gittiğinizde mutlaka güneyin mıhlaması sayılan sündürme, yöresel otlardan yapılan gözleme, bazlama, bölgeye has çambalı, süzme yoğurt ve keçi peynirini tatmadan geçmeyin.
HASAN DURUCAN
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.