Davutoğlu aday öğretmenlere hitap etti

Davutoğlu aday öğretmenlere hitap etti
Başbakan Davutoğlu: (4)- "Bir an önce dersi bitirip eve gideyim diyen bir öğretmen, öğretmenlikten nasibini almamıştır. 'Yine şimdi beni Doğu'ya gönderdiler, buradan işimi bitirip de bir an önce eş tayini dolayısıyla Batı'ya veya başka bir yere gideyim' d

ANKARA (AA) - Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bir an önce dersi bitirip eve gideyim diyen bir öğretmen, öğretmenlikten nasibini almamıştır. 'Yine şimdi beni Doğu'ya gönderdiler, buradan işimi bitirip de bir an önce eş tayini dolayısıyla Batı'ya veya başka bir yere gideyim' diye çabalayan bir öğretmen, dikkatini ders vermekten başka bir alana dağıtmışsa öğretmenlik yapamaz." dedi.

Başbakan Davutoğlu, ATO Congresium'da düzenlenen Aday Öğretmen Yetiştirme Süreci 1. Değerlendirme Toplantısı'nda aday öğretmenlere hitap etti.

Öğretmenlerin öğrencilerine ilişkin sezgileri bulunduğunu aktaran Davutoğlu, çocuğa ileride çınar olacak bir fidan gibi bakmayan öğretmenin, sağlıklı bir öğretmen öğrenci ilişkisi kuramayacağını belirterek, öğretmenlerden, öğrencilerle ilişkilerini konjonktürel veya maaş ilişkisi şeklinde değerlendirmemelerini istedi.

Öğrenci öğretmen ilişkisinin coğrafi, etnik, dini, mezhebi bir sınırı bulunmadığını aktaran Davutoğlu, öğrencisine dini, dili, mezhebi veya etnik kökenine göre yaklaşan, bu nazarla bakan öğretmenin mesleğine en büyük ihaneti yapmış olacağını ifade etti. Davutoğlu, "Karşınızdaki Müslüman olur, Hristiyan olur. Karşınızdaki Türk olur, Acem olur, Kürt olur, Alman olur, İngiliz olur. Ama hepsi size emanet edilmiş, Allah'ın eşrefi mahlukat olarak yarattığı en yüce varlıklardır ve size emanettir. Bir tanesine dahi 'şu benim hemşehrimdir, şu benim akrabamdır, şu benim dostumdur, şu benim arkadaşımın çocuğudur özel muamele edeyim' derseniz, öğretmenlik mesleğini anlamış değilsiniz demektir" değerlendirmesinde bulundu.

Malezya'da 86 ülkeden öğrencilere dekanlık yaptığını, ayrıca en az 50 ülkeden öğrencisi bulunduğunu aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Başdanışmanken, Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde tsunami dolayısıyla Endonezya, Maldivler ve Güney Afrika'ya bir sefere çıkmıştık. Gittiğimiz her yerde daha önceden mutlaka birileri gelir 'Hocam' diye konuşur. Maldivler'e gidiyoruz, arkadaşlar dedi ki 'Hocam, herhalde Maldivler'de öğrencin yoktur.' Dedim ki 'İki öğrencim var. Biri hukuk bitirdi, biri benden siyaset bilimi, diplomasi okudu. Bilmiyorum görebilir miyiz? Ama var.' Maldivler'e indik. Uçağın merdiveninden inmeye başladım. Bir genç koşarak geldi, bizim Tarık, 'Hocam hoş geldin' diye. Meğer benden uluslararası ilişkiler okuyan öğrenci Maldivler Dışişleri Bakanlığının protokol şefi olmuş. Akşam da Maldivler hükümeti bana bir jest yaparak hukuk mezunu olup da Maldivler'de başsavcılığa gelmiş olan Ali'yi yanıma oturttu. Öğretmenlik böyle bir şey. Bunun için öğrencinizin ne zaman nerede karşınıza çıkacağını bilemezsiniz ama yeter ki o öğretmen olarak hatırlayacak kadar sevgiyle size bakmış olsun.

Güney Afrika'ya gitmiştik, bir grup arkadaş cuma namazında ayakta kalmış. Partinin tanıtım işlerini yapan bir arkadaş. Birisi kalkmış ona yer vermiş. Çıkarken konuşmuşlar. Sonra otelde karşılaştığımızda dedi ki hocam, 'Senin ayrı bir propaganda taktiğin var. Bunu keşfetmeye çalışıyorum. Mutlaka biz gelmeden her şeyi ayarlıyorsun.' 'Nereden çıktı, neyi ayarlamışım' dedim. Dedi ki 'Cuma namazında biri bana yer verdi. Çıkarken ona teşekkür ettim. 'Teşekküre gerek yok. Senin yabancı olduğunu anladım. Nerelisin?' dedi. Ben de 'Türkiye'den geldim' deyince, bana 'Ahmet Hoca Türk heyetiyle buraya gelecekmiş. Haberin var mı? Nasıl görüşebilirim?' diye sordu. Akşama getirttik onu. O da bir öğrencim. Bunu şunun için anlatıyorum, aşk ile kurulmuş bir öğretmen öğrenci ilişkisinden daha kalıcı, daha sürekli, coğrafya, etnisite, mezhep tanımayan bir ilişki yoktur. Öğretmen öğrenciyi aşk ile sevdiği zaman aradaki tüm bariyerler, tüm duvarlar kalkar. Öyle bir ilişki kurun ki öğrencilerinizle o ilişki kalıcı olsun. Öyle bir ilişki kurun ki dünyanın öbür köşesinde tekrar göz göze baktığınızda o sizi, siz onu hatırlayabilirsiniz."

- "Öğrenci üzerinde kalıcı etki bırakın"

Öğretmenin öğrenci üzerinde kalıcı etki yapmasının önemli olduğunu aktaran Davutoğlu, "Bir an önce dersi bitirip eve gideyim diyen bir öğretmen, öğretmenlikten nasibini almamıştır. Yine 'şimdi beni Doğu'ya gönderdiler, buradan işimi bitirip de bir an önce eş tayini dolayısıyla Batı'ya veya başka bir yere gideyim' diye çabalayan bir öğretmen, dikkatini ders vermekten başka bir alana dağıtmışsa öğretmenlik yapamaz" dedi.

Başbakan Davutoğlu, medeniyetler arası bir kitabı yazmak için özellikle tercih ederek gittiği Malezya'da tanıştığı öğrencileri ile hala karşılaştığını aktardı. Son olarak Duhok'a gittiğinde kendisini karşılayan ve kampı gezdiren valinin de bir öğrencisi olduğunu belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu süreklilik kalıcı etki de bırakır. Öğrenciye mutlaka kalıcı etki yapacak, iz bırakacak sözler söyleyin. Çünkü öğrenci sizin çok önemsiz gördüğünüz, sıradan gördüğünüz bir şeyi dahi zihnine nakşeder, unutmaz ve gereğini yapar. İstanbul Lisesinde hazırlık sınıfına girdiğimde Almanca hocamı hala hatırlıyorum. Yaşlı, 2. Dünya Savaşı'nın çilesini çekmiş olduğu her halinden belli, tecrübeli bir hocaydı. Muhtemelen daha sonra bende ve sınıfta o etkiyi yapacağını bilerek tahtaya geldi, tek kelime Almanca bilmeyen sınıfa bir Alman atasözü yazdı. Hala zihnimden çıkmış değil, 'zorluklar olmasaydı başarı da olmaz.' İlk ders yazdı, zihnime nakşettim. Her zorlukla karşılaştığımda bu atasözünü hatırlarım. Bir başarıya imza atacaksan, zorlukla karşılaşmaya hazır olacaksın. Zorlukları eğer aşmaya gücün yetmiyorsa başarıyla tanışamazsın. Zorluklardan korkar ve geri adım atarsan zorluk seni yener. Zorluklar karşısında dik durabilirsen her zorluğu aşarsın. Bakınız bu Batılı bir atasözü ama Kurani olarak da her zorluğun ardından mutlaka bir kolaylık vardır hükmü var. Şimdi çocuğun zihninde, o onu yazdı geçti ama öğrenci bunu bir hayat ilkesi olarak zihnine yazdı. Onun için öğrencilerde kalıcı etki bırakacak, davranışsal etki bırakacak örnekler oluşturmaya çalışın. Zihninde kalsın, unutmasın. Herhangi bir aktarım değil, bir etki bırakacak..."

- "Öğrenci gereğini yapar"

İstanbul'da üniversitede uluslararası ilişkiler dersi verdiği dönemde ülkelerin stratejilerini anlatmak üzere konular dağıtırken takdir ettiği bir öğrenciden Çin'i çalışmasını istediğini ifade eden Davutoğlu, vasat bir sunum yapan bu öğrenciye kızdığını belirterek, şunları aktardı:

"Biraz da diğer ülkeleri başkasına verdi, bana niye Çin'i verdi diye bir şey var. Çağırdım dedim ki 'Sen uluslararası ilişkilere çalışacaksan, gelecek yüzyılın en önemli ülkelerinden birini sana verdim ama sen bunu istediğim gibi yapmadın. Sana Çin'i doğru dürüst öğrenme görevini veriyorum. Bil ki önümüzdeki dönemde Avrupa Birliği, ABD uzmanları zaten Türkiye'de, yetişiyor, çok olacak ama Çin uzmanına ihtiyaç var. Ben sana bunu herhangi bir ödev yapasın diye vermedim. Çin'e merak duyasın, bir Çin uzmanı yetişsin diye verdim ama sen beni mahcup ettin. Öyle bir etkilendi ki... Ondan sonra ben başdanışman oldum. 2005 yılında Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül ile gittiğimde bir baktım öğrenci orada, Şanghay'da. Çin'e gitmiş, Çince öğrenmiş, Çince master tezi yazıyordu. 'Seni epeydir görmemiştim' dedim. Dedi ki 'Bana öyle bir şey söylediniz ki bunu talimat kabul ettim ve Çin büyükelçiliğine başvurdum, burs aldım.' Bana Çince tercümanlık yaptı. Şunu unutmayalım, öğrencide kalıcı etki yapmak için gönülden söylediğiniz bir söz, mutlaka etki yapar. Siz onu hissetmeseniz, unutsanız bile o onu unutmaz ve gereğini yapar."

- "Öğretmenliğin kaynağı sevgi"

Öğretmenlik mesleğinin kaynağının sevgi olduğunu, öğretmenlerin hayatı kuşatıcı bir şekilde ders dışı ilişkiye önem vermesi gerektiğini, coğrafya ve zamanda sınır tanımaması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, öğretmenlerin hedefinin bilgi, bilinç ve ahlak inşası olması gerektiğini söyledi.

Öğretmen öğrenci ilişkisinin mekanik olmaması gerektiğini belirten Davutoğlu, "Öğrenci öğretmen ilişkisine her şey yakışır da mekaniklik yakışmaz. Bilgi aktarımını mekanik değil organik yapmak durumundasınız" diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, öğretmenlerin bir bilgiyi öğrenciye mekanik olarak aktarma çabasının mesleğin ruhunu öldüreceğini bildirdi.

Organik bilgi aktarımı ile mekanik bilgi aktarımı arasındaki farkı açıklayan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Aktaracağınız bilginin karşı tarafın düşünce yöntemine, karşı tarafın ahlaki anlayışına bir etki yapması, salt bir aktarım değil, bilinçli, kararlı bir zihni formasyon. Biz mekanik meslek sahibi nesiller istemiyoruz, organik aydınlar istiyoruz. Biz kendisine yabancılaşmış ve mekanik bir bilgi aktarımı olarak başka medeniyetlerden kendisine bilgi devşiren aydınlar değil, bilgiyi içselleştirmiş ve o bilgi üzerinde bir dünya inşa etmiş yeni nesiller istiyoruz."

Ortaöğretimdeki tarih öğretmeninin merhum Ayşe Yongaçoğlu olduğunu söyleyen Davutoğlu, hocasının hakkını ödemeyeceğini belirterek, sınavlardan son yıla kadar dokuz aldığını, sadece okulunun son yılında 10 aldığını bildirdi. Yongaçoğlu'nun kendisinin yazısı kötü olduğu için not kırdığını anlatan Davutoğlu, Malezya'da yaşadığı dönemde babasına yolladığı mektupları da yazısı kötü olduğu için ailesinin okuyamadığını söyledi.

Yongaçoğlu'nun kendisine tarih bilincini kazandırdığını aktaran Davutoğlu, "Biz yeni nesillerin nesneleşmesini istemiyoruz, özneleşmesini istiyoruz, kendi milleti adına vakur bir şekilde dünyanın her yerinde 'tarihte ben vardım, bugün varım, yarın da var olacağım' bilincini vermeyen bir tarih eğitimi ne kadar iyi bilgi aktarsa dahi bilinç oluşturamaz" ifadesini kullandı.

(Sürecek)

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.