Emniyet müdürü Yılmaz hakkındaki davanın gerekçeli kararı

Emniyet müdürü Yılmaz hakkındaki davanın gerekçeli kararı
Trafikte tartıştığı motosiklet sürücüsünü öldüren emniyet müdürü Celal Yılmaz'a ceza verilmesine yer olmadığına hükmeden Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararını açıkladı- Gerekçeli karardan:- ''Olay esnasında maktulun sanığı vurmak için geldiğ

İSTANBUL (AA) - Trafikte tartıştığı motosiklet sürücüsünü Halkalı'daki polis lojmanlarının önünde tabancayla öldüren emniyet müdürü Celal Yılmaz hakkında ceza verilmesine yer olmadığına hükmeden mahkeme, gerekçeli kararında, "maktulun sanığa karşı eyleminin, sanığın hayat hakkına yönelik olduğu değerlendirmesinde" bulundu.

Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi, davayla ilgili gerekçeli kararını hazırladı.

Gerekçeli kararda, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun birçok kararında meşru savunmanın hukuka aykırılığı ortadan kaldırdığı, bu nedenle de eylemi suç olmaktan çıkarttığı belirtilerek, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) yapılan düzenlemeye göre, meşru müdafaanın saldırıya ve savunmaya ilişkin olmak üzere şartlarının bulunduğu kaydedildi.

Kararda, şartlarla ilgili olarak şu ifadelere yer verildi:

''Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkanının bulunmamasıdır. Savunma saldırana karşı olmalıdır. Savunma ile saldırı arasında oran bulunmalıdır biçiminde meşru müdafaanın şartları TCK'nın 25/1. maddesinde düzenlenmiş olup, olay açısından değerlendirildiğinde, maktul Ahmet Sülüşoğlu'nun daha önce sanık ile aralarında bir husumet ve düşmanlık olmadığı halde trafikte tartışmaları nedeniyle sanığın aracını takip ederek, sanığın ikametinin bulunduğu sitenin önüne geldiği anlaşılmıştır. Sanığın maktulu dövmesi nedeniyle olaya kızan ve sanığın olay yerinden gittiğini de düşünen maktulun, olay yerinden ayrıldıktan sonra tekrar olay yerine geldiğinde yanında getirdiği kuru sıkı silah ile taşkınlık yapıp gitmek niyetindeyken gerçekleşen olayda, sanık Celal Yılmaz'ın maktulun elindeki silahın kuru sıkı silah olup olmadığını bilebilme imkanının olmadığı değerlendirilmektedir.''

Olaydan dolayı sanığın, maktulun elinde silah görmesi nedeniyle, kendisini vurmaya geldiğini düşündüğünün ve hayatın olağan akışına göre normal bir insanın da bu şekilde düşüneceğinin değerlendirildiği kararda, meşru müdafaanın saldırıya ilişkin şartlarından ilk ikisi olan, bir saldırı olması ve bu saldırının haksız olması şartlarının, maktulun sanığın oturduğu sitenin önüne silahla gelip, silahı ateşlemeye hazır hale getirdiğini belirtmesinin bu iki şartın gerçekleştirdiğini gösterdiği kaydedildi.

Silahın kuru sıkı silah olması ve sanığın maktulun niyetini anlayabilecek durumda olmadığı ifade edilen kararda, ''Olay esnasında maktulun sanığı vurmak için geldiğinin değerlendirilebileceği eylemde her ne kadar olaydan sonra silahın kuru sıkı olduğu anlaşılsa da eylem sırasında hiç kimsenin bu silahı kuru sıkı bir silah gibi değerlendirme imkanı olamayacağından, maktulun sanığa karşı eyleminin sanığın hayat hakkına yönelik olduğu değerlendirilmektedir'' denildi.

Kararda, sanığın maktulun motosikletten inip silahını çekinceye kadar hiçbir şey yapmadan sakince seyrettiği, ancak maktulun silahı çektiğini görünce sanığın da silahına davrandığı kaydedildi.

''Maktulun güvenlik görevlilerine ''nerede lan o'' diye sorması saldırıya hazır olduğunu gösterip, normal zekadaki her insanın eylem anında maktulun sanığı gördüğünde, sanığa saldırarak zarar vereceği muhakkak olduğunu düşünmesine neden olacağının anlaşılması sebebiyle, sanığın da bu şekilde değerlendirerek savunma amacıyla silahını kurup, bu anda saldırıya geçmesi meşru müdafaanın saldırıya ilişkin şartlarından ''saldırı ile savunma eş zamanlı olmalıdır'' şartının gerçekleştiği anlaşılmıştır'' tespitlerine yer verilen gerekçeli kararda, olay yerinde 3 tane silahsız güvenlik görevlisinin bulunması ve olayın da 7 saniye gibi çok kısa bir sürede gerçekleşmiş olması biraz daha zaman geçtiğinde maktulun sanığı görüp saldırma olasılığının muhakkak olduğu düşünüldüğünde meşru müdafaanın savunmaya ilişkin ilk şartı olan ''savunma zorunlu olmalıdır'' şartının gerçekleştiğinin anlaşıldığı bildirildi.

Kararda, ''Eylemin sanığın kısa bir süre önce maktulu dövmesi nedeniyle maktulun silah alarak sanığı vurmaya geldiği düşüncesini oluşturduğundan, sanığın eyleminin maktule karşı olduğu anlaşılarak meşru müdafaanın savunmaya ilişkin şartlarından 'savunma saldırana karşı olmalıdır' şartının da gerçekleştiği anlaşıldığı, sanığın kendisinden 2-3 metre uzaklıkta bulunan maktulun yanına 3-4 adımda giderek mesleği de gözetildiğinde farklı şekillerde maktulu etkisiz hale getirebileceği düşünülerek sanığın orantısız olarak 3 kez silahını ateşlemek suretiyle maktulun ölümüne neden olduğu eylemde meşru müdafaanın savunmaya ilişkin şartlarından olan 'saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır' şartının gerçekleşmediği değerlendirildi'' denildi.

Gerekçeli kararda, şu ifadelere yer verildi:

''Sanık Celal Yılmaz ile maktul Ahmet Sülüşoğlu'nun arasındaki eylemde, meşru savunmanın saldırıya ve savunmaya ilişkin şartlarının 'savunma ile saldırı arasında oran bulunmalıdır' şartı dışında tamamının gerçekleşmesi gerektiği, bu şartın da 'meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir korku, heyecan veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilemez' sınırın aşılması, sanığın maruz kaldığı saldırı karşısında içine düştüğü heyecan, korku veya telaş dolayısıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması söz konusu olacağından meşru savunmada sınırın aşılmasından dolayı kusurlu sayılamayacağı kabul edilir. Dolayısıyla belirleyici olan maruz kalınan saldırının sanığı içine düşürdüğü psikolojik durumdur. Zira kişi sırf maruz kaldığı saldırının etkisi ile heyecan, korku veya telaşa kapılarak meşru müdafaada sınır aşıldığından TCK'nın 27/2 maddesi gereğince sanığa ceza verilemeyeceği değerlendirildi.''

Karara muhalefet şerhi koyan Mahkeme Başkanı Asuman Yetişkin, gerekçeli şerhinde, sanık ile maktulün trafikte tartışmaları nedeniyle maktulün sanığın kullanmış olduğu aracı takip ederek sanığın oturduğu siteye silahıyla geldiği ancak sanığa yönelik saldırının başlamadığı dikkate alındığında, sanığın maktule yönelik eyleminin saldırıdan değil ancak maktulün sanığı oturduğu siteye kadar silahla takip etmesi sonucu oluşan hiddet ve öfkenin sanıkta yarattığı haksız tahrik sonucu meydana geldiğinin kabulünün gerektiğini belirtti.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.