Abdullah Sadık

Abdullah Sadık

Etliekmeğin zararları

Etliekmeğin zararları

Şehrimizde tüketilen etliekmeğin günlük toplam uzunluğu 675 kilometreyi buluyormuş. Bu mesafe de Konya-İstanbul arası kadarmış. Konyalı bununla yetinmemiş ve hedefi İstanbul’u aşarak Edirne’ye kadar ulaşmak olarak belirlemiş. Hedef Avrupa sınırı anlayacağınız. Ne diyelim afiyet olsun.

Konyalı etliekmek dışında bir yemek tercih edecek olsa ne yer? Tereyağlı börek olabilir mesela. Çıtır çıtır hamur, küflü peynir, şıpır şıpır damlayan tereyağı. Beğenmediyseniz tandır böreği de ikram edebilirim. Afiyet olsun.

Fırın kebabımız da meşhur. Yemek isteyenlere adres tarif etmeye gerek yok. Sipariş verirken yağsız yerinden istemek adettendir. Tırnak pidesinin üzerinde süzüle süzüle gelir masaya. Yanında ayranı unutmayın, afiyet olsun.

Konyalının arkadaşlarına ziyafet çekmekten anladığı da fırına kuzu sürmektir. Şehrimizde yenilen kuzu kadar ülke genelinde tüketim olsa küçükbaş hayvanların soyu kurur. Ondan sonra ara ki bulasın kurbanlık edecek koçu, koyunu. Haydi yiyelim arkadaşlar. Afiyet olsun.

Şanı Konya sınırlarını aşmış düğün yemeğimizden bahsetmesek ayıp olur değil mi? Yağlı kuzu eti katılmış bamya çorbasıyla etli pilavı görünce ne yapacağını şaşırır Konyalı. Boş gidip dolu gelir kaşıklar. Hatırlı masalara ard arda gelir etli pilav. Arada sil baştan bile yaparız. Sünnetleyelim beyler, afiyet olsun.

Bu saydıklarımı zengin sofrasından sayarsak, fakirin sofrasının şahı da bulgur pilavıdır. Yanında kuru soğan ve ayran. Sana da afiyet olsun gariban kardeşim.

Beslenme alışkanlıklarımızı böylece sıraladık. Egelilerin zeytinyağı ile yaptığı yaprak sarmasını biz yağlı kuzu etinden yapmaz mıyız? İşte aradaki fark budur. Sofralarımıza otlu yemek de kısa yaz mevsimi elverdiğince ve çeşit olsun diye uğrar. Karadeniz, Ege, Marmara, Akdeniz’de yenen balığın yerine bizim de su böreğimiz var diyesim geliyor. İkâme çaresizliğimiz böyle bir benzetmeyi aşamadı, üzgünüm.

Biz böyle beslenmeye devam ettikçe kalbimiz ne yapsın? Damarlara pompaladıkça yağlı kanı, gün geliyor o da iflas ediyor. Bir dönem Ankara’da hastaneler Konya’dan giden kalp hastaları ile dolup taşıyordu. Neyse ki artık kalp sorunları Konya’da giderilmeye başlandı.

İşte böyle, yediklerimiz ortada. Bir çanağın dibine kurulmuş şehre benzeyen Konya’nın hava kalitesini konuşmaya bile gerek yok.

Yiyecekler yağlı, hava kalitesi düşük. Beynimiz ne yapsın? Olayları algılayamıyor, gözlemler üzerinden fikir geliştiremiyor, analiz ve sentez yeteneğini mevcut imkanlar dahilinde ara ki bulasın. Ondan sonra başlıyoruz belediye başkanlarını, milletvekillerini, aday adaylarını tartışmaya. Tartışsak canım kurban. Çenelerimiz otomatiğe bağlanmış, bildik söylemleri tekrar edip duruyoruz.

Bir hususu atlıyoruz arada. Eleştirdiğimiz belediye başkanları, milletvekilleri de bizim gibi besleniyorlar. Anlayacağınız tam bir kısır döngü içindeyiz.

Bir umudum var ama. Konyalının popüler gördüğü aday adayların pek çoğu liste dışı kaldılar. Konyalı olsalar da Konya dışında yetişmiş milletvekillerimiz olacak önümüzdeki dönemde. Aradaki farkı görmek için bir fırsatımız olacak. Onları örnek alarak farklı düşünmeyi başarırız diye bekliyorum.

Bir de korkum var. Bu dışarıda yaşayan Konyalılar Ankara, İstanbul ve diğer şehirlerdeki Konya lokantalarının müdavimi iseler; işte o zaman yandık.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Abdullah Sadık Arşivi
SON YAZILAR