Bir önceki yazımızda mevcut başlığın içini doldurmaya devam edelim demiştik.

Ve sözümüz üzre devam ediyoruz.

Buyurunuz:

Batının ve ötekilerin cebren benimsetmeye çalıştığı hiçbir şeyi kucaklamayın. Dil, kültür, tarih, örf, âdet, gelenek ve görenek halkısının biricikliğine halel getirecek her ne varsa ve dahi neyi var etmeye çalışıyorlarsa görmezden gelin ve set çekin. Orijinal ve doğal olanın borazanlığını yapmaktan da gocunmayın. Bu benimdir ve öyle kalmalıdır ifadesini altını doldurarak ezberletin. Ancak taraftarlıkla, tarafgirlikle değil. Bilinci ve iradeyi her dem uyanık tutacak bir sivrilik vesselam!

Doğanın insan yanına iyi gelen taraflarını görmeye çalışın. Haleti ruhiyeye reçete misali arzı endam eden ne varsa tane tane not alın ve tanelerin inceliklerini inceleyin. Yeşile, kasvete, irili ufaklı yağmur tanelerine ve teni okşayan rüzgâr heybetine karşı mesafeli olmayın. Her merhaleye aç olun. Neyin ne olduğu noktasında ve ne olabileceği ölçüsünde kendinize ve dost meclislerine fikir beyan edin. Zira doğa bizden bunu bekler. Nazlıdır, biraz ihtimam…

Yeme-içme kültürü dahilinde nostaljiyi sevin. Örneğin çay ocaklarını hiç ıskalamayın derim. Çünkü ayrı bir havası var. Tevellüdü bir hayli eskiye dayanan çay tabakları bile sohbetin koyusuna katık oluyor. Ya pek renkli olan insan cümbüşüne ne demeli? Muhtelif suratlarla kapıdan içeri girenler ve çıkanlar dahi özel olanı yansıtmaya kâfi diye düşünüyorum. Bunun yanında da dinlendiren o tılsımlı uğultu mekândan size sunulan bir armağan misali. İnanın çok keyifli…

Gezip görmeye önem verin. Görsel hafıza insanın hem ruhunu hem de bedenini sağlıklı bir şekilde besleyen ender parantezlerden bir tanesi. Bildiklerinizi salt tahayyül etmektense bizatihi şahit olup tahayyülü desteklemek zihnin kıvrımlarını cilalamaya vesile olacaktır. Gittiğiniz her neresi ise öylesine bakmayın. Olanı ve olabilecekleri görmeye çalışın. Gördüğünüz değerlerin olay örgüsünü varsa karakterlerini ince elekten geçirin. Ve bu değerler kimlere yansıyor, kimler faydalanıyor bunu da iyice belleyin. Öteki türlü üstünkörü bir vaziyette hacim göstermek kimseye bir fayda sağlamayacağı gibi ilgilenen kimseye de yük olur. Buda burada dursun…

Esnaf ziyaretlerini eksik etmeyin. Alışveriş yapıp yapmamak önemli değil. Dükkâna girin selam verin, göz gezdirip sektöre karşı ilgi duyduğunuzu söyleyin ve dükkânı inceden inceye süzün. Esnaf kişi sohbet yanlısı biriyse bir bardak çayını için, iki lafın belini bükün ve tatlı tatlı kelam kesin. Her insan bir deryadır zira. Muhakkak ki muhatap kabul ettiğiniz kişiden ehemmiyetli cümleler duyacaksınız. Bundan mütevellit gönül kulağınızı açın. Safi duygular ve kıymetli malumatlar oradan girer çünkü. El emeği göz nuru olan, ince işçilik barındıran bir ürün görürseniz de almadan sakın geçmeyin. Gönül okşamış olursunuz. Buda insan kazanmaya ve dost biriktirmeye vesile olur. Rast gele…

Evet, bu yazımız da buraya kadar olsun.

‘Yaşam Manifestosu’ başlığı altında ben de olanları yine benim jenerasyonuma ve dahi büyüklerime sundum, emanet ettim.

Bir ikaz, bilgiçlik taslamak ya da üstenci tavırla öylesine mavra döndürmek değil kastım.

Nazımın geçtiği ve geçeceğini düşündüğüm kim varsa nazlanma şeklim diyelim bu mini yazı dizisine.

Kabul buyurursanız tabi.

İstifade hasıl olsun efendim.

Selâmetle…