Fransa'da Afrika asıllılar ve Müslümanlar ayrımcılıktan rahatsız!

Fransa'da Afrika asıllılar ve Müslümanlar ayrımcılıktan rahatsız!
Fransa'nın başkenti Paris'in banliyösü Nanterre'de 27 Haziran'da 17 yaşındaki Nael M. isimli gencin polis kurşunuyla öldürüldüğü banliyö sakinleri, buralarda yaşananlara yönelik ayrımcılıktan ve polisin sert tutumundan yakınıyor.

Polis şiddetine tepki olarak patlak veren ve ülkeyi günlerdir kasıp kavuran olaylı protestolar biraz dinse de Cezayir kökenli Nael M.'nin öldürüldüğü yer, kolluk kuvvetlerinin Fransa banliyölerinde, özellikle Arap ve Afrikalılara yönelik sert tutumunun sembolü haline geldi.

Söz konusu yerde sevenlerinin, polis şiddetinin kurbanı genç için bıraktığı çiçek demetleri ve "Nael için adalet" yazılı notlar yaşananlara tanıklık ediyor.

Olay akşamı Nanterre'de patlak veren protestolar, polis müdahalesiyle ülke genelinde yağma ve kundaklamaların yaşandığı şiddet eylemlerine dönüşürken, bölge sakinleri, banliyölerde yaşayanların ikinci sınıf vatandaş konumuna konulmasının hadiselerin fitilini ateşlediğini belirtiyor.

POLİS ŞİDDETİNE TEPKİNİN TÜRK KÖKENLİ TANIĞI KONUŞTU

Polis kurşunuyla öldürülen Nael M.'nin ailesine yakın oturan Nanterre kentinin sakinlerinden 71 yaşındaki Türk kökenli Ayşe Kartalkanat, yaptığı açıklamada, olayın yaşandığı saatlerde torunlarını okuldan almaya gittiğini söyledi.

Döndüğünde olayın vuku bulduğunu ama kalabalıktan ötürü bölgeye çok yanaşamadığını belirten Kartalkanat, olayın ikinci günü gencin annesinin çağrısıyla evinin yakınında büyük bir gösteri düzenlendiğini dile getirdi.

Kartalkanat, kalabalık eylemde çoğunluğu genç 200 bine yakın kişinin toplandığını ve kızının tavsiyesiyle protestoyu izlemek için dışarı çıktığını anlatarak, "Gittim, felaket olunca kaçtım." dedi.

"(CANINA) KIYILMASAYDI BAŞKA BİR CEZA VERİLSEYDİ, MİLLET ONDAN ÖFKELENDİ"

Katılımcıların sloganlar attığını ve evinin önündeki alanda toplanmaya başladığını belirten Kartalkanat, "Polis bir tarafa, gençler bir tarafa toplandı. Hepsi gençti, yaşlı kimse yoktu. (Polis gaz sıkınca) dükkanlar yakıldı, camlar kırıldı. Bizim evin önündeki dükkan yakıldı, alevler bizim cama sıçradı. Felaketti, iç savaş gibi bir şeydi. Gece saat 24.00'e kadar devam etti, Üzüldük." diye konuştu.

Kartalkanat, öldürülenin genç biri olmasının yaşananlara ayrı etkisi olduğuna işaret ederek, "17 yaşında bir gençti, insan üzülmez mi? Mesela başka bir ceza verilseydi, hapse atılsaydı. (Canına) kıyılmasaydı başka bir ceza verilseydi daha iyi olurdu. Millet ondan öfkelendi." ifadesini kullandı.

1980'den bu yana Fransa'da yaşamaya başladığını böyle kitlesel bir tepkiye ilk defa tanıklık ettiğini vurgulayan Kartalkanat, Nanterre bölgesinin temiz ve sakin bir bölge olmasıyla bilindiğini söyledi.

Kartalkanat, "Hiç böyle bir şey görmedik ama işte oldu. Burada yabancıları, siyahileri aşağılıyorlar, ondan bu (tepki) oldu. Hepsi de çok iyi insanlar, içlerindeyim, bize bir kötülükleri dokunmadı." dedi.

ÖLDÜREN POLİS İÇİN TOPLANAN YARDIMA TEPKİ

Kartalkanat, bölgeye sakinliğin yavaş yavaş geldiğini, belediye başkanlarının ilgisi sayesinde olaydan etkilenen alanda temizlik faaliyetlerinin hızlıca başladığını belirtti.

Kartalkanat, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'nun çocukları eylemlere katılan ailelere mali yaptırımlar getireceklerine yönelik tehditvari açıklamalarını yanlış bulduğu yorumunu yaptı.

Nanterre'de fitili ateşlenen olayların tanıklarından Kartalkanat, ülkede aşırı sağcıların Nael M.'yi öldüren polis için başlattığı yardım kampanyasına tepki göstererek, "Bir de (öldüren) polis için 1 milyon 200 bin avro kadar yardım toplanmış. Yanlış bir şey bence. Yani polis bir tane daha yapacak. Hadi (yardım) çocuğun ailesine yapılsa neyse ama o polise yapılması yanlış." diye konuştu.

"BURALAR TAM OLARAK SAVAŞ ALANINA DÖNDÜ"

Bölgede yaşayan 36 yaşındaki Türk kökenli Elif Uğurlu da Nanterre'de doğup büyüdüğünü söyledi.

Protestoları kastederek ilk defa böyle bir olayın yaşandığının altını çizen Uğurlu, "Buralar bildiğiniz gibi, ekranda gördüğünüz gibi değildi. Tam olarak savaş alanına döndü, buralar çok kötüydü." dedi.

Uğurlu, Fransa'da banliyölerde yaşayan, özellikle 18-25 yaş grubu gençlerin işsizlik ve maruz kaldıkları ırkçılık nedeniyle çok öfkeli olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"(Fransa'da) Müslümanlar, Araplar ve Afrikalılar hor görülüyor. "(Öldürülen) çocuğun ehliyeti yokmuş böyle bir sebeple bir çocuğu öldüremeyiz. Bir çocuk, bu sebeple öldürülemez. Tamam, ehliyeti yoktuysa ceza verin, bir kenara çekin ama öldüremezsiniz. O yüzden Nanterre'deki bütün gençler, bir hafta boyunca ayağa kalktı. Buralar çok kötüydü. Yeni yeni sakin olmaya başladı. Hepimiz çok korktuk."

"POLİS, AFRİKALI DİYE ÇOK KÖTÜ DAVRANIYOR, SEBEBİNİ BİLMİYORUZ"

Fransız devletinin banliyölerde yaşayan gençlere biraz daha fazla şans ve imkan tanımasını isteyen Uğurlu, "Diplomaları olsun olmasın biraz daha pozitif davranılması lazım bu çocuklara ki öfkelenmesinler." dedi.

Uğurlu, polislerin banliyö gençlerine yönelik tavır ve muamelelerinin sert olduğuna dikkati çekerek, bölgede normal şartlarda kimsenin birbirine zararının dokunmadığını ve güven içinde yaşadıklarını vurguladı.

"Polis, onlara Afrikalı diye çok kötü davranıyor, sebebini de bilmiyoruz." diyen Uğurlu, banliyölerde yaşayanlara yönelik olumsuz imajın gerçeği tam yansıtmadığını kaydetti.

FRANSA İSLAM KONSEYİ: MÜSLÜMAN GENÇLER GÜNLÜK YAŞAMDA AYRIMCILIĞA UĞRUYOR

Fransa İslam Konseyi (CFCM) Başkan Yardımcısı ve İslamofobi ile Mücadele Ulusal Gözlemevi Başkanı Abdullah Zekri, Fransa'daki Müslüman gençlerin günlük yaşamda ayrımcılığa uğradığını söyledi.

CFCM Başkan Yardımcısı Zekri, Fransa'da 17 yaşındaki Nael M'nin polisin açtığı ateş sonucu 27 Haziran'da hayatını kaybetmesinin ardından patlak veren olaylara ilişkin açıklamalarda bulundu.

Zekri, Nael'in öldürüldüğü ana ilişkin görüntülerin olmaması halinde olayın üstünün kapatılmış olacağını belirterek "Olaydan birkaç gün önce bir Malili yine polis tarafından öldürüldü ancak sosyal medyada o ana dair görüntü olmadığı için kimse bu olaydan bahsetmedi." dedi.

Zekri, "Fransa'daki Müslüman gençler günlük yaşamlarında, özellikle istihdam edilirken barınma konusunda ırkçılığa maruz kalıyor, polis tarafından yapılan ırksal profillemenin kurbanı oluyor." diye konuştu.

"ŞİDDETE KARŞIYIZ"

Nael'i öldüren polisin ailesi için aşırı sağcı Jean Messiha tarafından başlatılan ve bugün itibarıyla 1,6 milyon avroya ulaşan bağış kampanyasını da eleştiren Zekri, durumu "rezalet" olarak nitelerken bunun, katili ödüllendirmek olduğunu dile getirdi.

Zekri, yaşanan şiddet olaylarını da tasvip etmediklerinin altını çizerek "Kamu binalarına ve ticari işletmelere zarar veren, yakıp yıkan gençlerin de bu tutumunu kınıyoruz. Şiddete karşıyız ve bu tür eylemlerin faillerinin azınlık olduğunu belirtmek istiyoruz." ifadelerini kullandı.

Bazı siyasilerin de bu şiddet olaylarından faydalandığına dikkati çeken Zekri, bu kişilerin göçmenlikle ilgili sorunları daha da körüklediğini vurguladı.

Zekri, tüm tarafları Nael'in ailesine destek olmaya çağırarak kamu malına zarar verenlere de yasalara uyma ve sükunet çağrısı yaptı.

Siyasilere de çağrıda bulunan Zekri "İktidardakileri de sessiz kalmaya ve benzer durumlarda gerilimi tırmandırmaktan vazgeçmeye davet ediyorum." dedi.

İNGİLİZ AKADEMİSYEN PROF. DR. SAYYİD, FRANSA'DAKİ "KURUMSAL İSLAMOFOBİ"YE İŞARET ETTİ

Leeds Üniversitesinden Prof. Dr. Salman Sayyid, 17 yaşındaki sürücü Nael M'nin Fransa'da polis tarafından öldürülmesinin, bu ülkedeki kurumsal Müslüman karşıtlığı (İslamofobi) ve kurumsal ırkçılığın bir göstergesi olduğunu öne sürdü.

Sömürgecilik ve sosyal teori alanında çalışmalarıyla bilinen Sayyid, yaptığı açıklamada, 17 yaşındaki Nael'in öldürülmesinin tekil bir olay olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirtti.

Fransa'da polisin bu tarz olaylara dahlinin "yeni sayılamayacak" bir durum olduğuna işaret eden Sayyid, ülkede İslamofobik yönelimlerin bir süredir izlendiğini kaydetti.

Sayyid, Fransız polisinin özellikle etnik olarak yaftaladığı ya da Müslüman damgası vurduğu kişilere karşı İslamofobik tutum izlediğini söyleyerek "Nael'in öldürülmesi bence güvenlik güçlerindeki, Fransız adalet sistemindeki ve Fransız devletindeki kurumsal İslamofobi'nin ve kurumsal ırkçılığın bir göstergesi." değerlendirmesinde bulundu.

Ancak Fransız hükümetinin durumu bu şekilde kabul etmediğinin de altını çizen Sayyid, "Bu tarz bir inkar, baskıcı ve düşünce kapasitesi olmayan rejimlerde oldukça yaygındır." dedi.

"MÜSLÜMANLAR İÇİN TOPLUMSAL HAKLAR YOKSA KİMSE İÇİN YOKTUR"

Sayyid, Fransa'da yaşananların yalnızca Müslümanlar için değil, diğer etnik gruplar ile marjinalize olmuş gruplar için de tehlikeli olduğunu vurgulayarak demokratik hakların erozyona uğramasının, tüm toplumu etkileyecek tehlikede olduğunun altını çizdi.

"Müslümanlar için toplumsal haklar yoksa kimse için yoktur." diye konuşan Sayyid, İslamofobi'yle mücadelenin herkesin hakları için mücadele anlamına geleceğini ifade etti.

Sayyid, özellikle Avrupa'da artan İslamofobi'nin endişe verici düzeyde olduğunu dile getirerek buna İsveç'te Kur'an yakma eylemleri, Fransa'da ırkçılık ve İslamofobi'yle mücadele eden grupların engellenmesi, Almanya'da Filistin yanlısı gruplara baskı uygulanması gibi örnekleri gösterdi.

"Bu ülkelerin, dünyada ve kendi ülkelerinde insan hakları ve toplumsal haklar konusunun savunucuları olması gerekiyordu." şeklinde konuşan Sayyid, yine Avrupa ülkelerinin kendi liberal değerlerine bile saldırdığını anlattı.

Özgürlükler alanında bir ilerleme olması için yönetenler ile yönetilenler arasında ilişkinin daha dengeli olması gerektiğine dikkati çeken Sayyid, "Liberal bir kale olması gereken Avrupa Birliği'nde eleştirel düşünme ve muhalefet alanı daralıyor." dedi.

Sayyid, daha fazla insanın toplumsal haklar için hareket etmesi gerektiğini de belirterek "İslamofobi ve kurumsal ırkçılık, yeni sistemin geldiği en ileri nokta. Bu nedenle daha iyiye gitmek için daha çok insanın büyük çabalar sarf etmesi gerekiyor. Daha kapsamlı olarak mülteci karşıtlığına, yabancı düşmanlığına karşı Romanlar, Müslümanlar, dışlananlar için birleşik bir koalisyon olmalı." diye konuştu.

FRANSA'DAKİ ŞİDDETLİ PROTESTOLAR

Fransız polisi, 27 Haziran'da Nanterre'de, içinde 3 kişi bulunan bir araca ateş açmış, 17 yaşındaki sürücü Nael M'yi öldürmüştü.

Nael'in ölümüne tepki gösterenler, ülke genelinde farklı kentlerde sokağa çıkarak polisle çatışmıştı.

Genci öldüren polis açığa alınmış ve tutuklu yargılanmasına karar verilmişti.

Ayrıca Paris, Marsilya, Lyon dahil birçok kentte düzenlenen protestolarda talan ve yağmalama olayları yaşanmış, 10 kadar kentte saat 21.00'den itibaren sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.

MACRON NE DEMİŞTİ?

Macron ise 17 yaşındaki gencin polis tarafından öldürülmesinin ardından protestoların yaşandığı şehirlerin belediye başkanlarıyla bir araya gelmiş, burada yaptığı konuşmada, "İşler çığırından çıktığında, (sosyal medya ağlarına) erişimi düzenleyebilecek veya kesebilecek konumda olmalıyız." ifadesini kullanmıştı.

Fransız Cumhurbaşkanı'nın bu ifadeleri, muhalefetin tepkisine neden olmuştu.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.