İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları: 87 Kamil Yaylalı (2)

İmam Hatipliler Hak Yolunun Yolcuları: 87 Kamil Yaylalı (2)
Kamil Yaylalı’nın İmam Hatip Okullarına bakışını ve o yıllara ait anlattıklarını ve hatıralarının ikinci bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

Konya İmam Hatip Okulunun ilk mezunlarından, okulun 87 nolu öğrencisi, mezun olduğu Konya İmam Hatip Okulunda ve Konya Yüksek İslam Enstitüsünde uzun yıllar Hocalık yapmış, şair, yazar, aynı zamanda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da Hocası olan rahmetli Kamil Yaylalı’nın

İmam Hatip Okullarına bakışını ve o yıllara ait anlattıklarını ve hatıralarının ikinci bölümünü sizlerle paylaşıyoruz.

OKULUN EŞİKLERİ YOSUN TUTMUŞTU

Emekli olduktan sonra, Cenab-ı Hak bana daha değişik alanlarda hizmet etme fırsatı sundu.

Lale Kolejinin ve Elmas Kolejinin açılış çalışmalarını tüzük safhasından itibaren takip ettim.

Kuruluş dönemlerinde çorbada tuzumuz olacak kadar hizmetimiz oldu.

Kendi kasabam olan Alibeyhüyüğünde Hasan Kıraç ve Abdurrahman Küçükdereli adlı arkadaşlarımla bir Kuran Kursu açmayı düşündük.

Babamdan kalma bir arazi vardı. Oraya Kuran Kursu yapalım diye düşünmüştük.

O günün Belediye Başkanı o yer küçük olur dedi. Ben size harman yerinden altı bin metre kare yer vereyim, diyerek dediği yeri bize verdi. Biz o yere yedi derslik yaptık.

Daha sonra aynı yer Çumra İmam Hatip Lisesinin şubesi oldu.

Hacı Ömer Zileli on altı ay içerisinde 24 derslikli bir okul yaptırdı. Halit Güler’in Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı dönemiydi.

Türkiye’de bir kasabada açılan ilk İmam Hatip Lisesi, kasabamıza yapılan okul olmuştu.

İmam Hatip Okullarındaki öğrenci azalmasından dolayı, 150-200 öğrencisi olan okulun öğrenci sayısı bir ara otuza kadar düştü. Okul kapandı.

Bir cenaze için kasabaya gittiğimde, okula uğradım. Okulun o halini gördüğümde gözlerim yaşardı. Gönlüm karardı. Okulun eşikleri yosun tutmuştu.

Bu gördüklerimi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yazdım. Bu okulların açılmasını istedim İmam Hatip Okullarının önünü açın dedim.

Hala açılmadı.

O koskoca blok bomboş duruyor.

SANKİ SIRTIMDAN TAKKELİDAĞ DÜŞTÜ

Hacıveyiszade Hocamız dersimize girdiğinde isim sormazdı. Sanki ismimiz alnımızda yafta varmış gibi, yazıyormuş gibi, Ali, Veli Hüseyin, Ahmet diye bizleri derse kaldırırdı.

Kafamızdan geçenleri söyleyiverirdi.

Dükkanı, tezgahı bırak derse dön derdi.

Hasan diye bir arkadaşımız vardı. Dalmış, köyündeki soğuk pınarın başında ayran içtiğini hayal ediyormuş.

Hacıveyiszade ona hemen ferasetsiz Hasan ayranını köyüne gittiğinde iç dedi.

Teneffüste Hasan, o anda Hacıveyiszade Hocamızın dediklerini hayal ettiğini söylemişti.

Sınıfta aramızda gezerken hemen her ders yaramazlık yapan iki arkadaşımızın yakalarını çırpar, onlara huysuz, ahlaksız diye hitap ederdi.

O arkadaşlarımız hala kendilerini toparlayamadılar.

Rahmetli babama İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünü kazandığımı söyledim. Gidersen hakkımı helal etmem dedi.

Hocam ve aynı zamanda kayınpederim olan Dorlalı Nasır Hocama danıştım. Gitmezsen hakkımı helal etmem dedi.

Daha sonra, kayınpederim de babam gibi konuşmaya, gidersen hakkımı helal etmem demeye başladı.

Belli olmuştu ki, babam da, kayınpederimde gitmeme razı değillerdi.

Hemen Aziziye Camiine gittim.

Durumu Hacıveyiszade Hocama anlattım.

Git babam dedi…

Sanki benim sırtımdan Takkelidağ düştü.

Koşarak yanından ayrıldım. Garaja geldim ve İstanbul biletini alarak, o akşam İstanbul’a doğru yola çıktım.

img-0530.jpg

CELALİYE TEFSİRİ

Hasan Hüseyin Dayılar adındaki sınıf arkadaşım anlatmıştı. Celaliye Tefsiri alacakmış. Öğrencilik dönemi 3.5 lirası var.

Tefsir 7.5 lira. Dört lira bulması neredeyse imkansız.

Aziziye Camiine gideyim, bir aşır okuyayım. Dışarıya bir mendil serip yardım isteyeyim diye düşünmüş.

Namazını orada kılmış amma…

Sergi sermeye ve yardım istemeye cesaret edememiş.

Namaz bitiminde Hacıveyiszade Hocamızın arkasından kapıya kadar çıkmış..

Hocamız geri dönüp, Hasan Hüseyin’e demiş ki;

Şu karşıdaki dükkanı görüyor musun?

Evet Hocam…

Benim selamımı söyle, sana dört lira versin.

Hasan Hüseyin Dayılar şöyle devam etti;

Karşıdaki dükkana gittim, dört lirayı aldım. Sonra gidip Celaliye Tefsirini aldım.

SEN YARIN GELME!

Evren Paşa, Yüksek İslam Enstitüsüne gelecek. Enstitü Müdürü Durmuş Sert. Sakallıyım. İdareciler, sen yarın gelme dediler.

Paşa geldi. Bir balkondan konuştu. Daha sonra bizim öğretmenler odasına girdi. Yaverine, Paşa ile görüşmek istediğimi söyledim.

Sen kimsin dedi.

Öğretim görevlisiyim.

Konuşurken Paşa ile kapıda karşılaştık.

Paşam dedim;

-Sakalımızı kesmemizi istiyorlar…

-Emir mi var?

-Emir var!

-Paşam. Bu kıyafet benim için tabi sayılır, ben bu derslerin hocalığını yapıyorum.

-Anarşistlerde de sakal var.

-Paşam bizim anarşi ile ne alakamız olabilir, bizimkisi sünnete uygun bir sakal.

-Babamda da sakal vardı, hafif bir sakaldı.

-Bu devrimlere aykırı değil, Mustafa Kemal’in arkadaşları da sakallıydı.

Kendisine Mevlana ile ilgili yazmış olduğum kitabımı verdim.

Ben bir görüşeyim dedi.

Pazartesi günü okula geldiğimde, Müdür Bey seni istiyorlar dedi.

Baktım iki tane görevli gelmiş.

Nereye gidiyoruz?

Merkez Komutanlığına…

Komutanlığa geldik. Beni bir Hava Binbaşının yanına götürdüler.

Binbaşı sordu;

Niye geldin?

İstemişsin geldim.

Sakalını niye kestirmedin?

Paşaya arz etmek için…

Paşa ile ne konuştunuz?

Konuştuklarımı bir bir anlattım.

Sonra Emniyete çağrıldım.

Emniyette de, Paşa ile ne konuştun, sakalını niye kesmedin gibi sorular soruldu. Namaz kılmaya Polis nezaretinde gidip geliyordum.

Salıverin gitsin diye bir emir gelmiş. Beni bıraktılar.

Sonra bir yazı geldi. şu kadar gün zarfında uyum sağladın, sağladın değilse açığa alınacaksın.

Mustafa Ateş, Konya Müftüsü, dedi ki;

Senin ki ikraha girdi. Çalışacaksan sakalını kestir.

Biz sakalımızı kestirdik. Fakat sakala razı olmadılar, İlahiyatla irtibatımızı kestiler, kafamızı kestiler. Yetmedi aldığım rapora sahte denildi.

HAFIZ DUAM KAPI CAMİİNDE YAPILDI

Birkaç sene evveldi. Konya Müftüsü Şükrü Özbuğday, annen dedi, annemi senin Hafız duana davet etmiş. Annem orada, benim oğlumda, senin oğlun gibi olsun diye dua etmiş. Elhamdülillah bende hafız oldum demişti.

1949 yılında Hafız duamız oldu. Altı arkadaştık. O zamanlar Konya’da iki Kuran Kursu vardı. Hakkı Özçimi’nin hocalığını yaptığı Bulgur Tekke Kuran kursu, diğeri Odun Pazarında Azade Osman Efendi ve Derbentli Mustafa Efendinin Kuran kursuydu.

Yegane hafız yetiştiren kurs Bulgur Tekke Kuran Kursuydu. Yılda on bazen 15-20 arasında Hafız çıkardığı olurdu.

Hafız duası gruplar halinde yapılırdı. Bir Ahmet Hoca vardı, Allahümme Rabbena ya Rabbena diye hafız duasını nazmen yapar, adeta Mevlit okur gibi okur, duada ağlamayan kalmazdı.

Bugün yapılan dualar o günlerin duasına uygun olmuyor.

Hafız duaları senede birkaç kez olurdu. Hocamız Kapı Camiini tercih ederdi.

Hafız duasında altı kişiydik. İki arkadaşımız vefat etti. Ben, Ahmet Ortakavak, Hasan ve Ahmet Küçük diye hatırlayabildiğim arkadaşlarım vardı.

1949 yılında hafız olduk. 1951 yılında İmam Hatip Okuluna kaydolduk.

İmam Hatip Okuluna kaydolduğumuzda sınıfımızda elif demeyi bilmeyen arkadaşlarımız vardı. Biz Arapçayı da biliyorduk. Her sene iftihara geçiyorduk. Yedi seneye bazen üzülüyorum. O bilgilerimiz üzerine pek bir şey koyamadık.

Yedinci sınıfta Kapı Camiinde vaaz verdim. İçki meselesini almıştım. Hapishaneden ve Tekelden bir hayli malumat toplamıştım.

Halıcı Sabri vardı. Kürt Sabri derlerdi. Feyzi Halıcı’nın babası. Dükkanı Tellal Pazarının karşısındaydı. İllaki bir gelsin demiş.

Dükkana vardığımda sen şöyle dedin, böyle dedin diye benim konuştuklarımı bir bir anlatmaya başladı. On lira bahşiş verdi. İmam Hatip’te talebeyiz. Bilahare vaazımı beğenenlerin olduğunu duydum.

img-0533.jpg

Asker dönüşü Konya’yı kamufle etmek için önce İstanbul’u, ikinci sıraya da Konya’yı yazdım. Tuttular İstanbul’a verdiler. Maaşım 400 lira, ev kirası 300 lira. İki vasıta ile gidiyor, iki vasıta ile dönüyorum. Fatih’te Draman’daki İmam Hatip Okulunda Müdür Yardımcısıyım.

Sene 1968-69.

Recep Tayyip Erdoğan o okulda öğrencimiz.

Dersine girmedim amma, yoklamalarını ben alıyordum.

İki yıl önceydi. Mevlana İhtifaline gelmiş. Şöyle kenarda duruyorum. Beni görünce;

-Vay Kamil Hocam dedi. Kucaklaştık.

Halâ Ayet-el Kürsi okuyor musun diye sordum. Sabahları okuyorum dedi.

O yetmez dedim, her hareketinde okuyacaksın, yedi defa okuyacaksın.

Hocamız Nasır efendi bize öğütlemişti. Arabaya bineceksin yedi kere, uçağa bineceksin yedi kere, işe gidiyorsun yedi kere. Mutlaka yedileyeceksiniz.

(EROL SUNAT)

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.