İnsanlığı tehdit eden tehlike, fiilen başlamış durumda!

İnsanlığı tehdit eden tehlike, fiilen başlamış durumda!
Dünya da çölleşmenin yaşandığı bölgelerde metrekareye 200 ya da 250 kilogram yağış düşüyor.

Dünya da çölleşmenin yaşandığı bölgelerde metrekareye 200 ya da 250 kilogram yağış düşüyor. Türkiye genelinde ise metrekareye düşen yağış miktarı 574 kilogram oluyor. Uzmanlar, son yıllarda yaşanan iklim değişikliğine dikkat çekerek, kuraklığın fiilen başladığını açıkladı.

Suyun başta tarım, sanayi ve evlerde kullanımı olmak üzere hayatın birçok alanında bilinçsizce kullanılıyor. Son yıllarda yaşanan küresel ısınma, iklim değişikliği, çölleşme, biyolojik çeşitliliğin azalması ve kuraklık ekolojik sistemi doğrudan etkiliyor. Birleşmiş Milletler kararıyla 1994'ten bu yana her yıl 17 Haziran, "Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Günü" olarak kutlanıyor. Sözleşme, çölleşme problemini konu alan ve yasal olarak bağlayıcı bir çerçeve ortaya koyan uluslararası tek anlaşma olma niteliğini taşıyor. İklim değişikliği, küresel ısınma ve bunlara bağlı olarak Konya Kapalı Havzası’nda meydana gelen kuraklığı Konya Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fetullah Arık, gazetemize değerlendirdi.

SICAKLIK ARTIŞI BUZULLARDA OLUMSUZ SONUÇLARA YOL AÇIYOR

Sıcaklık artışının buzul alanlar üzerindeki etkisine değinen Prof. Dr. Fetullah Arık, “Sıcaklık artışıyla beraber özellikle buzul alanların eriyeceği ve su seviyesinin artacağı tahmin ediliyor. Deniz kıyısında bulunan bazı ülkelerde belki de birkaç metreye yakın su yükselimlerinden dolayı ciddi sorunlar yaşanabilecek ve su baskınlarını da beraberinde getirecektir. Kuraklık devam ettiği sürece orta enlemlerde yani ekvator ve kuzeyde 35 dereceye kadar olan bölgelerde yoğun bir şekilde hissedilecek. Özellikle su kaynaklarının artması ya da azalmasıyla sonuçlanabilir. Aslında dünyadaki su varlığının miktarı değişmiyor. Ama suyun yoğunlaştığı alanların değişmesi ön görülüyor. Dolayısıyla bu yağışlarla beraber gelecek suyun büyük bir bölümü alışık olmadığımız yerlere doğru hareket etmiş olacak” diye konuştu.

TÜRKİYE’DEKİ SU HAVZALARI DARALIYOR

Türkiye’nin orta kuşakta yer aldığını ifade eden Prof. Dr. Fetullah Arık, şunları söyledi: “Türkiye orta kuşakta yer alan ülkelerden bir tanesi. Maalesef, ülkemizde sıcaklığın kuraklık gibi olumsuz etkilerini yaşıyor. 2000’li yıllardan bu yana baktığımızda yoğun bir şekilde yer altı sularının çekildiğini, bazı kırsal alanların kuraklıkla karşı karşıya kaldığını görüyoruz. Türkiye’de önemli göl havzalarımızda su yüzey alanlarının daraldığını, Orta Anadolu Bölgesi’nde bazı göllerimizin tamamen kuruduğunu gözlemliyoruz. Geçmişte suyla kaplı olan Hotamış Gölü, Meke Gölü gibi sulak alan sayılan bazı alanlarımızda ciddi su çekilmeleri yaşanıyor. Havza içerisinde bulunan diğer göller Akşehir Gölü ve Akgöl Sazlığı gibi göllerin kuruması kuraklığın en temel göstergeleri olarak söylenebilir.”

YETERSİZ KALAN AĞAÇLANDIRMANIN OLUMSUZ SONUÇLARI

Yer altı sularının yıllar içerisindeki değişimine vurgu yapan Prof. Dr. Fetullah Arık, “Yer altı suyunun kullanılmaya başlandığı 1960’lı yıllardan itibaren, yüzeydeki sularımız şu anda 60 metre derinliğe inmiş vaziyette. Konya Kapalı Havzası sadece Konya’yla sınırlı değil Karaman, Aksaray ve Niğde’yi de kapsıyor. Özellikle Konya Kapalı Havzası’ndaki ph seviyesi düşümlerini zamanla değerlendirmek gerekirse 1980’lere kadar yer altı sularında 10 santimetre kadar çekilme görülüyordu. 1980-2000’li yılları arasında yarım metreyi geçecek şekilde gerçekleşmiş. Son yıllarda özellikle 2019-2020-2021’lerin geçişlerinde yer altı su seviyesinde 6-7 metre düşüş yaşanmıştır. Lokal olarak bazı kuyularda 7 metrenin üzerinde yer altı sularında azalma gözlenmiştir. Tabi ki de burada tek sorun tarım kısmı ya da sulama kaynaklı olmayabilir. Sulama alanlarımız desteklenmediği için yani ağaçlandırmadan kaynaklı olumsuz bir durum yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.

ARIK: ÇÖLLEŞME FİİLEN BAŞLAMIŞ DURUMDA

Metrekareye düşen yağışların neyi ifade ettiğini belirten Prof. Dr. Fetullah Arık, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Konya Kapalı Havzası’nda alınan yağış ortalama metrekareye 300 milimetre ya da 300 kilogram. Oysa bu Türkiye genelinde metrekareye düşen yağış miktarı ise 574 kilogram. Batı Karadeniz gibi bazı alt bölgelerimizde bin kilogramın üzerine çıkabiliyor. Ama dünya da çölleşmenin sürdüğü bölgelerde metrekareye 200 ya da 250 kilogram olarak yağış aldığı söylenebilir. Konya Kapalı Havzası’nda bazı alt alanlarda bu seviyede yağışlar alınabiliyor. Yılda 250 kilogram yağış alamayan alanlarda var. Genel olarak çölleşme fiilen başlamış durumda. Tüm bunlardan hareketle ‘insanlık olarak neler yapabiliriz?’ diye düşünmeliyiz. İnsanlık olarak meteorolojik hava olaylarını kontrol etme durumumuz yok. Ama su kullanımını biraz daha kontrol edebiliriz. Özellikle kentsel kullanımda insanların günlük tüketimi, sanayi kesiminin ve tarım alanının tasarruflu su kullanım yöntemleriyle belki de suyumuzu geleceğe taşıyabiliriz.”

ARIK: HER SU KULLANILABİLİR NİTELİKTE DEĞİL

Kontrolsüz açılan kuyuların olumsuz sonuçları olduğunu dile getiren Prof. Dr. Fetullah Arık, “Kaçak kuyu kullanımı hala devam ediyor. Kaçak kuyuların hangi birimden ne kadar su aldığını kontrol edebileceğimiz kesin bilgiler mevcut değil. Havza içerisindeki bütün sular tatlı, içilebilir nitelikte olmuyor. Bazı birimlerden gelen sular maalesef tuzlu. Bu sularla suladığımız alanların verimini düşürüyoruz. Yer altı suları hepimizin ortak varlığı. Belirli kesimlerin buradan kuyu açarak suyu tüketiyor olmaları onlara hak sağlamıyor. Ayrıca, tarımda çok fazla su tüketen ürünler yerine daha az su kullanımı gerektiren bitkiler tercih edilmeli. Hayvancılıkta da küçükbaş hayvancılık tercih edilmeli. Büyükbaş hayvancılık hem yemlik bitkilerin üretimi hem de su ihtiyacından dolayı tedbirli olarak yetiştirilmeli. Bunların cezalandırılmayla değil de teşviklerle üretimi sağlanmalı. Buğday ve arpa gibi Konya Kapalı Havza’nın yapısına uygun bitkilerin tercih edilmesi gerekiyor” ifadelerine yer verdi.

ARIK: YAĞIŞLARIN ZAMANINDA YAĞMAMASI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN EN BÜYÜK GÖSTERGESİ

Yağışların beklenilen aylarda gerçekleşmemesinin iklim değişikliğini belirttiğini söyleyen Prof. Dr. Fetullah Arık, sözlerini şu şekilde tamamladı: “Yağışların beklediğimiz aylarda gerçekleşmemesi mayıs-haziran aylarına kayması da iklim değişikliğinin en büyük göstergesi. Sulamanın tam başlamamış olması yer altı suyunun geç kullanılmasına sebep olacak. Bu da sevindirici bir durum. Su bizlere dedelerimizden miras kalmadı. Tam tersine torunlarımızın emaneti. Kaynaklarımızı temiz, güvenilir bir şekilde gelecek kuşaklara bırakmak hepimizin görevi.” •Pakize Şengül

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.