"Kanıtsız" paylaşımlar teröre hizmet ediyor

"Kanıtsız" paylaşımlar teröre hizmet ediyor
Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Tarhan:- "Bu abartılı, kanıtsız, korku yaratmaya yönelik söylemler normal hayatı engelliyor, insanlara zarar veriyor ve aslında teröre hizmet ediyor. İnsanların sosyal medyada algı değiştirme amaçlı bu paylaşımları dikkate alma

ANKARA (AA) - YILDIZ AKTAŞ - Uzmanlar, Ankara'daki terör saldırısının ardından sosyal medya aracılığıyla panik havası yaratarak algı operasyonları yürütenlere karşı dikkatli olunması ve güvenlik güçlerinin açıklamaları dışındaki paylaşımlara itibar edilmemesi uyarısında bulundu.

Ankara'daki terör saldırıları sonrası, bazı sosyal medya sitelerinde vatandaşları panik ve korkuya sevk edecek, "bombalı araçlar bulunamıyor, kritik saldırılar olabilir, toplu taşıma, metro ve otobüsler tehlikeli, AVM’ye gitmeyin" şeklinde paylaşımlarda bulunulmaya başlandı.

Konuya ilişkin AA muhabirine açıklama yapan Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu tür durumlarda kaos yaratmak isteyenlerin ortaya çıktığını ve psikolojik savaş tekniklerinden "gri propaganda"yla bazı korkuları tetiklediğini söyledi.

Benzer şekilde bazı kişilerin de deprem olduğunda "Gece herkes çadırda yatarken 03.00'te deprem olacak" gibi söylentiler yaydığını anımsatan Tarhan, temelsiz, tahmine dayalı bu söylemlerin, algıların açık olduğu dönemlerde toplumun davranışını değiştirdiğine dikkati çekti.

"Bunu kasti yapıyorlar" diyen Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bazıları, özellikle internet fenomeni olanlar, çok fazla beğeni almak veya daha fazla izleyici ve retweet almak için böyle yaparak heyecan oluşturmaya çalışıyor. Bu, sosyal medyanın zaaflarından birisidir. Bu gibi söylentilerin inanılabilir olması için muhakkak kanıta dayalı olması gerekiyor. Şu anda deprem ihtimali neyse patlama olma ihtimali de aynı. 'Deprem olacak' diye nasıl sokakta yatmıyorsak, 'Patlama olacak' diye de insanın hayatını kısıtlaması mümkün değil. Bunlar kanıta dayalı değil. Üç gün üst üste olursa dördüncü, beşinci gün, belki bir hafta için böyle bir kaçınmanın kanıt değeri var ama şu anda böyle bir durum da yok."

Yetkililerin güvenlik önlemlerini aldığına dikkati çeken Tarhan, böyle bir durumda insanların hayatını kısıtlamasının, kuruntuyla hareket etmek anlamına geleceğini söyledi.

Olayları felaketleştiren ve "Dünya artık kötü, yaşanılmaz oldu, artık kimseye güvenilmez" şeklinde algı oluşturarak, insanları etkileyip "reyting" almak isteyenler bulunduğunu aktaran Tarhan, teröristlerin de "Türkiye, güvenli bir ortam değildir" algısı yaratmak istediğini vurguladı.

Tarhan, Türkiye'de her gün bomba patlıyormuş gibi algı oluşturulmaya çalışıldığını dile getirerek, turizmi ve ticareti olumsuz etkileyerek, kriz yaratıp ekonomi üzerinden sonuç alınmak istendiğini kaydetti.

Sosyal medyanın bir ölçüsü, rengi ve terazisi olmadığını anlatan Tarhan, şu değerlendirmede bulundu:

"Sosyal medya terazisiz, ölçüsüz olduğu için her şeyi söylüyor. Bu abartılı, kanıtsız, korku yaratmaya yönelik söylemler normal hayatı engelliyor, insanlara zarar veriyor ve aslında teröre hizmet ediyor. Resmi bir açıklama olmadıkça insanların sosyal medyada algı değiştirime amaçlı bu paylaşımları dikkate almaması, gerçek olgulara göre hareket etmesi gerekiyor. Gerektiğinde zaten emniyet birimleri açıklama yapar. Her algı operasyonuna inanırsak gerçekler değişir, hayatımız altüst olur.

Bunun için resmi açıklamalara göre hareket etmemiz lazım. Resmi açıklamalara göre algımızı oluşturalım, söylentilere göre değil. Yoksa kendi kendimize zarar vermiş oluruz."

Bu tür durumlarda ülkeyi yönetenlerin, valilerin, kaymakamların metroya, trene binmesi, kalabalık ortamlara girerek dolaşmasının, insanlarda endişeyi azaltacağına işaret eden Tarhan, yöneticilerin sözle değil, davranışla normal yaşantının sürdüğünü göstermeleri gerektiğini söyledi.

- "Bu, terör kadar tehlikeli"

Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu da teröristlerin zaten insanları hayatın günlük olağan akışından uzaklaştırmak istediğini belirtti.

Sosyal medyada paylaşılan, "AVM'lere gitmeyin, toplu yerlerde bulunmayın" tarzındaki uyarıların art niyetli olabileceğine dikkati çeken Orakoğlu, bunlarla terörün psikolojik harp unsurlarının devreye sokulduğunu vurguladı.

Bu tür metotlarla bilinçli olarak korku ve yılgınlık yaratılmaya çalışıldığını ifade eden Orakoğlu, "Bunlar yanlış. İnsanların tedbir alması başka bir şey, insanları bıkkınlığa, yorgunluğa, korkuya yöneltecek algı operasyonları yapmak veya bunlara alet olmak başka bir şey. Bu, tamamen terör kadar tehlikeli ve terör kadar toplumu etkileyen bir unsur" diye konuştu.

Paris saldırıları sonrasında Fransız halkının bu oyuna geldiğine işaret eden Orakoğlu, Türk halkının bunlara karşı daha bilinçli olduğunu kaydetti.

- "Savcılar devreye girer"

Vatandaşların güvenlik birimlerine yardımcı olması gerektiğini söyleyen Orakoğlu, istihbarat zafiyeti iddiası üzerinden devleti yıpratmaya yönelik algı operasyonları yürütüldüğünü anlattı.

Orakoğlu, şunları dile getirdi:

"Sosyal medya platformları kullanılarak insanlarda korku yaratmaya yönelik algı operasyonları psikolojik harbe girer. Tabii bunlarla ilgili savcılar devreye girer, girmesi de gerekir. Vatandaşlarımız da emniyetin terör ihbar hattına bu tür paylaşımları bildirsin veya diğer iletişim araçlarından güvenlik birimlerine ulaşsın. Emniyet birimlerinin açıklamalarını dikkate alsın ve bu tür paylaşımlara itibar etmesinler."

- "Bu haberlere itibar etmemek gerekiyor"

TOBB Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Güvenlik Uzmanı Doç. Dr. Nihat Ali Özcan da terörün zaten propaganda savaşı olduğuna işaret etti.

Propagandanın değişik şekilleri olduğunu belirten Özcan, şöyle konuştu:

"Burada önemli olan toplumdaki korku unsurunu derinleştirmek, etkisi altında bırakmak ama bunu bazen bilerek, bazen de bilmeyerek insanlar yapar. Sosyal medyadan bu haberleri yayanların ne kadar dost yanlısı görünüp ne kadar teröristlere çalıştığını bilmiyoruz. Bu türden haberlere tabii ki itibar etmemek lazım. Zaten terörün amacı gündelik yaşamımızdan, alışkanlıklarımızdan, rutin alışkanlıklarımızdan vazgeçmemizi, sisteme güvensizliği derinleştirmek. Dolayısıyla bu haberlere çok fazla itibar etmemek gerekiyor."

Bu konuda devlete de sorumluluk düştüğünü aktaran Özcan, devlette bu işlerden sorumlu kurum ve kişilerin işlerini düzgün yapmaları gerektiğini, vatandaşta güven duygusunun ancak böyle hakim olacağını sözlerine ekledi.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.