Lübnan: Beyrut

Lübnan: Beyrut
 Muhabir
Bir zamanlar Ortadoğu’nun Paris’i olarak bilinen Beyrut’u görmek büyük arzularım arasındaydı.

Bir zamanlar Ortadoğu’nun Paris’i olarak bilinen Beyrut’u görmek büyük arzularım arasındaydı. Beyrut yerli-yabancı birçok filmde yer almış, gençlik yıllarında Göksel Arsoy’un başrolde oynadığı “Altın Çocuk Beyrut’ta” Filmini sırf Beyrut merakımdan birkaç defa izlemişimdir. Filmlerde modern ve klasik mimarinin birleştiği, birçok dinden insanının beraber yaşadığı, Ortadoğu’nun para, kaçakçılık, kadın ve uyuşturucu merkezi, casusların cirit attığı bir rüya şehirdi. Sonrasında birçok savaşa maruz kalmış, barışın mimarı Başbakan Refik Hariri suikastı ile altüst olmuş, güven kaybetmiş bir şehir. Birilerinin barış istememesine rağmen Hariri’ye saygı gereği mezarı şehrin merkezinde bir yerde.

img-9336.jpg

Aradan yıllar geçti, Beyrut savaşlar gördü, parçalandı, insanlar öldü, dini ve mezhepsel ayrımcılıklar yaşadı; buna rağmen ayakta kalabildi. Eski halini bilmiyorum ancak 1991 e kadar süren savaşın izleri görülüyor. En önemlisi emperyalizm ve kapitalizmin yamyamlığı açıkça ortada. Modern binaların arasında savaşın izlerini taşıyan yüzlerce tahrip edilmiş harabe binalar kurşun izleri hala taşıyor.

img-9346.jpg

THY’nin mükemmel ikramları ile şehrin yakınındaki havaalanına indik. Merkeze nakil sadece taksilerle yapılıyor ve 10 km yola 20-30 Dolar isteniyor. Korna seslerinin hiç durmadığı trafik oldukça yoğun ve düzensiz. Oldukça büyük ve lüks araba merakı Beyrutlunun hayatının bir parçası olduğu söyleniyor. Lübnan aslında Beyrut merkezli bir şehir devleti. Bu haliyle Dubai’ye benziyor denebilir. 5 milyon nüfuslu Ülkenin 4 milyonu Beyrut ve çevresinde, 20 milyonu ülke dışarıda yaşıyormuş. Akdeniz’e sınırı olan yerleri hariç tüm ülke neredeyse dağlar ve vadilerle kaplı. Kent merkezinde en dikkat çeken manzara, yüksek binalarda dâhil balkonların çoğunluğunda genelde zeytin fidanlarının olmasıydı.

img-9360.jpg

img-9364.jpg

Kozmopolit bir yapısı ve halkının neredeyse tamamı Arap olan şehirde kimin hangi dinden olduğu belli olmuyor. Küçük işletmelerin ve lokantaların çoğu dışarıdan gelenlere ait. Çalışanların çoğu da her yerde olduğu gibi göçmen veya mültecilerden (Suriye, Irak, Uzakdoğu). Türklere karşı bir sempati var.

img-9382.jpg

Beyrut, bu haliyle öyle “rüya şehir” falan değil. Yıkık ve eski binalar arasında yeniden ayağa kalkmaya çalışan ancak savaşı izlerini silemeyen, travmalı insanların çok olduğu bir şehir. Dar sokaklar, sıkışık evler, eski oteller, oldukça pahalı yemekleriyle Beyrut emperyalistlerin saldırısına hala açık bir yermiş gibi duruyor. En kötüsü mezhep ve din ayrımcılığının Ortadoğu halkını nasıl etkilediği net görülüyor.

img-9396.jpg

Elbette güzel yerler de var. Tarih ve sanat iç içe. Ancak yeni haliyle Şehir ikiye bölünmüş durumda. Zengin yerlerde Hristiyanlar, fakir yerlerde ise Müslümanlar yaşıyor. Savaş zamanında bombalardan uzak tutulan zenginlerin yeri Downtown tüm cazibesiyle korunuyor. Parlamento binasının olduğu eski şehir yeni gökdelenlerle kuşatılmış durumda. Eski, işlemeli ve süslü taşlarla inşa edilmiş binaların yan yana ve iç içe konumları gayet cezbedici. Merkezde tarihi kaplıcanın da olması kayda değer.

img-9399.jpg

img-9423.jpg

Yemekleri ve diğer tüketim maddeleri oldukça pahalı. Oteller de orta fiyatta ancak eski ve bakımsız. Çarşıları gece gündüz hareketli. Yabancı turistin de çok olduğu söylenemez. Yolculuğumuz en büyük uçaklarımızdan biri ile yapıldı ve yolcuların % 80 i Lübnanlı ve tek çıkış kapısı Beyrut olan Suriyeli. Uçakta hemen yanımda oturan 30 yaşlarında bayanın BM yardım görevlisi olması dikkat çekiciydi.

img-9428.jpg

Beyrut yeri itibariyle oldukça önemli bir yerde. Akdeniz’den Suriye, Irak ve Suudi Arabistan, Ürdün gibi Ortadoğu ülkelerine açılan en kestirme bir kapı konumunda. 3 kişi halinde gezdiğimiz şehre batılı sakinleri şehri ele geçirmek amacıyla geçmişte yaptığı yatırımlar açıkça görülmekte. Kumar, her türlü kaçakçılık, misyonerlik gibi olayların merkezi olarak görülen bu şehirde tarihi kalıntılara bakılırsa Sayda ve Sur ile birlikte coğrafi konumundan dolayı da bunu hak etmiş gibi duruyor.

img-9437.jpg

Tarihi ve coğrafi konumu itibariyle oldukça önemli bir yere sahip Beyrut eskiden filmlerde anlatılan Beyrut misyonunu yitirmiş; güç odaklarının çarpışma arenası olmuş sanki. Amerikan misyonerlerden Daniel Bliss tarafından 1866'da Suriye Protestan Koleji adıyla Beyrut'ta kurulan ve 18 Kasım 1920'de Beyrut Amerikan Üniversitesi olarak adı değiştirilen eğitim kurumu herşeyi anlatmıyor mu?

img-9440.jpg

Balkonlarında dikili zeytin ağacı ile de öne çıkan, camii ile kilisenin yanyana olduğu Beyrut bir kere de olsa görmeye değer diyebilirim. Buna rağmen Cuma namazı için gittiğimiz bir camide bir grup gencin her türlü eğitim almaları Müslümanların diri tutulmaya çalışılmalarına bir örnek olduğu gibi, bizlere oldukça samimi karşılamaları ve kucak açmaları Ülkem adına da bir ayrıcalıktı.

img-9452.jpg

Beyrut merkezini germek-görmek için 2 gün yeterli diyebilirim. Görülecek yerlerin mesafesi sahil boyunca enine 2, uzunluğuna da 5 km kadar. Ancak dışarı çıkıldığında görülecek yer çok ancak biz ancak 2 yere gidebildik: Sayda ve Sur. Bu iki şehri başka bir yazımda ele alacağım.

img-9454.jpg

img-9466.jpg

Kaynak:Pusula Haber

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.