Ahmet Çapanoğlu

Ahmet Çapanoğlu

NAMAZI ZEDELEYENLERİ Mİ SORMAK LAZIM, İMANI ZEDELEYENLERİ Mİ?

NAMAZI ZEDELEYENLERİ Mİ SORMAK LAZIM, İMANI ZEDELEYENLERİ Mİ?

Gelin bugün toplumumuzda tavandan tabana hepimizin yaptığı imanı zedeleyen, bozan bazı şeylere bir göz atalım. Cenab-ı Hakk ne buyuruyor ilk emrinde “oku” diyor? Ama kimse okumuyor, kimsenin dinden imandan haberi yok. İbadetler rutin ritüellerden öteye gitmiyor. Bir başka ayeti celile de Cenab-ı Hak, “Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olun” diyor. Okumayınca bunu görmüyoruz tabi. Hiç birimiz bu ayette bahsedilen “emrolunmanın” neyi kastettiğini düşünmüyoruz.

Herkes lafa geldiği zaman Müslüman. Günde beş vakit namaz kılıyor, 40 defa Fatiha suresini okuyor ama surenin içeriğinden haberi yok. Kula kulluk ve kulun önünde eğilmekten, dünyalık menfaatler için el pençe divan durmaktan geri durmuyor. Nerede kaldı Rabbine kulluk? Oysa namazda Fatiha suresini okurken, Rabbinle konuşurken ne diyordun? “İyya kena'büdü ve iyya kenestain. Yalnızca sana ibadet eder, yalnızca senden yardım dilerim” diyordun.

Oruç dediğin, abdest dediğin, namaz dediğin, iman bozulmazsa, iman varsa vardır. Eğer iman yoksa bu söylediklerinizin hiç birisi yoktur zaten. Asıl merak edilen şey de bu olmalı. İman olmayınca abdestin, iman olmayınca orucun ne hükmü kalıyor. İmanı ne bozar, imanı ne zedeler düşüncesinde olmak gerekir ilk önce. Maalesef makam mevki sahibinden tutunda çöpçüsüne, okumuşundan en cahiline kadar kimse bunu düşünmüyor. Neden acaba? Yıllarca uyutulup, “siz düşünmeyin, biz sizin yerinize düşünürüz” düşüncesi mi? Okumayın, biz size anlatırız, okuyup ne yapacaksınız diyerek kendilerine kul köle etme, insanların arasında kendilerine bir mertebe edinme düşüncesi mi yatıyor diye düşünmek gerekir.

İnsanlık ahlak ve erdeminden uzaklaşıp, kişi hak ve hürriyetlerine tecavüz edeceksin, çalacaksın, konuşurken yalan söylemeyecek, hakkı söylemeyip batılın yanında olacaksın, çalıştırdığı işçinin hakkını vermeyen patron, çalıştığı yere ve işverenine ihanet edercesine kaytaran, aldığın maaşın hakkını vermeyen işçi, Ȃdil olmayan ve kendi adamlarını kayıran idareci olacaksın, sonra da insanım, Müslüman’ım diye ortada gezecek, kılacağın namaz, tutacağın orucun nasıl tam olması gerektiğini soracaksın.

Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde ADALETten bahseder. Kendinizi bir kontrol edin. Ne kadar âdilsiniz?

Haksız güçlünün yanında mısınız, haklı güçsüzün mü? Eğer haksız güçlünün yanındaysanız âdil değilsiniz, zalimlik yapıyor, zulmediyorsunuz.

Kul hakkı yemekten sakınmayacak, maldan veya çalışırken zamandan çalacaksın. Emeği hiçe sayacak, işçinin alın teri kurumadan ücretini vermeyeceksin. Vergi kaçırmanın binbir yolunu arayacaksın, yapılacak işi ehline vermeyeceksin. Adam kayıracak, alışverişine hile karıştıracak, vergi kaçıracaksın. Hırsa kapılıp, zayıf görünce zulmedecek, kendinden güçlü olana, zenginliğe dalkavukluk edeceksin. Bulunduğun topluluğa fitne salacak, bölüşülmesi gerekeni bölüşmeyecek, halkı bölüştüreceksin. Kıskançlık yapacak, yalan söyleyeceksin. Yardım ederken gösterişe kaçıp reklam aracı yapacak, riyakâr olacaksın.

Herkes trafikte sanki bir yerlere yetişmek, zamanın önüne geçmek için elinden geleni yapıyor. 15 saniye beklese geçecek ama sırasını beklemek yerine slalomla bir başkasının önüne geçiyor. Peki, bu kul hakkı değil mi? Yani yaptığınla kul hakkı yiyorsun. Bunun ödenmesi için önüne geçtiklerinle helalleşmen gerekmez mi? Yayaların geçeceği yerlere, ya da trafiği engelleyecek şekilde arabanı park edip gidiyorsun. Engelli yollarını, engelli parklarını işgal ediyor, bir anlamda onlara zulmederek onları zorda bırakıyorsun. Bu engelli parklarına park etmenin meşru olması ve hak yememiş olman için tek kurtuluşun var, sende, “ZİHİNSEL engelliyim, geri zekâyım ben kardeşim” diye camına bu yazıyı yapıştırırsan o başka! O zaman o engelli kardeşlerim belki seni affeder ama Allah affeder mi, işte orasını bilemem.

İşte bunlar gibi sıralayacağımız binbir türlü günaha ve kul hakkına girerek imanı zedeleyeceksin, sonra da “aman ha abdesti bozan şeyleri bilelim de abdestsiz namaz kılmayalım” diyeceksin.

Sen namazı, orucu, abdesti bozan şeyleri bir kenara bırak da, imanı bozan şeylere bak. Bu imanı zedeleyen şeyleri üzerinden at ve o günahları silmenin yolunu ara. Önce tövbe istiğfar et, sonra haklının hakkını ver, alışverişinde dürüst ol, var olanı bölüş, zayıfı kolla ve gözet.

Haydi, şimdi herkes şapkasını önüne, elini vicdanına götürerek düşünsün. Namazı bozan, abdesti bozan veya zedeleyen şeyler mi daha önemli, imanı bozan veya zedeleyen şeyler mi daha önemli? Biri Allah ile kul arasında, Allah’ın bağışlayacağı mağfiret edeceği şeyler, diğerleri ise kul hakkı olup helalleşmeden ölünürse, haklının hakkını helal etmeyeceği, o yük mahkeme gününde hakkını isteyeceği şeyler.

Merak ediyorum. Şapkanızı önünüze, elinizi vicdanınıza koyup düşündükten sonra bunca imanı zedeleyen şeyleri yapmaya ve hâlâ aynı soruları sormaya devam edecek misiniz?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ahmet Çapanoğlu Arşivi
SON YAZILAR