Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

SIRÇALI (MUSLİHİYE) MEDRESESİ

SIRÇALI (MUSLİHİYE) MEDRESESİ

  • “Evliya Çelebi 1648 yılında uğradığı Konya’dan bahsederken dar-ûl hadîs, imaret, tekke, bedesten ve dükkânların sayılarını verip, 11 tane medrese olduğunu belirtmiş, fakat isim zikretmemiştir. Şüphesiz ki bunlardan birisi de Sırçalı Medrese olmalıdır.”

 

 

 

Konya’nın Meram İlçesi, Sahibi Ata Mahallesi’nde ve Sırçalı Medrese Caddesi’ndedir. Yapanı, yaptıranı ve ustası belli olan Sırçalı Medrese,  Türkiye Selçukluları’nın yazlık en zengin çinili medresesidir. Bulunduğu çevre Eski Konya’nın dış kale surları içinde kalan saha olup, Gazi Alemşah Mahallesi  -2009’da Sahibi Ata Mahallesi’ne 4 mahalle ile birlikte dahil edildi-  adıyla bilinir. Güneydoğu yakınında Hasbey Darülhüffazı bulunur. Sırçalı Medrese Caddesi’nden aşağıya doğru eski Larende Caddesi’ne inildiğinde Sahip Ata Külliyesi’ne ulaşılır.

Selçuklu döneminde fıkıh ilimlerinin okutulduğu çok önemli bir görev üstlenen eserde, daha sonraları özellikle de Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlarında ihmal ve ilgisizlik yüzünden eğitim-öğretim aksamış ve yıkıylamaya başlamıştır. Zaman zaman onarımlar geçiren medrese, 1961 yılından itibaren restore edilerek Konya Mezar Anıtları Müzesi olarak düzenlenmiş, 1985 yılındaki tadilat neticesinde ise üst katı Konya Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’ne tahsis edilmiştir. Alt kat müze olarak görevini sürdürmektedir.

 

ORTAÇAĞ KONYA’SINDA 11 MEDRESE VAR

Selçuklular’ın başkenti ve İpek Yolu üzerinde olması dolayısıyla ortaçağın önemli bir kültür, san’at ve ilim merkezi haline gelen Konya, pek çok seyyahın ilgi alanına girerek seyahatnamelerinde sıkça bahsedilmektedir. Meselâ, ünlü seyyah “Evliya Çelebi 1648 yılında uğradığı Konya’dan bahsederken dar-ûl hadîs, imaret, tekke, bedesten ve dükkanların sayılarını verip, 11 tane medrese olduğunu belirtmiş, fakat isim zikretmemiştir. Şüphesiz ki bunlardan birisi de Sırçalı Medrese olmalıdır. Çünkü Karatay ve İnce Minareli Medrese ile birlikte Konya’nın en önemli eğitim-öğretim kurumudur ve onlardan da önce inşa edilmiştir. Zaten E. Çelebi Konya’ya geldiği zaman medrese faaliyetine devam ediyor, müderris olarak da Mevlana Ahmed görev yapıyordu.” (Yaşar Erdemir, Sırçalı Medrese Mezar Anıtları Müzesi, Konya Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları - 2009, s. 12)

Yabancı gezgincilerin de ilgi alanına giren Konya’ya, Erdemir’in verdiği bilgiye göre Charles Texier, 1833-37 yılları arasında gerçekleştirdiği seyahatinde Konya’daki bazı eserlerin yanısıra Sırçalı Medrese’yi de tanıtmış ve çinilerinin zenginliği ile renklerine değinerek eseri “Mavi Medrese” diye tanımladığını öğreniyoruz. Erdemir ayrıca araştırmacı Friedrich Sarre’nin, 22 Haziran 1895’de Konya’ya gelerek incelemelerde bulunduğunu ve yazarın Selçuklu sanatı ile Konya’yı ilgilendiren üç kitabının yayınlandığını belirterek Konya’daki tarihî eserlerin nasıl yurt dışına çıkarıldığıyla ilgili şu çarpıcı bilgeleri veriyor: “Usta adının yazılı olduğu soldaki madalyon bugün yerinde bulunurken, sağ taraftaki yerinden sökülerek Almanya’ya kaçırılmıştır. Yazarın sağdaki madalyonda Farsça bir beyit var deyip bunu vermesi bu tarihlerde kitabenin yerinde olabileceğini düşündürmektedir. Zira; Türkiye’deki eserlerin pek çoğu ve Konya’dakiler bu tarihlerde yurt dışına çıkarılmıştır (Erdemir, a.g.e., 15). Arabacı da, “Çini mozaik bakımından Anadolu’nun sayılı zengin yapılarından olan Sırçalı Medrese’deki tahribatın fazlası, insan eliyle gerçekleştirilmiştir” diyecek ve 1954’deki onarım çalışmalarında “yüzlerce kamyon moloz taşıttırılmıştır” anektoduna ilaveten şu düşündürücü bilgileri paylaşıyor: “Medresenin yazılı çini panolarından iki parça, Başarabey Mescidi’nin tamiri sırasında götürülerek dış kapının iki yanında süs olarak kullanılmıştır. ‘Bir çokları da ikinci Meşrutiyet’in ilk yıllarında çalınarak Almanya’ya” götürülmüştür (Bk.Konyalı, Konya, s 892-893).

Almanya’ya Sırçalı Medrese’den çini götürülebilmesi o yıllardaki yönetimle birlikte, medresenin “Hristiyan Mahallesi” içinde kalmasının rolü bulunmaktadır sanıyoruz. Mimar Tuslu Mehmet’e ait Farsça beyit de yurt dışına çıkarılanlardandır. “Hatıra olsun diye bu süslemeyi yaptım. Ben ölürüm bu yadigâr kalır.” anlamındaki beyit, Bugün Berlin Müzesi’ndedir.” (Caner Arabacı, Konya Medreseleri, KTO Kültür ve Eğitim Yayınları-1998, s. 199-200).

 

Devam edecek

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Mustafa Balkan (Tarih Yazıları) Arşivi
SON YAZILAR