Hasan Durucan

Hasan Durucan

Bir yeni okunmamış mesajınız var

Bir yeni okunmamış mesajınız var

Cebimize giren ufacık bir cihaz sayesinde artık dünya ayaklarımızın altında diyebilirim. Tek bir tuşla tabiri caizse anında dünyanın öbür ucuna ışınlanıyor yine tek bir tuşla da saniyeler içerisinde olduğumuz yere tekrar dönebiliyoruz.

İçerisinde bulunduğumuz tüketim çağında teknoloji artık o kadar çabuk ilerliyor ki buna büyük küçük demeden hepimiz rahatça ayak uydurabiliyoruz. Neyi kastettiğimi aslında çok iyi anladınız. O uzun antenleri kısa sürede polifonik zil sesine, ardından dokunmatik hatta görüntülü iletişime kadar uzandı. Artık telefonlara kadar giren internet ile birçok şeyi rahatça hallediyoruz. Bu sayede de elimizden bile düşüremiyoruz. Biliyorum ki bu satırları bile birçoğunuz şuan cep telefonu üzerinden okuyorsunuz. Peki bu satırları okuyup bitirdikten sonra elinizden telefonunuzu alsam kaç gün hatta kaç saat onsuz yaşayabilirsiniz? Gözlerimi ovarak uyandığım sabah dalgınlıkla yola çıkıp işyerime vardığımda telefonu evde unuttuğumu fark etsem ne yapar ne eder erinmeden gider alır gelirim dediğinizi duyar gibiyim. Ben de öyleyim, birçoğumuz böyleyiz. Ben de sizin gibi bu satırları üşenmeden, köşemizin şuan ki konuğu olan telefon üzerinden yazıyorum. Peki ne yapıyoruz bu kadar? Her akşam iki ekmek al diye mesaj atan hatuna bazen eve gecikeceğimizi haber veriyoruz ya da akşam yemekte ne var diye soruyoruz. Maçta omuz omuza takımımıza destek olduğumuz dostlarla nerde buluşup kahve içeceğimizi kararlaştırıyoruz. Gece sevdiceğimizle al gülüm ver gülüm yazışıyoruz. Cuma'dan cumaya, kandilden kandile bayramdan bayrama tebrik mesajı gönderiyoruz. Bazısı alışveriş yapıyor, bazısı seyahat edeceği ülkeye uçak bileti alıyor bazısı da faturasını ödüyor.

Ne kadar büyük velinimet değil mi?

Avuç içimize sığan cihazla gün geçtikçe hayatımız kolaylaşıyor fakat hiç farkettiniz mi birbirimizden uzaklaştığımızı? Daha doğrusu uzaktakine yakınız, yakındakine uzağız. Telefonu şöyle yanımızdan on dakika uzaklaştırmaya görelim ki bildirim gelmesin. E tabi günün yorgunluğu üzerine akşam yemeğini de fazla kaçırıp oturma grubundan üçlü koltuğa kendimizi nasıl attığımızı bilemeden sosyal ağlarda gezinti yaptık mı değmeyin keyfimize gitsin.

Kim ne yemiş, nereye gitmiş, kime gönderme yapmış derken kaç bardak çay içtiğimizi bile hatırlamıyoruz. Hatta o ufacık çocuklarımız bile teknolojiden mahrum veya geri kalmasın diye bütçemiz el verdiğince tabletler alıyoruz. Utanmasak odadan odaya birbirimizle mesajlaşacağız.

Geçen gün bir arkadaş, muhabbet arasında, “Bayramda ziyarete gittiğim bir akrabam telefonda başkalarına bayram mesajı atacağım diye doğru dürüst yüzüme bakmadı. Çayımı yudumlayıp haydi bize müsaade, ziyaretin kısası makbul deyip ayaklanınca; Oturun yav, nereye gidiyorsunuz? diyerek sitemkar davrandı” dedi.

Evet, hani demiştim ya yakınımızdakilere yabancılaşıyoruz, yabancılara yakınlaşıyoruz diye; böyle giderse daha çok nerde o eski günler diye çırpınırız. Daha fazla ruhumuzu, samimiyetimizi ve sıcaklığımızı kaybetmeden telefonlardan önce kendimizi prize takalım ki değerlerimizin şarjı bitmesin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Durucan Arşivi
SON YAZILAR