Şükran Akgül

Şükran Akgül

Din afyon mu?

Din afyon mu?

   “ Din afyondur.”  Bu sözün Karl Marks’a ait olduğunu biliyoruz. Geniş kitleleri idare etmek için onları uyuşturmak lazım, tabii. Papazlar da ezilip sömürülen halka:-dert etmeyin, Allah adildir, size hakkınızı öbür dünyada verir” diyor. Uyuşturuyor. İnsanlar da hak arayışına girmiyor. Sürüye dönüşüyor, kolayca güdülüyor. Ya da diyorlar ki oturun kalkmayın, sizin bir şey yapmanıza gerek yok. Bir kurtarıcı gelecek, oturun onu bekleyin.

     Ya da derler ki “ ya tamam, kızma, hoş gör, olur bunlar” ya da derler ki “ azla yetin, mütevazı ol, bir lokma bir hırka yeter” ya da derler ki “ n’apalım senin de kaderin böyleymiş”

      Özellikle ortaçağda kilise insanların çaresizliğini ve cahilliğini fırsata dönüştürmüştü. Zihniyet bu olunca “insanları nasıl çaresiz bırakırım” ; kilise buna kafa yoruyordu. “insanların çaresizliğini kazanca dönüştürme” kuran buna “faiz” der ve faiz yiyenlerin mezarlarından şeytan çarpmış gibi kalkacağını söyler. (Bakara, 272) Allah çaresiz insanları sömürün demez tam tersine “siz verin” der. Peki neyi vereceğiz: “iyisini ver, beğenmediğini değil” (Bakara, 267) “verdiğini başa kakacaksan, hiç verme” (Bakara, 262)

“ne Allah’a ve ne de ahiret gününe inanmayan var ya o da verir, ama gösteriş için” (Bakara, 264)

“gerçekten Allah için verdiyseniz o sizden eksilmez” (Bakara, 272) .

Bir de tevbe suresi 34’ e bakın: ” Ey iman edenler! Haham ve rahiplerin çoğu, haksız bir yolla insanların mallarını yerler. Ve insanları Allah yolundan engellerler. Artık altın ve gümüş stok edenler ve Allah yolunda harcamayanları elem verici bir azap ile müjdele!

Kuran onların cimriliklerine tanıktır: dünya malından bir payları olsa insanlara zırnık bile koklatmazlar. (Nisa, 53)  Yani kuran der ki eğer cimrilik yapıyorsanız sizin de onlardan bir farkınız olmaz.

      Kuran ayrım yapmadan verilmesini öğütler. Hz Aişe’ye münafıklar iftira etmişti. Bu iftiraya bir köle de katılmıştı. Hz Ebu Bekr kölesini beslemeyeceğine yemin eder. O zaman şu ayet nazil olur: “içinizden iyilik ve varlık sahibi olanlar, akrabalarına, yoksullara, muhacirlere bir şey vermemek üzerine yemin etmesinler. Af etsinler, bağışlasınlar. Sizler Allah’ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir.” (Nur, 22) 

   Kuran düşmanlarınızdan her türlü üstün olmalısınız, yoksa size kötülükle ellerini ve dillerini uzatmaktan geri durmazlar, der, Mümtehine suresi 2. Ayette.

      Kuran der ki Müslüman omurgalıdır. Kimseye yem olmaz, kandırılamaz. (münafikun,4)

 Meryem Suresi 4 de buyrulur ki: “Allahım sana dua etmekle hiç şaki olmadım” şaki sözlükte ayak takımı anlamına gelir.

       Süklüm büklüm yaşamak, zalim liderlere boyun eğmek kabul edilemez kuranda. Ad Kavmi’nin helak edilme sebebinin inatçı her zorbanın emrine uymaları olduğu söylenir. Hatta zayıf bırakılmış olmak, güçsüz olmak bile bahane değildir. Allah onlara” zulme boyun eğeceğinize gitseydiniz..” diyecektir. (Nisa suresi 97)

Allah bize zulmü ya da zulmedeni gözünüzde büyütmeyin der. Allah’ın yardımıyla azın çoğa galebe çalabileceğini vaadeder. (Enfal, 6)

Hak arayışı toplumsal bir sorumluluktur: “ Herhangi bir haksızlığı görünce, o haksızlığı gidermek için yardımlaşırlar,” buyrulur Şura 39 da.

Kuran der ki” Allah’a dayanan korkusuz olsun “. hz Hud kavmine “haydi hepiniz bana toptan tuzak kurun” diyebilmiştir.

Kuranda öyle sonsuz, sınırsız bir hoşgörü yoktur. Özellikle kafir ve münafıklara karşı sert ve caydırıcı olun der. (Tevbe Suresi,73)

Hatta babalarınız ve oğullarınız bile olsa dost edinmeyin der. (Tevbe ,23)

“Din afyondur , din insanların emeğini sömürür, sonra hayırseverlik yaparsın paçayı kurtarırsın, böyle düşünen  Karl Marx Kuranı ne bilsin. Orta çağda papazlar halkı sömürüp sonra da buna dini bir kılıf buluyorlardı, Marx’ın gördüğü buydu.

    Kuranda her hayır yapanı cennete gönderen bir anlayış yoktur.  “..mal ve oğullar vermekle durumlarını onayladığımızı mı sanıyorlar” ( Mü’minun, 55)

    Kehf suresi 104 ve 105 te buyrulur ki:” işte onlar Rablerinin ayetlerini ve ona kavuşmayı inkar eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir. Biz onlar için hiçbir ölçü tutmayacağız. Oysa iyi işler yaptıklarını sanırlardı.”

       Uyuşuk, korkak sünepe bir insan profili göremezsiniz kuranda. Ne zulmedin ne de size yapılan zulme rıza göstermeyin, buyrulur, Bakara Suresi,279. (kendi ellerinizle) kendinizi tehlikeye atmayın, ayeti bazen ataletin bahanesi gibi gösterilir ki bu bir yanlış anlamadır.  Ebu Eyyüb el Ensari der ki: -bu ayet biz ensar hakkında nazil oldu. Allah peygamberine yardım edip dinini galip kıldığında biz: ”- artık mallarımızın başında durup onların ıslah ve nemalanmasıyla meşgul olalım.” Demiştik. Bunun üzerine “Allah yolunda infak ediniz de, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın! Bir de ihsanda bulunun! Zira Allah (yaptığını en güzel şekilde yapan ve ihsan şuuru ile yaşayan) Muhsinleri sever.” Ayeti nazil oldu. Yani aslında sürekli kendini kolladığın bir hayat gerçekten kendini tehlikeye atmaktır.

İslam dini risk almalısın, der. Sürekli kendini kolluyorsan ve bunu sana dinin telkin ediyorsa o din uyşturuyor deriz. Nitekim orta çağ hrıstiyanlığı bunu yapmıştır, rönesansın nedenlerinden en önemlisi kilisenin icraatlarıdır.

    İnsandaki dinamizmi yok eden en önemli unsur korkudur.  Kuran” korkmayın” der, “ Allah dilemedikçe onlar size hiçbir zarar ulaştıramaz” . (Enam Suresi, 17) “onların kalplerinde size karşı duydukları korku, Allaha karşı duydukları korkudan daha baskındır. Bu onların anlamaz bir toplum olmaları sebebiyledir.”(Haşr Suresi, 13) Allah “yalnız benden korkun” der. (Ali İmran, 175)

Kuran fitne, adam öldürmekten daha kötüdür, der. Ulul emre itaat edin der. Ama bu kayıtsız şartsız bir itaat değildir. Mümtehine suresinde biat etmekle ilgili şartlar sıralanır. Bu şartlardan biri de şudur: “maruf olan her işte itaat edilecek” dolayısıyla “maruf olmayan her işte itaat edilmeyecek”

Yani kimsenin “E ne yapalım biz emir kuluyuz” deme hakkı yoktur. O zaman insiyatif devreye girer.

Sahabeden Vabısa peygamberimize sormuş: “iyi nedir, kötü nedir”

Peygamberimiz buyurmuş ki: “kalbine sor, insanlar sana fetva verseler de”

        Kuran öyle kişilik inşası yapar ki ortaya çıkan profilde korku yok, kayıtsız şartsız kabullenme yok, sorgulama var.  Çalışmak ve emeğine sahip çıkma var. Biriktirmek değil paylaşmak var. Marufa uymayan işlerde sineye çekmek değil kafa tutmak var. Atalet ve yeis yok.

       İnsanı atalete sürükleyen en önemli unsurlardan biri netliktir. Netlikte manevi bir gerilim olamaz.

Bu yüzden mümin korkuyla ümit arasında yaşar. İkisi de içinde at başı koşar, bu duygu durumu insanda  kuvvetli bir iç motivasyon sağlar.

       Ortaçağda papazlar tebasına cennet vadetmiş hatta parselleyip parselleyip satmıştır. Allahın peygamberi ise : ”ben sonumun ne olacağını bilmem” demiştir (Ahkaf suresi,9)

Allahın peygamberi iman etmediler diye öyle üzülmüş ki Allah “hidayet senin işin değil, sen yalnız tebliğ etmekle mesulsün” buyurmuştur. (Bakara, 272) Allah “sen onların vekili değilsin” buyurmuştur, Enam, 107 de

Öte yandan kilise engizisyon mahkemeleri kurup hırıstiyan olmayanları öldürmüştür. Bugün bile kendinden olmayanlara tahammülleri yoktur.

    Hristiyan halk kilisenin her dayattığını kabul etmiş, sorgulamamış. Kuranda sorgulama esastır. “Müslüman doğruyu ve gerçeği araştırıp bulandır” der cin suresi, 17 de.  

 

 

 

 

   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Şükran Akgül Arşivi

Travma

13 Ağustos 2022 Cumartesi 00:02
SON YAZILAR