Bilinen bir fıkradır.

Hoca Nasreddin’in evine hırsız girmiş.

Hoca “ah…vah…” ederken komşular da hocayı suçlamaya başlamışlar.

“Kapıyı sıkı kapasaydın…”

“Pencereyi neden kapatmadın…”

“Bu kadar derin uyunur mu hoca…”

Sonunda hoca Nasreddin dayanamamış:

“Komşular biraz insaf edin. Hırsızın hiç mi suçu yok yani” demiş.

Düzenli vatandaşlar araçlarını kaldırıma park edenlere sosyal medyada demediklerini bırakmamışlar. Ne öküzlükleri kalmış, ne de magandalıkları.

Elbette araçlar kaldırımlara park edilmez. Dağdan gelen adamlar bile bunu yapmaz. Medeni olan insanlar araçlarını park yerlerine park ederler.

Belediyeler, medeni insanların hayatlarını kolaylaştırmak için yeteri kadar park yerleri ihdas ederler. Araç sayısı çok, park yerleri de az ise, o zaman insanlar araçlarını buldukları yere park eder. Bundan dolayı da insanlara hakaret edilmez.

200 milyarlık otomobile bineriz, parkı da bedavaya getirmek için her şeyi yaparız. Bu da bizim diğer bir yüzümüz. Ama olsun. Yine de yeteri kadar park yeri yoksa, kaldırıma park edenlere hakaret etmeden önce, görevini yapmayanlara da görevlerini hatırlatın isterseniz.

Parselinde park yeri yapılamayanlar, külliyetli bir park bedelini belediyelere ruhsat aşamasında öderler. Belediyeler de bu paraları park yerleri yapmak için kullanır ya da kullanmalıdır.

Belediyeler bu paralarla katlı otoparklar yaparak bir müstecire kiralarlar.

Peki ruhsat aşamasında otopark bedeli ödeyen vatandaş, aracını park etmek için neden park ücreti ödesin?

Vatandaş ruhsat aşamasında park ücreti ödüyor ki; daha sonra ücret ödemesin. Vatandaşın ödediği paralarla katlı otoparklar yapıyorsanız vatandaştan kullanım ücreti almamanız gerekmektedir.

Kaldırımlara park edenlere saydırmadan önce bunları da bilmek gerekir.

Önce belediyeler yeteri kadar otoparkı yapacak, buna rağmen bizler de kaldırıma park edersek, her türlü cezayı ve hakareti hak ediyoruz demektir.

Başa dönecek olursak;

Hırsızın hiç mi suçu yok yani?