İYİ İNSANLAR İYİ ATLARA BİNİP GİTTİLER

İYİ İNSANLAR İYİ ATLARA BİNİP GİTTİLER
Toplumsal ve kültürel hayatımızın önemli isimleri Attila İlhan, İ.Hakkı Uzunçarşılı, Fakir Baykurt ve Kadir Savun’u saygı ve rahmetle anıyoruz

Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Attila İlhan’ı, Türk tarihçiliğinin ordinaryüs profesörlerinden İsmail Hakkı Uzunçarşılı’yı, ‘Yılanların Öcü’ nün unutulmaz yazarı Fakir Baykurt’u ve sinemamızda babacan rollerin sevilen ve aranan ismi Kadir Savun’un bu ay vefat yıldönümleriydi. Biz de kültürel hayatımızın hemen her kademesine yıllarca hizmet vermiş bu sevilen ve büyük isimleri hatırlatmak, yeni nesillerde bir aşinalık oluşsun istedik.

Türk edebiyatının büyük ustası Attila İlhan vefatının 14. yılında anılıyor. Biz de onun edebi kişiliği, sanatı üzerinde iki kelam etmek isteriz; Attila İlhan, şairliğinin başlarında halk şiirleri ve yaklaşık 200 gazel kaleme alırken, daha sonra Nazım Hikmet'tin üslubundan etkilendi ve edebiyat hayatıyla birçok genç edebiyatçıya ilham kaynağı oldu. Gazeteciliğe başladığı dönemde "Seçilmiş Hikayeler", "Kaynak" ve "Ufuklar" dergilerindeki yazılarında "Bobstil ve alafranga" olarak adlandırdığı "Garipçiler"in karşısında yer alan İlhan, 1952-1956'da çıkardığı "Mavi" isimli derginin etrafında toplanan yazar Orhan Duru ve Ferit Edgü gibi isimlerden oluşan edebi topluluğunun çalışmalarıyla "Mavi" ya da "Maviciler" adıyla tanınan toplumcu, gerçekçi şiir akımını başlattı.

Gazetecilikte muhabirlikten, sekreterlik, köşe yazarlığı, başyazarlık ve genel yayın müdürü görevlerini yürüten İlhan, 20. yüzyılda bir sanatçının, büyük bir fikir ve estetik sentezi yaptığını savundu.

Attila İlhan, "Yağmur Kaçağı" ve "Ben Sana Mecburum" gibi şiir kitapları ile de genç şair kuşağını etkilemeyi başardı.

Roman serüvenine başladığı dönemde ise eserlerini daha çok yerel ve kırsal olayların üzerine kuran yazar, bunun yanı sıra şehir insanını, Türkiye'nin yakın dönem tarihini siyasal, ekonomik ve sosyal yanlarıyla ele alan bir yapı içerisinde işledi.

İlhan, romanlarında ayrıca Batı kültürünün Türkiye'ye olan olumlu ve olumsuz etkilerini, çizdiği karakterlerle, Avrupa'daki şehirlerle örtüşen bir yapı içerisinde irdeledi. Usta yazar, "Sokaktaki Adam" ve "Zenciler Birbirine Benzemez" romanlarında ise tarihsel konulara ağırlık vererek, "Öz Türkçe" akımına karşı çıkan bir tutum sergiledi.

Yazarın "olgunluk dönemi" diye tanımlanan süreçte kaleme aldığı "Aynanın İçindekiler" adlı roman serisinde de "Bıçağın Ucu", "Sırtlan Payı", "Yaraya Tuz Basmak", "Dersaadet'te Sabah Ezanları", "O Karanlıkta Biz", "Allah'ın Süngüleri- Reis Paşa" ve "Gazi Paşa" eserlerinde yer alan karakterler, Türkiye'nin tarihi olayları, politik ve sosyal dengeler üzerinden ele alındı.

Yaşamı boyunca birçok ödül alan İlhan, 1974'te "Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü"nü "Tutuklunun Günlüğü" isimli kitabıyla ve 1975'te ise "Yunus Nadi Roman Armağanı"nı ödülünü "Sırtlan Payı" isimli romanıyla elde etti.

Sanatçının vefatının ardından 2007'de adına kurulan "Attila İlhan Bilim Sanat Kültür Vakfı" bünyesinde, edebiyat alanında her yıl çeşitli ödüller verilmeye başlandı.

 

İSMAİL HAKKI UZUNÇARŞILI

Osmanlı tarihi üzerine önemli eserler veren ve Reis'ül Müverrihin (Tarihçilerin reisi) unvanıyla anılan İsmail Hakkı Uzunçarşılı, 42 yıl önce bugün vefat etti. Ahmed Midhat Efendi, Abdurrahman Şeref, Ali Ekrem, Mehmed Akif, İzmirli İsmail Hakkı, Hüseyin Daniş, Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi, Hamdullah Suphi gibi önemli hocalardan ders aldı.

Darülfünun'dan 1912'de mezun olduktan sonra Kütahya, Kastamonu, Sivas ve Balıkesir'de öğretmenlik ile idarecilik yapan Uzunçarşılı, görev yaptığı şehirlerde, yerel gazetelerde yerel tarih ve önemli isimler hakkında araştırma yazıları yazdı. Görev yaptığı şehirler üzerine hazırladığı Anadolu Kitabelerini, 1927 ve 1929 yıllarında iki büyük cilt halinde yayımladı.Bir süre Milli Eğitim Bakanlığında müfettişlik ve ilk tedrisat umum müdürlüğü yapan Uzunçarşılı, 9 Kasım 1927'de siyasete girerek milletvekili oldu..Aralıksız olarak 23 yıl Balıkesir milletvekilliği yapan Uzunçarşılı, bu görevi sırasında İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü'nde dersler verdi. Ömrünü adadığı tarihçilikten kopmayarak hayatının son anlarına kadar arşivde çalışmalarını sürdüren Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, teşkilat yapısı, beylikler ve bazı Anadolu şehirleri üzerine önemli eserler kaleme aldı. Uzunçarşılı, 1933 üniversite reformundan sonra da "Ordinaryüs Profesör" olarak Edebiyat Fakültesi'nde Anadolu Selçukluları, Anadolu Beylikleri ve Kanuni devrine kadar Osmanlı Devleti tarihi derslerini okutmayı sürdürdü. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi açılınca iki hafta İstanbul'da, iki hafta Ankara'da ders veren "Reis-ül müverrihin" İstanbul'da ders saatleri dışında Başbakanlık Arşivi'nde çalıştı. 19 kitabı ve Belleten'de 90'ı aşkın makalesi çıkan Uzunçarşılı'nın yayın hayatı adeta Türk Tarih Kurumu ile özdeşleşti. Türk Tarih Kurumu'nun kuruluşunda da görev alan Uzunçarşılı'nın 1931'de başlayan kurum üyeliği ölümüne kadar aralıksız 46 yıl devam etti, bu dönemde hem kitapları hem de müstakil birer monografi hacmindeki makaleleri kurum tarafından yayımlandı.

10 Ekim 1977'de Topkapı Sarayı arşivinde çalışırken rahatsızlanan ve yolda vefat eden Uzunçarşılı'nın cenazesi Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verildi.

FAKİR BAYKURT

"Yılanların Öcü", "Irazcanın Diriliği", "Onuncu Köy" eserleriyle edebiyat dünyasında önemli bir yer edinen eğitimci, sendikacı ve yazar Fakir Baykurt'un vefatının üzerinden 20. yıl geçti.

"Fesleğen Kokulum" adlı ilk şiirini 1945'te "Türke Doğru" adlı dergide yayımlayan usta yazarın şiirleri, 1947'de "Kaynak" adlı dergide okurla buluştu. Şair, bu yıllardan itibaren yokluk ve mücadeleyle geçen hayatı üzerine eserlerinde "Fakir Baykurt" adını kullanmaya başladı. Diline doğal, yalın, şiirsel bir halk Türkçesi hakim olan ve 1950-1970 döneminde etkili olan "köy edebiyatı hareketi"nin önde gelen temsilcisi olarak da gösterilen yazar, "Tırpan", "Kaplumbağa" gibi romanlarında imgesel öğelerden yararlandı.

Fakir Baykurt, 11 Ekim 1999'da Almanya'nın Essen kentinde pankreas kanseri nedeniyle 70 yaşında hayatını kaybetti ve Zincirlikuyu Mezarlığına defnedildi.

KADİR SAVUN

Babacan ve müşfik rolleriyle izleyicilerin gönlünde taht kuran Yeşilçam oyuncusu Kadir Savun vefatının 24'üncü yılında anılıyor. Kabataş Lisesi'nde eğitim gören fakat yarım bırakan Kadir Savun'un, Faruk Kenç'in yönetmenliğini üstlendiği, 1949'da çekilen "Üvey Baba" filminde jandarma astsubay rolünü alması, onun oyunculuk kariyerinin gerçek başlangıcı oldu. avun zamanla önde gelen karakter oyuncularından biri olurken, sağlam, gururlu ve güvenilir rollerin aranan yüzlerden biri haline geldi. Aynı dönemde kötü adam karakterleriyle ünlenen 

Erol Taş'ın zıttında karşılık bulan Savun, canlandırdığı rollerle merhamet, sadakat ve vefa gibi duyguları izleyenlere aktardı.

Filmlerinde bazen esas oğlanın sadık dostu, bazen mahallenin açık sözlü ağabeyi, bazen ise mert bir esnaf olan ve "İkimize Bir Dünya" ile "Gecelerin Ötesi" filmlerindeki rolleri nedeniyle "En İyi Yardımcı Erken Oyuncu" ödülleri alan usta oyuncu, hiçbir zaman başrolde oynamadı. Kadir Savun, kendisi gibi oyuncu olan Suphi Kaner'le birlikte Azim Film'i kurdu ve yapımcı olarak bazı filmlere imza attı. Bir ara boksla uğraşan ve futbol oynayan Savun, Nermin Hanımla dünya evine girdi ve "Yılanların Öcü" eserinden etkilenerek kızına Iraz ismini verdi. Rolü reddedip yapımcıyı kırmamak için onlar geldiğinde arka kapıdan kaçan, fanatik taraftarı olduğu Fenerbahçe'nin yenilmesini görmemek için maçları radyodan takip eden Savun, "fakir ama gururlu" rolleriyle Yeşilçam izleyicisinin kalbini kazandı.

Bir röportajında "İnsanoğlu çok şey ister. Bizim sinema doyumsuzdur, daha çok şeyler yapmak isteriz." diyen Kadir Savun, 10 Ekim 1995'te İstanbul'da vefat etti. Kanser nedeniyle bir süre tedavi gören Savun, yüzlerce film sığdırdığı yaşamını Şişli'deki evinde yitirdiğinde 69 yaşındaydı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.