Konya’da izi, gönüllerde yeri olan başkan: Halil Ürün
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin seçimle gelen ilk başkanı olan ve 10 yıl boyunca bu görevini sürdürdükten sonra milletvekilliği görevinde de bulunan Doç. Dr. Halil Ürün, Konya’da ‘efsane başkan’ olarak anılıyor. Doç. Dr. Halil Ürün, yazarımız Prof. Dr. Fikret Akınerdem ile samimi bir sohbet gerçekleştirdi.

Eski Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış, verdiği hizmetlerle de “Efsane Başkan” unvanına layık görülmüştür. Akademisyen ve siyasetçi Doç. Dr. Halil Ürün’den ricamız üzerine bir sohbet kopardık ve bu sohbeti siz okuyucularımızla da paylaşmak istedik. Muhterem Başkan birçok yerde sohbetlere, konferans ve resmi-özel birçok toplantıya katılıp sohbetler etse de, konuşmadıklarını konuştuğunu düşünerek siz okuyucularımla bu sohbeti paylaşmak istedim.

Soru: Sayın Başkanım, öncelikle bir akademisyen, sonra Konya Büyükşehir Belediye Başkanı, devamında siyasetçi oldunuz. Şimdilerde 80 yaşına yaklaştığınız halde, münevver kişiliğiniz ve tükenmez enerjinizle, çeşitli mecralarda hizmete devam ediyorsunuz.
Ben sizi Büyükşehir Belediye Başkanlığınızda tanıdım, bir süre de danışmanlığınızı yaptım, zor bir dönemde güzel bir ekip kurup danışmanlara da verdiğiniz destekle bürokratlarla uyumlu olarak ciddi projelere imza attık. Halen benim öğrencilerim der ki: “Hocam, sizin o zaman almış olduğunuz notları, özellikle çevre ve şehircilik ile ilgili kararları uyguluyoruz. Bu kararlar neydi diye hatırlatmak isteriz. Alâeddin Tepesinin ıslahı. Bu meyanda tarihi yapıların ortaya çıkarılması, eski adliye sarayının taşınması gibi daha bir çok şey . Yine Meram ormanlarını ıslahı ve halka açılması, mevcut hal merkezinin taşınarak buranın ticaret merkezi olması gibi daha birçok kararlar aldık. Bunun bir kısmı uygulandı. Alâeddin Tepesi ihtişamıyla Konya’mıza ve dünyaya hitap ediyor.
Ben oralara geçmeden önce, sizi bizim popülerliğinizi ölçmemiz mümkün değil ama diğer taraftan da dünyaya mal olmuş bir şahsiyetsiniz, ancak mütevazı bir yanınız da var. Bir dava adamısınız ve bu davayı hizmete çevirerek özellikle de belediyecilikte çığır açtınız, tarih yazdınız. Zamanın Siyasetinin baskıcı ve alaycı tavrına rağmen halkımız sizi çok sevdi. Önce sizi, sizden tanıyalım.
Başkan Ürün: Şimdi konu anlaşıldı. Ben bir köy çocuğuyum. Televizyon ekranlarından birçok kez bunları ifade ettim. Konya, Yunak 1946 doğumluyum ama nüfusta 1947 yazılı. İlkokulu ve ortaokulu Yunak’ta okudum. Lise olmadığı için mecburen dışarıya çıkmam gerekiyordu. Akşehir’de en yakın lise vardı. Babam mali durum nedeniyle onu karşılayamıyordu. Dolayısıyla Parasız Devlet Yatılı lise imtihanına girdim. Allah’ın yardımıyla kazandım ve Adana’ya verdiler. Liseyi orada bitirdim.
Devamında İstanbul Teknik Üniversitesi’nin imtihanına girdim. Derece yaparak kazandım ve 5 yıl sonra İnşaat Yüksek Mühendisi olarak mezun oldum. İlk görev yerim Konya 3. Bölge, Karayolları Köprü Kontrol Şantiyesi idi. O süre içerisinde Konya ile biraz daha içli-dışlı oldum, pek çok güzel insan tandım. Rahmetli Tahir Büyükkörükçü, Hasan Hüseyin Varol gibi pek çok maneviyat önderleriyle tanıştım, bu arada yeni yol arkadaşlarına da sahip oldum.
Ardından 1971’de Trabzon’dan davet aldım ve Karadeniz Teknik Üniversitesinde asistan olarak akademik hayatım başladı. Burada 1 yılı İngiltere’de lisan öğrenmek, 3 yılı da doktora çalışmam sebebiyle toplam 11 sene kaldım. 80’li yıllardı, YÖK kanunu çıktı, hukuksuz olarak 23 kişiyle beraber üniversiteden atıldım. Bunun için İdari mahkemede dava açtım, hukuksuz olduğu nedeniyle İdari Mahkemeden karar döndü.
O zaman Selçuk Üniversitesi Rektörü rahmetli Prof. Dr. Erol Güngör sayesinde Selçuk Üniversitesinde 1982 de göreve başladım. Trabzon’a dönmemi isteseler de ben Konya’da kaldım. 1988’e kadar akademisyenliğim devam etti. Toplam 17 sene akademisyenliğim var: KTÜ, İTÜ ve Selçuk Üniversitesi.
1988’de üniversiteden ayrıldım çünkü Konya’da Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı oldu, seçimi kazandım. 1989-1999 yılları arasında 10 yıl sürecek başkanlık görevim başladı. Başkanlık sonrası İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde danışmanlık yaptım. 2011 de kurulan AK Parti kurucu üye oldum. 2002 seçimlerinde Konya’dan birinci sıra milletvekili adayıydım, 16 aday arasında birinci sırada seçildim. Partide Genel Başkan Yardımcılığı ve Yerel Yönetimler Başkanlığı görevinde bulundum.
Vekillik devam etti ve emekli oldum. Bu arada boş durmadım. Hatırat adında bir kitabım Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından bastırıldı. “Efsane Başkan” adında bir yayın, Karatay Belediyesi’nin bastığı “Sıla’ya Mektup” adında edebi bir kitabım var. “Üç Hikâyem, Gezi Notlarım da var. Şairim ve güftelerim var. Akşehir Belediyesi’nin bastığı “Giz ve İz” şiir kitabım var. Konferanslarımla halkımla bir araya geliyor, hasbihal ediyorum. Milli ve yerli çizgide gençlere nasihatlerde bulunuyorum.
Soru: Başkanım Erol Güngör dediniz de Benimde onunla bir hatıram var. 1982’de Ankara Şeker Enstitüsünde görevli iken, Konya Şeker Fabrikasına sürüldüm. Doktoramı bitmek üzere idim. Erol Hocam ve Genel Sekreteri meslektaşım Sabri Öge abimle aynı misafirhanede 6 ay beraber kaldım. Her ikisiyle de güzel sohbetlerimiz olurdu. Kendilerinden çok istifade ettim. Erol Hocama Mevla’m Rahmet eylesin, Sabri Öğe Abime de sağlık ve huzur uzun ömür dilerim.
Evet, Erol Hocam çok kıymetli bir bilim adamıydı, ilmin onurunu çiğnetmeyecek kadar da cesur bir insandı.
Soru: Belediye Başkanlığınızda halk ile aranız çok iyi idi, bunu nasıl başardınız.
Belediye başkanlığına geldiğimizde ilk halkla irtibata geçtim. Rutin görevle halk sevilmez, o belediye başkanlarının zaten görev alanı içinde. Esas olan hizmeti zevk ve ibadet aşkıyla yapmaktır. Halk ferasetiyle bunu görür. İş yapmak zaten bizim resmi görevimiz, ancak görevi sevgiyle yaparsanız etki kalıcı olur. Cumhurbaşkanımızın da yaptığı gibi, halkla irtibatı koparmamak gerekir.
Halkın yanında olmak, onları anlamak, yüz yüze, gönül gönüle gelmek çok önemli. Dijitalleşme ve sosyal medyanın gelişmesi halk ile olan muhabbeti tam karşılamaz. Anadolu insanı gönül insanıdır. Halkın seviyesine inip samimi olursanız karşılık görürsünüz. Araya makam, para veya unvan girerse irtibat ve bağ zayıflar, halk da sizden kopar. Ben de bunu yaptım, halk ile yüzyüze irtibatı koparmadım.
Bir örnek vereyim. Belediye Başkanı olduğumda bir Mercedes makam arabamız vardı, çok yakıyordu, Değiştirdik onun yerine Reno marka bir araba aldık. Ben arabanın içinde iken bile halka selam verir, el sallarım. Araba değiştikten sonra Bir baktım halk karşılık vermiyor, şaşırdım. Şoför “Başkanım, siz onları görüyorsunuz ama onlar sizi görmüyor, camlara film taktırdık” dedi. Film söküldü, film de olsa aradaki mesafe kaldırıldı. Gönüllerle mesafe olmaz. Halk hizmeti ve yakınlığı beraber ister. Sadece hizmet veya sadece yakınlık tek başına yeterli değil. Samimiyet ve hasbiyet de önemli.
Bir de yönetim kadrosunda kavga varsa, halk hizmeti görmez. Sosyoloji, teknik, ahlak, duruş, bakış, gelenek; tüm bunlar sahada ciddi bir imtihandır. Yönetici bunlardan geçer, halkı iyi analiz eder, bunu da uygularsa başarılı bir insan ve iyi bir yönetici olur.
Sorun: Talebelik yıllarınız nasıl geçti:
Gençliğimiz zor senelerde geçti. Her gencin sağda, solda bir ideolojisi olması gerekirdi. İdeolojisi olmayanlar dışlanırdı. Ben de her genç gibi cesur ve kararlı biri idim. O zamanda cesaret ve kararlılık önemliydi. Göğüs göğüse mücadele zorlu şartlarda da olsa vazgeçmemek gerekir. Üniversitede bazı kişilerle yaşanan çatışmalar, disiplin ve ideolojik farklar sebebiyle olmuştur. Bu konuları okuyarak zihnimde olgunlaştırdım. Kuvvetlenmek için de zamanın milliyetçi ve manevi düşüncelere sahip olan birçok kişiyle tanıştım. Bunlardan Necip Fazıl, Nurettin Topçu, Sezai Karakoç, Kadir Mısıroğlu gibi münevverlerle yolum kesişti, fikirlerini öğrendim, uyguladım ve şimdi de paylaşıyorum.
Hareket dergisini sık sık alır okurdum. Ondan çok etkilendim. Harçlığımızın çoğunu kitaplara verirdik. Nurettin Topçu hayatımı çok etkileyen bir isimdir.
Sezai Karakoç’un “İslam’ın Dirilişi” ve “İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü” adlı iki küçük risaleleri yani kitapçığı vardı. O kitapları özellikle O’nun elinden, parayla satın alarak okudum.
Sami Güçlünün de içinde yer aldığı beş kişilik bir ekiple birlikte Konya Yurdunu ele geçirmek için fikir dünyamızı zenginleştirdiğimiz bu kitaplardan faydalandık. Ve İstanbul Konya Yurdunu ele geçirdik.
Soru: Çocukluğunuz nasıl geçti:
Muhafazakâr bir ailede yetiştim. Yani fikir dünyamızda muhakkak ailenin etkisi oluyor. Rahmetli babam dindar bir insandı. Babam yasak olduğu bir dönemde, yani 1950 öncesinde Kuran’ı öğrenmişti. Biz yedi kardeştik ve yedimize de Kur’an-ı Kerim O evimizde, ev ortamında öğretti. Gür sesli ve heyecanlı bir insandı, sesimin gürlüğünü ve heyecanımı babamdan aldım.
Soru: Bunca yasak bir ortamda abanız kendini nasıl yetiştirmişti.
Babam 1914 doğumluydu. 2011 de 97 yaşında vefat etti. Ailemde dedem de dâhil çok şehit var. Orta halli bir aile olarak geçimimiz tarıma bağlı idi. Ben tarlada da çalıştım, bilfiil üretim yaptım. Öyle ki, tırpan ile ot bile biçtim. Eski filmlerde rastlanır ya, çarıklı adam. Ben de çarığı ihtiyaçtan giydim.
Soru: köy hayatı hayatınızda ne gibi bir izler bıraktı.
Oldu elbette, tevazu ve alın terinin değerini öğretti. Mesela, Belediye Başkanı olduktan sonra Alaettin Tepesinde işçiler tırpanla ot biçiyordu. Ben de “tırpanı verin bakalım” dedim. İşçiler birbirlerine bakarak “Başkan şimdi tırpanı yere saplayacak” diye gülüştüler. Bir de baktılar ki usta bir tırpancıyım, şaşırdılar. Mesele tırpan şovu yapmak değil, işçiye yakın olmaktı. Böylece onların yaptığı işi yaparak onların seviyesine iniyorsun. Tevazu ve alın terine değer vermek budur.
Soru: Özel hayatımızla ilgili topluma misal olacak davranışlarınız oldu mu?
Elbette oldu. Ben hiç bir görevi laf olsun diye yapmadım. Başkanlığım sırasında halka hesap verdim. Halk hesap sormadığı hâlde ben hesap verdim. Hesap vermek için 6 yer seçtim 35 sene öncesinden, 90’lar dan bahsediyorum. Bunlardan birisinde, kaldırımın üstüne çıkıyorum, elimde mikrofon yok, yanımda koruma yok, basına haber vermek yok. Korumaya sen şöyle bir yüz metre öteye git deyip tek başıma “gelin, gelin hesap vereceğim” diyorum. Yüz kadar kişi toplanıyor etrafıma. Bu arada etrafımı da gözlüyorum. Uzaktan duyuyorum, Konyalı yanında Konya dışından gelmiş bir misafir var. Misafir: “kim bu adam, niye bizleri çağırıyor?” diye soruyor. Onlara, “buraya bana değer verin, beni alkışlayın ve aferin çekin, şu hizmetleriniz çok güzel olduğu için bize teşekkür edin demek için gelmedim. Kafanıza yatmayan, işinize gelmeyen, benim talimatımla ortaya çıkan ne varsa bana aittir. Aha, buradayım, gelin yakama yapışıp benden hesap sorun demeye geldim” diyorum. Halk durdu, birbirine baktı, onlar böyle bir şey görmemiş. Birisi dedi ki, “Ya gidin işinize bakın Başkanım. Bizim hesabımız sizinle değil, Ankara’yla, merkezle”. Ve tabi ufak tefek şeyler sordular, bunları not aldık, zamanla da çözdük. Altı noktada ki bu hesap verme neticesinde bana güven tavan yaptı.
Soru: Konya için Devlet gibi bir Belediye, Devlete borç verme. Nereden çıktı bu slogan?
Bu bizim kendimize olan güvenle alakalı. Yani güven duyuyorsanız kendinize, bunu rahatlıkla telaffuz edebilirsiniz. Biz bunu rahatlıkla telaffuz ettik. Halkta paylaştık, halk da bunu kabul etti.
Devlete borç verme meselesi, bizim en temel prensibimizdi. Yani Konya’dan çıkan, bizim olan sudan, su bedellerini ödemeyenlerin suyunu kesmedik. Resmi kurumlar ödemediği zaman suyu kesiliyor. Biz kesmiyoruz, ama dolaylı olarak devlet bizi borçlanıyordu. Bunu bir bakıma devlete borç verme gibi görüyorduk. Ama tabii ki biz farklı bir şey söyledik, daha farklı bir mesaj verdik, hizmet de verdik.
Devlete borç verme meselesiyle alakalı olarak meydanda mitingde şunu söyledim: Devletimizin başkanı gidiyor, San Marino, İsviçre, Luxemburg gibi, Konya’dan da küçük yerlerden borç para dileniyor. O zaman borç alan gidiyorsa, oradan gidiyorsa bizden gitsin dedik.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak devlete borç vermenin kendisine ağır geldiğini vurguladı ve borç para ihtiyacı olanların Konya’ya gelmesi durumunda destek vereceğini söyledi. Bu sözlerinin bazı çevrelerce hakaret olarak algılandığınsa da sonra takipsizlikle sonuçlandı. “maalesef Türkiye’de böyle bir ifade oldu, insanlar da inandı” diyerek o dönemin siyasi atmosferini ele aldı.
Konya’daki belediyecilik tecrübelerini de aktararak “o dönemde de muhalefetin seviyesiz ve korkunç bir tutumu vardı, şimdi de var, yani her dönemde çifte standart var”. Bu düşünceden hareketle belediye başkanları, görevlerini yerine getirirken şikâyet makamında olmamalı; hizmetlerini, ister iktidardan ister yerel imkânlardan kaynaklansın, kendilerini ispat etmek için kullanmalıdır.
Belediyecilikteki tecrübelerini İslam’ın tavsiye ettiği uygulamalarla irtibatlandırılarak “parmağını yılan deliğine iki kere sokmayacaksın. Yanlışı görecek aynı yanlışı tekrar yapmayacaksın, tecrübe budur.” Özellikle zor dönemlerde başkanlığın önemine dikkat çekerek “günümüzde de iyi hizmetler olmasına rağmen mesajın halka tam olarak ulaştırılamadığını, bunca hizmete rağmen bunu tam aktaramıyorlar, lisanı hal ile aktaramıyorlar” dedi.
Sosyal medyanın etkili bir anlatım usulü olmadığını vurgulayan Başkan, halkla yüz yüze iletişimin önemine dikkat çekti: “Biz de ayağına giderek anlatmak lazım. Mesela Meral Hanım İYİ Partiyi kurdu, bir proje partisi olduğu halde sokak-sokak gezerek halk ile iç içe oldu, irtibat kurdu ve netice aldı”.
Efsane Başkan olarak anılan, buna rağmen bu unvandan hoşlanmayan Anadolu insanının en mağdur olduğu dönemde çıkıp tek başına, cesurca “ben varım” diyecek kadar yiğit ve kararlı olan Başkanım için ben yine de “Efsane Başkan” diyeceğim. Bu unvanı halkımız verdi, ancak halkımız geri alır.
Gönüllerde kurduğu tahtı sadece hizmetleriyle değil, tevazu ve samimiyetiyle de halkına rehberlik ederek, 80 li yaşlara yaklaşmasına rağmen halen heyecanı ve muhabbeti her yerde zirvede tutarak davasını samimiyet ve ihlasla taşıyan Başkanımdan günümüz siyasetçilerinin alacağı çok ders vardır, kanaatindeyim. Talebelik yıllarından Belediye Başkanlığına, oradan siyaset sahnesine kadar geldiği önemli noktalarda çok zorluklar çekmesine rağmen yılmamış, mücadelesinde aklını yeteneği ve kültürü ile sağlamlaştırmış, örnek bir insan ve Başkanımız, Doç. Dr. Halil Ürün.

Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.