Merhamet
Sadece ülkemizde değil dünyanın neresinde yardıma ihtiyaç olduğunu duysak millet olarak ayağa kalkıyoruz. Allah’a şükürler olsun ki bu milletin merhametini tarif etmek için kelimeler yetmiyor.
Elazığ depremini daha unutamadan İzmir depremi ile sarsıldık. Depremi sadece deprem bölgesinde yaşayanlar hissetmedi, tüm ülke hissetti. Sabahlara kadar televizyon başında beklemedik mi? Kurtarma ekiplerini izlerken “Hadi inşallah bir can daha çıksın” demedik mi? Elazığ’da 27 saat sonra enkazdan çıkan 2,5 yaşındaki kız çocuğu Yüsra Yıldız için hangimiz duygulanmadık?
İzmir’de 91 saat sonra çıkan Ayda için hangimiz sevinçten ağlamadık? Hangimiz Ayda’nın annesi için dua etmedik? Günlerdir İzmir ile yatıp İzmir ile kalkıyoruz. Bizi diğer milletlerden ayıran en büyük özellik birlik, beraberlik ve merhametimiz.
Nedir bu merhamet?
Türk Dil Kurumu der ki; merhamet, bir kimsenin veya bir başka canlının karşılaştığı kötü durumdan dolayı duyulan üzüntü, acıma.
Merhameti biz kitaplardan öğrenmedik. Hiçbir yazar da bize merhameti öğretemez. Biz merhameti merhamet edenlerden öğrendik. Her birimiz annemizin gösterdiği merhametin sıcaklığını başka yerde görmedik. Ana kucağında bebekken aldık biz bu duyguyu. Gecenin bir saati ağlayan çocuk için uyanmak ne güzel merhamettir. Üşümesin diye çocuğunun üstünü örtmek ne büyük bir merhamet duygusudur.
Sonra inancımız emretti merhameti.
Allah’ın Rasulü, Müslim’den rivayetle: “Bu, Allah'ın kullarının kalplerine yerleştirdiği merhamettir ve Allah, ancak merhametli kullarına rahmet eder.” buyuruyor. İnancımızın bize çizdiği sınırların çoğunda merhamet var. “İnfak” mantığının temelinde de merhamet yok mu?
Necip Fazıl’ın “Reis Bey” eserini okuyan ve izleyen herkes “Merhamet” ne demek çok daha iyi anlar.
İnsanın içinden alın merhamet duygusunu, bir et ve kemik yığını haline gelecektir. Sadece insana özgü değil, yaradan diğer canlılara da vermiş bu duyguyu. Ağzında yavrusunu taşıyan köpeğin merhametini sorgulayabilir miyiz?
Millet olarak en güzel birlikteliğimiz merhamet çatısı. Suç işleyen bile pişmanım derken içindeki merhametle ve karşısındakinin merhametine sığınarak pişmanlığını ifade ediyor.
3 yaşındaki Ayda Gezgin’i Rıza Bey Apartmanı’ndaki enkazdan tam 91 saat sonra kurtaran ekibin konuşmalarına şahit olduk. O an minik yavruya dokunuşları ve sonrasında gözyaşları da merhametin eseridir. Yavrunun köfte ekmek isteğini duyup hastaneye onlarca köfte ekmek gönderenlerin de bu davranışı içlerindeki merhamet duygusundandır.
Küresel İnsani Yardım Raporlarında dünyanın en fazla yardım yapan ülkesi Türkiye olarak gösteriliyor. Türkiye’nin insani yardımda dünyanın süper güçlerini üçe katlaması da geçmişten aldığımız merhamet duygusundandır. Kâh Afrika’da, kâh Uzak Doğu’da veya hemen sınırımızda nerede bir mazlum varsa orada bizim merhametimiz var.
II. Beyazid’in tahtı Yavuz Sultan Selim’e bırakırken söylediği: “Adaletten ayrılma, acizlere ve biçarelere karşı merhametli ol. Kimsesizlere şefkat göster.” vasiyeti hepimiz için geçerlidir.
Teknolojisi gelişen, yaşam standartları yükselen ve yaşamı zorlaşan günümüz dünyası içimizdeki merhametin en büyük düşmanıdır. Üçüncü sayfa haberlerinde gördüğünüz her olumsuz haber bu duygumuzun azaldığındandır. Hayvanlara, savunmasız insanlara, kadınlara, yaşlılara ve doğaya zarar veren insanın(!) içinde azalan duygu merhamettir.
Yapmamız gereken şudur: Yaradılanı daha çok seveceğiz, insani duygularımızı daha çok ön planda tutacağız, çocuklara ve gençlere merhameti aşılayacağız. Biz köklerini asırlar öncesinden alan necip bir milletiz. Sahip olduğumuz bu değerleri davranışlarımıza ve sözlerimize yansıttığımız zaman çok daha başka bir dünyamız olacak.
Son olarak; “Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. O ne güzel yol göstericidir.”
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.