MHP'nin "çözüm süreci" ile ilgili şikayeti

MHP'nin "çözüm süreci" ile ilgili şikayeti
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, MHP'nin, "çözüm süreci" ile anayasal suç işlediği iddiasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında yaptığı suç duyurusu için "işleme koymama", Başbakan Davutoğlu ile süreçte yer alan bakan ve milletvekilleri hakkındaki şikayetine

ANKARA (AA) - BARIŞ KILIÇ - Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, MHP'nin, "çözüm süreci" ile anayasal suç işlediği iddiasıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında bulunduğu suç duyurusuna ilişkin "işleme koymama", Başbakan Ahmet Davutoğlu ile süreçte yer alan bakan ve milletvekilleri hakkındaki şikayetine ilişkinse "takipsizlik" kararı verdi.

MHP, "çözüm süreci"nde "anayasal suç işledikleri, görevlerini kötüye kullandıkları, suçu bildirmedikleri, terör örgütüne yardım ve yataklık ettikleri" iddiasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu ile süreçte görev alan bakan ve milletvekilleri hakkında 10 Ekim 2015'te yaptığı suç duyurusuna ilişkin süreci tamamladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yönünden soruşturmayı ayırarak, şikayete ilişkin "işleme koymama kararı" veren başsavcılık, Davutoğlu, bakanlar ve milletvekillerine ilişkin soruşturmayı da "takipsizlik" ile sonuçlandırdı.

Başsavcılığın iki kararının da değerlendirme bölümlerinde, devletin en öncelikli görevinin, vatandaşların sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri rahatça kullanmaları için gerekli tedbirleri almak ve asayişi sağlamak olduğu belirtildi.

Anayasada, yasama, yürütme ve yargı erklerinin görevlerinin ayrı ayrı belirtildiği hatırlatılan kararlarda, özellikle yürütme organının, ülkenin iç ve dış güvenliğinden TBMM'ye karşı sorumlu olduğunun altı çizildi.

Terörün, uzun yıllardır ülke gündeminde olduğu aktarılan kararda, "Terör sonucu 30-40 bin insanın öldüğü, binlerce kişinin şehit olduğu, ülke ekonomisine milyarlarca dolar zarar verdiği, iç güvenliği tehdit ettiği ve vatandaşların temel hak ve hürriyetlerinin kullanılmasına engel olduğu" ifade edildi.

Kararlarda, anayasadaki kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği, ülkenin iç güvenliğinin sağlanmasının, vatandaşın can ve mal güvenliğinin korunması ve temel hak ve hürriyetlerinin teminat altına alınmasının yürütmenin/hükümetin görevi olduğuna dikkat çekildi.

-"Süreç, yasal çerçevede devam etmiştir"

"Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun"un gerekçesinde temel amacın, toplumsal bütünleşmeyi sağlamak ve terörü sonlandırmak olduğunun vurgulandığı belirtilen kararlarda, kanunun, hükümete de çözüm sürecini sürdürmesi için kanuni yetki ve görev verdiği belirtildi.

Kararlarda şu değerlendirmelerde bulunuldu:

"Dolayısıyla bu sürecin yasal bir çerçevede devam ettiği tespit edilmiştir. Diğer taraftan terör suç olmaktan çıkartılmamış, terör ve terörist faaliyetleri cezalandıran Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, terörün finansmanını düzenleyen kanun hükümleri yürürlüktedir. Terör suçu ve suçlarıyla mücadelede zafiyet doğuracak herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Terörü sonlandırması amacıyla başlatılan çözüm süreci Anayasa ve kanundan kaynaklanan görev-yetki kapsamında yapılmaktadır. Bu kapsamda görev alan kamu görevlileri de kanundan kaynaklanan görev-yetkilerini kullanmaktadır."

Kararda, daha önce "çözüm süreci" ve süreçte yer alan başbakan, bakanlar, milletvekilleriyle ilgili soruşturma yapıldığı, takipsizlik kararı verildiği ve kararın kesinleştiği de belirtildi.

- İşleme koymama kararının gerekçesi

Kararlarda, bu değerlendirmelerde bulunulduktan sonra kararların diğer gerekçeleri sıralandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yönünden verilen kararda, "isnat edilen suçlamaların görevi sırasında Cumhurbaşkanlığı görevine ilişkin olduğu" belirtildi.

Kararda, anayasanın, Cumhurbaşkanına ilişkin "Sorumluluk ve sorumsuzluk hali" başlıklı 105. maddesinde, "Cumhurbaşkanının, anayasa ve diğer kanunlarda Başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır; bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur. Cumhurbaşkanının resen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil, yargı mercilerine başvurulamaz. Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tam sayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır" denildiğine dikkat çekildi.

Anayasadaki düzenlemenin "geçici dokunulmazlık" niteliğinde olmadığı, vatana ihanet dışında Cumhurbaşkanı hakkında "şahsi sorumsuzluk hali" bulunduğu ifade edilen kararda, "Cumhurbaşkanının görev süresi sona erse dahi vatana ihanet haricinde, görev süresinde işlediği ileri sürülen fiiller hakkında soruşturma yapılmasının ve yargılanmasının hukuken mümkün bulunmadığı, başsavcılığın da Cumhurbaşkanı hakkında soruşturma ve kovuşturma yetkisi olmadığı" belirtildi.

Kararda bu sebeple, şikayete ilişkin dilekçenin "işleme konulmamasına" karar verildiği bildirildi.

- "Soruşturma yetkisi TBMM'nin"

Takipsizlik kararında da Davutoğlu ve Bakanlar Kurulu üyelerine yöneltilen suçlamaların görevlerinden kaynaklanan eylemlere ilişkin olduğu vurgulandı.

Anayasa'nın 100. ve TBMM İç Tüzüğünün 107. maddesine göre, başbakan ve bakanlar hakkında görevlerinden kaynaklanan isnatlara dair soruşturma yetkisinin TBMM'ye ait olduğu anımsatılarak, başsavcılığın, başbakan ve bakanlar hakkında soruşturma yapma yetkisi olmadığı, bu sebeple "kovuşturmaya yer olmadığına" karar verildiği kaydedildi.

Kaynak:Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.