Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

MUHSİN YAZICIOĞLU VE KUTSAL DÂVÂSI (1)

MUHSİN YAZICIOĞLU VE KUTSAL DÂVÂSI (1)

“Dik duracağız, doğru gideceğiz”

 

  • MUHSİN YAZICIOĞLU: Bir saniyesine bile hakim olamadığımız, hükmedemediğimiz bir hayat için, bir dünya için bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz.”

 

 

Bir suikast sonucunda 25 Mart 2009 tarihinde Keş Dağları üzerinde ve “Üşüyorum” diyerek Sonsuzluğun Sahibi’ne, şahadet şerbetini içerek ulaşan ve Türk Milliyetçileri ile Ülkücülerin “Muhsin Başkan” olarak tanıdığı büyük dâvâ adamı Muhsin Yazıcıoğlu’nu, vefatının sekizinci yılında rahmetle anıyoruz.

“Allah yolunda öldürülen kimse hakkında “ölüler” demeyin. Hayır, aksine onlar diridir, fakat siz (bunu) anlayamazsınız.” (Bakara/154)

Yukarıdaki vahiy mucibince Muhsin Başkan şehittir inşaâllah. Bu adam gibi adamın mekanı cennet olsun ve nûr içinde yatsın.

Biz hayattayız. Ama o, beden olarak aramızda değil. Ruhlar âleminde “kalem”in çizdiği kaderimiz bizi bu kutlu dâvada buluşturduğundan bu tarafa ve ebediyete kadar da bir ve beraberliğimiz devam edecek.

Muhsin Başkan, en son Konya ziyaretinde Karaman’a da uğramış ve orada tarihî bir konuşma yapmıştı. Sanki ölümünü biliyormuşçasına o konuşmasında da ölümden ve dünyalık geçici şeylerden bahsetmişti.

Bu konuşması aslında ibretlik bir konuşmaydı.

Karaman’da şahadete ulaşmadan önce yaptığı konuşmada partililere ölümü şöyle anlatmıştı:

“Şimdi bakın yoldan geldik, yola gideceğiz. Hiç birimizin garantisi yok. Şurada ayakta duranın da, oturanın da garantisi yok. Yani, ruh bir saniyeliktir. Küf dedi mi gitti. Bunun da nereden geleceği, nasıl geleceği, ne şekilde yakalayacağı belli değil. Bir saniyenize bile hakim değilsiniz.

Bir saniyesine bile hakim olamadığımız, hükmedemediğimiz bir hayat için, bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın anlamı yoktur. Düz yaşayacağız, düz duracağız, düz yürüyeceğiz. Dik duracağız, doğru gideceğiz. Allah’ın izniyle hayatım boyunca hep böyle gittim. Allah’ın izniyle, olsak da milletle olacağız. Olmasak da milletle olmayacağız. Yarın ahirette Allah bize ‘niye iktidar olmadın’ diye sormayacak. Sorsa da ‘Vermediniz’ diyeceğiz.

 

SORUMLULARI BULUNMALI

Muhsin Başkan’ın helikopter kazasıyla ilgili elde müşahhas delil ve deliller tam anlamıyla oluşmadan hukukî olarak orta yere konuşmanın, sonuca ulaşmada ifade edebilecek bir şeyler olması gerekir. Büyük Birlik camiası başta olmak üzere Yazıcıoğlu ailesi bu konuyu zaten yakından takip ediyor.

Yalnız bu suikastle ilgili deliller yok edildiğinden gelinen nokta hiç de o kadar içaçıcı değil.

Suikast olma ihtimali ağır basan böylesine vahim bir kazanın üzerinden sekiz sene gibi uzun bir zaman geçmesine rağmen, şimdiye kadar ortaya suçlu bir kimsenin dahi çıkarılamaması çok düşündürücüdür.

Tarihe “siyasi suikast” olarak geçecek olan bu kaza elbette yeri ve zamanı gelince aydınlatılacaktır. Bir röportajında; “derin devlet değil, derin çeteler var” diyen ve “derin devletin değil, derin milletin adamı” olduğunu ifade eden Muhsin Yazıcıoğlu, adam gibi bir adam olarak bu dünyadan ahirete göçüp gitti.

Bize düşen asıl görev ise; geride emanet olarak bıraktığı mukaddes dâvasına sahip çıkarak “bir elinde Kur’an, diğer elinde bilgisayar” olarak özlediği Müslüman Türk gençliğinin omuzlarında; Türkiye’nin, Selçuklu ve Osmanlı gibi bir cihanşümul devlet olarak yeniden dirilişini, şahlanışını görmektir.

Mevcut iktidardaki hükümet de dâhil, Türk-İslâm coğrafyasındaki bütün mazlumların, garibanların, yetim ve öksüzlerin tek alternatifi; Türkiye’nin “büyük” ve “güçlü” bir şekilde Türk-İslâm Dünyasını içine alacak şekilde “Büyük bir Birlik” oluşturmasıdır. Muhsin Başkan, devamla bunu arzuluyor ve dost meclislerinde hep bunu dile getiriyordu.

Bu vahdeti kuracak potansiyel gücün Türkiye olduğunu bilen ehl-i salip haçlı zihniyeti, önce Balkanlar’da tekrar harekete geçerek Ortadoğu başta olmak üzere Orta Asya ve Türkistan’da, Myanmar’dan Doğu Türkistan’a ve Afrika’ya varıncaya kadar Türk-İslâm Medeniyeti’nin yeşerdiği ana merkezlerde karışıklıklar çıkartarak birliği parçalamak ve Türkiye’nin başına büyük bir kördüğüm atmak için var gücüyle üzerimize doğru büyük hamleler yapıyor.

Bunu yaparken de kendini saklamak için eski taktiği olan derin çeteleri (paralel yapıları) ve yerli (hain) uşakları kullanıyor. Millet olarak ve ümmet olarak her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe muhtacız.

 

YARIN: Muhsin Başkan, kimlerle ve hangi küresel güçlerle mücadele etti?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan (Tarih Yazıları) Arşivi
SON YAZILAR