Birinci Dünya Savaşı sonrasında, savaşı kazanan devletler; Amerikan başkanı Woodrow Wilson’un Kongrede yaptığı konuşmada bahsettiği 14 ilke “ YENİ DÜNYA DÜZENİ’nin” nasıl kurulacağını belirledi.

Buna göre 12. maddede şöyle diyordu; bugünki Osmanlı imparatorluğu’ndaki Türk kesimlerine güvenli bir egemenlik tanınmalı(burada kastedilen; İç Anadolu’ya hapsedilmiş, sınırları SEVR haritası ile belirlenmiş bölgedir. Bunun dışındaki bölgeler başka etnik unsurlara verilmek düşünülmüştür.) Türk yönetimdeki öbür uluslar da her türlü kuşkudan uzak yaşam güvenliği ile özerk, gelişmeleri için tam bir özgürlük sağlanmalıdır (yani; azınlıklar, diğer uluslar, çoğunlukta oldukları yerlerde -self determinasyon- kendilerini yönetme hakkına sahip olabileceklerdi).

Wilson prensiplerini göre Anadolu’da birliğin bozulması, anadolu’nun küçük yönetimlere bölünmesi demekti. Bu madde, dayatılan Sevr haritasının Anadolu’ya kabul ettirilmesi anlamına geliyordu. Yeni Dünya Düzenini korumak isteyenler; “ böl, parçala, yönet” yoluyla sömürülmeleri devam ettirmek istemişlerdi.

FAKAT: Milletimizin beş yıl süren Kurtuluş Savaşı vererek, Yeni Dünya Düzeni kurmak isteyenlerin oyununu bozdu ve yepyeni bir zaferle kendi kaderini tayin etmiştir. Türkiye, 1. Lozan ve 2.Lozan görüşmelerinden sonra, Anadolu’da hakimiyetini kabul ettirmiştir. Anadolu dışında kalan Osmanlı Toprakları itilaf devletleri tarafından işgale devam edilmiştir. Bu yeni dünya düzeninin amacı yeni SÖMÜRÜ DÜZENİ kurmaktı.

Bu sömürü düzeni ikinci Dünya Savaşı’na kadar sürdü ve nihayetinde savaşı kazananlar yeniden bir dünya düzenini kurmak istediler.

ABD başkanı Roosevelt, Birleşik Krallık Başbakanı Churchill ve Sovyetler Birliği başkanı Stalin, Yalta Konferansıı’nda, Dünya’nın geri kalanını; nasıl paylaşacaklarına ve Dünya’yı nasıl yöneteceklerine karar verdiler. Bu konferansta; Mısır, Hindistan, Pakistan, Tunus, Fas, Cezayir, Libya’nın sınırlarını adeta cetvelle çizdiler. Birinci Dünya Savaşı sonrasında, yeni sömürü düzenlerini kuran devletler, aynı zamanda kurdukları düzeni devam ettirecek; Milletler Cemiyeti’ni kurmuşlardı. İkinci Dünya savaşını kazanan devletler de; Dünya’nın geri kalanını paylaşarak, kuracakları Yeni Dünya Düzeni’ni devam ettirmek için, Birleşmiş Milletler ve bunun yanında bir çok Uluslararası Örgütü kurdular. Bunun yanında Amerika ve Sovyetler ‘dünya liderliği’ yarışına girerek yeni bir dönem başlattılar. Bu dönemin adı: “SOĞUK SAVAŞ” dönemi olmuştu. Dünya adeta; siyasi, ekonomik ve askeri olarak ikiye bölünmüştü. ABD KAPİTALİST bir düzen kurmuştu, Sovyetler de KOMÜNİST bir sistem kurmuştu. Dünya bu iki sistem etrafında, iki kutupa bölünmüştü. İşte tam da bu soğuk savaş döneminin zirveye çıktığı yetmişli yılların sonunda PKK kurulmuştu. Abdullah Öcalan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde siyaset bilimi okudu. Ankara Üniversitesi’nde okurken Marksizm’den etkilendi burada öğrenci hareketlerini örgütledi. Daha sonra fakülteden ayrılarak 1977’yi arkadaşlarıyla PKK’yı kurdu. Türkiye’deki sağı sol mücadelesinin getirdiği huzursuz ortam Öcalan ve arkadaşlarının Suriye’ye kaçmasını zorladı. Suriye’de PKK’nın çekirdeğini oluşturan militanları eğiterek, Ağustos 1984’te Eruh‘ta ve Şemdinli‘de iki köye eşzamanlı baskın yaparak ilk eylemini yaptı. 1999’da Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirildi ve hapsedildi, daha sonra yargılanarak idama mahkum edildi. 1978’den günümüze kadar baskın, insan kaçırma, bombalı saldırı, intihar eylemi, gasp, yargısız infaz ve benzeri binlerce silahlı terör eylemi yaptı.

80 li yıllarda devletin resmi makamları tarafından bile bilinmeyen, adeta paralel bir yapı gibi kurulan, Dış Güçlerden emir alan, devlet içindeki ‘hukuksuz yapılar’ tarafından, Güneydoğu’daki masum halka yapılan baskı ve eziyetler, PKK’nın kendisine taban bulmasını sağladı. Kürtler yaklaşık on yıl boyunca PKK’ya karşı mücadele etti.

Devletin içine çöreklenen bu ‘kirli ve derin yapılar’ tarafından silahları toplatılan Kürt halkı, mücadeleye devam edemedi ve savunmasız hale geldi ve PKK propagandasına maruz kaldı. Günümüzde PKK Doğu Karadeniz’e de yerleşme çalışıyor, fakat herkeste kendisini savunacak silahlar olduğu için, Doğu Karadeniz’de yerleşmeyi başaramamıştır. PKK destekçileri doksanlı yıllarda SHP listelerinden milletvekili seçilerek siyasete girdiler. O günden bugüne kadar çeşitli partiler kurarak PKK güdümünde günümüze gelindi.

Devamı gelecek yazımızda..

PEKİ;

PKK’NIN KENDİNİ FES ETME SÜRECİNE, HANGİ KOŞULLARDA VE NASIL GELİNDİ..?

-Bölgemizdeki Koşullar

-Devlet Bahçeli’nin Attığı Adımlar

-Dünyadaki Diğer Terör Örgütlerinin Tasfiye Süreçleri

-Tasfiye ve PKK’nın Fesih Süreci

-Yeni Bir Dönemin Şifreleri