Ahmet Çapanoğlu

Ahmet Çapanoğlu

TOPLUM KURALLARI

TOPLUM KURALLARI

Hayatı kolaylaştırmak yerine, zorlaştırarak sanki mutsuz olma derdindeyiz. Nedense hep yaşadıklarımızı kabullenmek ve ders almak yerine, “belkilerin” ve “keşkelerin” arkasına sığınıyoruz. Sığındıkça da mutsuzluk yakamızı bırakmıyor. Bu iki sözcüğü hayatımızdan çıkartıp, bunların yerine; yerine göre “iyi ki yapmışım,” yerine göre de “iyi ki yapmamışım” diyerek pişmanlık duyacağımız şeyleri yapmamış olsaydık, mutsuz olmayacaktık. Tabii ki mutluluk duygusu da kişiye göre farklılık arz eder. Çünkü bu duygu, kişilere göre farklı anlamlar içerir ve farklı olayların kabullenilmesinden kaynaklanır. 

Kimi insan mantık yürütümüyle kabullendiklerinden mutlu olur, kimisi de duygusal davranışları sonrasında oluşan kabullenmeyle mutlu olur. Yani her ikisi de kabullenmeyle başlar. Aslında olması gereken, insanın içinden geldiği gibi yaşamasıdır.

Ne gariptir ki, insanlar hangi mantıkla yola çıkarsa çıksın, “insanlar ne der?” düşüncesiyle hareket edip kendilerini kasarak rahat bırakmadıkları zaman, “belki ve keşkelerin” olduğu şeyleri hayatlarına doldurur ve mutsuz olurlar. Bu kendi kendilerine kuruntu yapmalarından öte, çoğu zaman verilen kararların kendi istekleri dışında toplum kuralları denilen, insanların öyle ya da böyle istemelerinden ve dayatmalarından kaynaklanır. Toplum baskısı ve toplum kurallarının ortaya çıkardığı kararlar, insanların kendileri olmasını engeller. İşte insanların mutsuzlukları da bu yüzden ortaya çıkmaya başlar.

Şu da bir gerçek ki, insanlar, toplum kurallarına göre yaşamayı en kolaycı yol olarak seçiyorlar. Bu toplum kuralları; istesek de, istemesek de bize dikte edilmiş olarak yaşıyoruz. Allah akıl vermiş, fikir vermiş ama kimse bunları kullanmadan, ilahi bir emirmiş gibi yıllar boyunca bu toplum kurallarına uymaya devam ediyor. Aileden ve yetişme tarzımızdan tutun da, toplumda oluşmuş örf adetlere karşı çıkmamak bilinciyle, doğruyu ve daha güzelini araştırmaktan kaçınıyoruz. Allah’ın emri gibi kayıtsız şartsız teslimiyetteyiz. Bu kurallar birinin koyduğu, kendine göre doğrulardır. İnsanlar hep bu toplum kurallarıyla yanılgıya düşüyor ve doğru gibi kabullenme yoluna gidiyorlar. Yargılamak yok, araştırmak yok, kayıtsız şartsız teslimiyet var ve neredeyse örf adetleri din kuralları gibi yaşamak var. Sanki ilahi emir gibi eleştiriye kapalıdır bu kurallar.

Toplumun kurallarından kaçamazsınız ve yok sayamazsınız ama herkesin kendine göre bir inancı ve bir doğrusu vardır. Birine göre doğru olanın, gerçekte doğruluğu ne kadar doğrudur? Sana göre doğru olan, bana göre yanlış, düne göre doğru olanın bugüne göre yanlışlığı ortaya çıkabilir.

Toplum kuralları, örf ve adet dedik ya işte inanç sistemimiz de bu yönde. Yani inanç sistemimiz de sıkıntılı. Allah’a da inandığımız gibi yaşamıyor, yaşadığımız gibi inanıyoruz. Nefsimizin esiri olarak yaşıyor, ahlaki ve dini deformasyonla, hayatımız ve inancımız da, toplum kurallarıyla deformasyona uğratılıyor.

Peki, insanlar bu toplum kurallarına neden bu kadar entegre olmuş dersiniz? Aslında bunun altında yatan gerçeklerin başında, bu kuralların dışına çıkınca beğenilmeme, dışlanma ve yalnız kalma korkusu vardır. Bu korku, insanların kompleksli olmalarından kaynaklanıyor. Kompleksini yenemeyince de doğruları bulamıyor, kuralların içerisinde boğulup kalıyorlar.

Genel kabul görmüş konuların dışına çıkıp kendi farklılığını ve doğruyu ortaya koyamamak, işte bu korkuları ortaya çıkartıyor. Aslında bu “genel” denen durum ne? “Hangi genel?” diye yargılamaktan bile korkuyoruz. Genel kabul görmüş dediğimiz ne varsa bir anlamda çoğunluğa uymayı ortaya koyuyor. Çoğunluğa uymakta sürü psikolojisini ortaya çıkıyor.

Dedikoducu toplum haline geldiğimiz göz önüne alınırsa, yaptıklarımız doğru da olsa, yanlış da olsa zaten eleştiri ve küçümseme gelecektir. Bu yüzden, insan kendi doğrularını yapmayı, düşüncelerini söylemeyi ve doğru bildiğini yaşamayı ertelememelidir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Çapanoğlu Arşivi
SON YAZILAR