“Mübarek Ramazan’da ‘Uçkur Davası’ mı görülür” diyebilirsiniz.

Ben de öyle dedim.

Bu ayın manevi havası ile uyuşmadığını biliyorum da, gazetelerde “Deniz Baykal’a yapılanlar bir-bir çözüldü” haberini görünce “aklımda kalacağına bari paylaşayım” dedim.

Malum kaset meselesi.

Haberde, Fethullahçı Terör Örgütü’nün Baykal’a ve üst düzey MHP’lilere nerede ve nasıl “Kumpas” kurulduğundan detaylı şekilde bahsediliyor. Çukurambar’daki Nesrin Baytok’un evine gizli kameraların nasıl yerleştirildiği teferruatı ile anlatılıyor.

İnsan bunları okuyunca hayretler içinde kalıyor inanın. Ülkemizin nasıl bir badire atlattığı çok daha iyi anlaşılıyor.

Adamların kumpas işlerinde ne kadar maharetli olduğu yapılan işlerden de belli oluyor.

Benim anlamadığım, Baykal’ı da o eve FETÖ Örgütü mü götürdü?

Diyorlar ki; Fetö’cüler Baykal’a kumpas kurdu. Bunu söylerken herkesin zarfa bakmasını sağlıyorsunuz. Herkes zarfa bakarken, mazruf ihmal ediliyor.

Asıl olan nedir: Asıl olan, zarfa değil mazrufa bakmaktır.

Fetö’cülerin alçaklığını tartışmıyoruz. Zaten 15 Temmuz’da alçaklık tescil edildi. Kişisel menfaatleri için her türlü şerefsizliği yapabileceklerini hep beraber gördük.

Demek oluyor ki; Fetö’cüler Baykal’ın yapısını biliyordu.

Baykal ki, evli barklı bir aile babası. Dahası, Atatürk’ün kurduğu köklü bir partinin de Genel Başkanı. Mızrak çuvalda gizlenir mi? Velev ki kamera olmasaydı, velev ki Fetö’cüler “Kumpas” kurmasaydı bile Baykal’dan öyle bir eylem sadır olmamalıydı. O makamdaki bir adamın uçkuru o kadar gevşek olmamalı. Neden bu zaviyeden bakmıyoruz da hep olayı kumpasa bağlıyoruz?

Dedik ya; kumpasçılar asaletlerinin (!) gereğini yapıyorlar.

Ama şeytana uyan? “Bir kereden bir şey olmaz” diyen? “Kim görecek, kim bilecek” diyerek tıpış-tıpış Çukurambar’ın yolunu tutan sütten çıkan ak kaşık mı sizce?

Ya da her şeyi biz yanlış anlıyoruz da; Baykal aslında Şener Şen’in filmdeki gibi sekreterine inşaat malzemesi mi yazdırıyordu?

“Yaz kızım. İki kamyon…”

Töbe estağfirullah. Mübarek günde neler söyletiyorsunuz insana?