Ahmet Çapanoğlu

Ahmet Çapanoğlu

Yanlış Bildiklerimiz-1

Yanlış Bildiklerimiz-1

Ölümün Kişiye Yakışmaması,

Erken Ölüm

 

Yıllardır hep kafamı meşgul eden bir konudur. Çok sevilen biridir veya o an için sanki söylenmesi mecbur gibi her gidenin arkasından söylenir bu sözler. "Erken gittin, ölüm sana yakışmadı, daha yapacak çok işi vardı, oğlan evlendirecek kız gelin edecekti, erken gittin be kardeş, bizi neden bıraktın" gibi sözler çıkar insanların ağzından.

Acıdan mıdır, dil alışkanlığından mıdır, yoksa bir şey söylemiş olmak için mi söylenir, çözebilmiş değilim. Ah kardeşim keşke gitmeseydin. Daha yapacak çok şeylerimiz vardı, gibi serzenişler. 15 yaşında bir gencin cenazesine de gitseniz aynı sözler, 70 yaşında bir yaşlının cenazesine gitseniz de aynı sözler.  kafam almıyor bunu.

Sahi ölüm kime yakışır, ne zaman yakışır, uygunluğu ve uygunsuzluğu nedir?

Zamanını sen mi tayin ediyorsun, serzenişin kime?

Ya da erken doğan bir bebeğe ah be kardeşim erken doğdun, biraz daha bekleseydin mi demek lazım.

Bu zamanlamanızdaki kıstas ne, neye göre bunları söyleyebiliyorsunuz.

Sizin yaptığınız bir dua mı yoksa yüce Allah’ın işine karışmak mı?

Erken gitti beeee. Hadi canım sende. Nerden biliyorsun erken gittiğini. Onun canını sen mi verdin ki de süresinden önce gittiğini söylüyorsun. Bu dünyaya kimin ne zaman geleceğini, kimin ne zaman gideceğini sen mi tayin ediyorsun. Yoksa sana bildirildi de bir güç tarafından o süre kısaltıldığı için mi bu söylediklerin?

Sıkıntı nedir?

Aslında sıkıntı cehaletten ileri gelmektedir. Cahiliyet dönemi, kainat var olduğu müddetçe olacaktır da. Hiç düşünmez misiniz ki söyledikleriniz yüce Rabbime bir isyandır. Kadere isyandır. Ona ömür biçerken rabbine muhalefettir.

Hiç düşünmez misin ki Rabbin ezelde ruhları yarattığında hepimize bu alemde bir süre tanımış, konaklama süresi vermiş.

Ne bir saniye fazla, ne bir saniye az.

Rabbim Nahıl  suresinin 61. ayetinde - “O ecelleri gelince ne bir saat geri bırakılabilirler ne de öne alınabilirler.” diye buyuruyor. Peki bizim muhalefetimiz niye? Kime karşıdır bu sözlerimiz? Ölene mi, rabbimize mi ? (haşa). Ölen her insan eceliyle ölür, gençti vakitsiz gitti gibi sözler söylenmez. Rabbimize muhalefettir bu söz. Allah’ın hükümlerine muhalefet olursa da insanın imanına zarar gelir küfre düşer.

Çoğu zaman ölüm şekillerini de yargılamaya başlarız. Kimi insan hastalık sebebiyle, kimi çarpma, boğulma ve yanma sebebiyle veya diğer sebeplerle ölür. Allah, doğup yaşamayı yarattığı gibi, ölümün ve hayatın sebeplerini de yaratmıştır. Çünkü ecel, hayatın tereddütsüz olarak son bulduğu andır.  Böyle ölüm mü olur, oraya gitmeseydi ölmeyecekti, keşke şu doktora da gitseydi yaşardı gibi sözlerde anlam karmaşasında yerini alır. Keşke o uçağa binmeseydi… (Bu konu ile alakalı olarak rabbim Ali İmran Suresi 154. ayetinde Evlerinizde olsanız da üzerine ölüm takdir edilenlerin bulunduğu yerde öleceği bildirilmiştir diye buyuruyor) binmeseydi yatağında ölecekti. Binmeseydi başka bir şekilde ölecekti. Bunun takdiri ve yorumu sana ait değil ki. Bunu tayin eden biri var. Eğer onun eceli gelmeseydi Rabbin onu uçağa da bindirmez, yaşaması gerekseydi ona şifayı bulacağı yere de yönlendirirdi. Onun oraya gitmesinde de bir ilahi hikmet olduğunu anlamaz mısın, demek ki onun bu fani alemdeki süresi bu kadarmış.

Ölümden kaçışın olmayacağı gibi, geçen her saniye, ölüme doğru atılan bir adımdır. Allah her kuluna belirli bir ömür vermiştir. Vakit gelince “ölüm gelmiş cihana baş ağrısı bahane” olur.

Yine rabbim Ali İmran suresi 145. Ayeti’nde; “Hiç kimse yoktur ki ölümü Allah’ın iznine bağlı olmasın. Ölüm belli bir süreye göre yazılmıştır” diye buyuruyor. Demek ki belli bir süre var. Öyle bir kaza görüyorsunuz ki, adam kurtuldu, nasıl çıktı o araçtan inanılmaz, diyorsunuz. O kurtulmadı, ölme zamanı gelmemiş ki ölmemiş. Eğer onun da süresi dolmuş olsa onu kim bu dünyada tutabilirdi.

Rabbim yine bir ayeti celilesinde belirli ecel olduğunu belirtirken- “Sizi çamurdan yaratan sonra ölüm zamanı takdir eden odur. Bir de o’nun katında belirli bir ecel vardır. Siz hala şüphe ediyorsunuz” (En’am: 2)

Evet siz hala şüphe mi ediyorsunuz. Kimin kontrolünde olduğunuzun farkına varıp, kimin erken gittiği kimin geç gittiğini, ölüm şekillerinin nasıl olduğunu mu tartışıyorsunuz. Siz bu ayetler neticesinde hâla erken gittin,  ölüm sana yakışmadı, daha yapacak çok işi vardı, gibi sözleri söylemeye devam mı edeceksiniz. Dikkat edin bir yere muhalefet ediyorsunuz. Ecel tek olup Amentü esaslarından “kaza ve kaderin hayır ve şerrin Allah’tan olduğu”na muhalefet ediyorsunuz.

Dilimizi küfre götürecek sözlerden koruyalım.

Allah (cc) sizlere “Rahmet” etsin.

CANA ŞİFA olsun

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber... 
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?                              

Necip Fazıl Kısakürek

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
  • aynen jon waynen / 14 Haziran 2017 15:02

    Aynen con waynen

    Yanıtla (0) (0)
  • Misafir / 04 Şubat 2014 Salı 21:40

    Ahmet bey çok güzel ve doğru şeyleri paylaşmışınız herkes üzerine düşeni almasına vesile olursunuz inşallah

    Yanıtla (0) (0)
  • Ahmet / 05 Şubat 2014 Çarşamba 14:35

    Abicim çok güzel bir konuya değinmişsin inşallah bundan sonraki yazacakların da bu yazdığın gibi yanlış bildiğimiz doğruları düzeltmemize yardımcı olur.Allah bilmeden yaptığımız hatalardan korusun.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ahmet Özkağnıcı / 05 Şubat 2014 Çarşamba 22:22

    Ahmet eline ve gönlüne sağlık, Allah yardımcın olsun

    Yanıtla (0) (0)
  • Mehmet uyar / 07 Şubat 2014 Cuma 13:21

    Ahmet abi çok güzel ve açıklayıcı olmuş, üstelik ayetlerle desteklemişsin. Allah yolunu açık etsin düşüncene sağlık

    Yanıtla (0) (0)
  • Perihan dinç / 10 Şubat 2014 Pazartesi 00:00

    Ahmet hayırlı olsun Yüreğinden gelenleri çok güzel kaleme aktarmışsın kalemine gönlüne sağlık abi Allah daim etsin utandırmasın inşaallah

    Yanıtla (0) (0)
Ahmet Çapanoğlu Arşivi
SON YAZILAR