Akdeniz ve Ölü Deniz’in kuzey sınırı arasında yer alan Kudüs, Ortadoğu’da olup dünyanın en eski şehirlerindendir. Doğu Kudüs ile birlikte düşünüldüğünde nüfus ve alan olarak İsrail’in en büyük şehridir. Eski Kudüs 1981 yılında Dünya Mirasları arasına girdi. Şehir ayrıca tehlike altında olan Dünya Mirasları arasındadır. Modern Kudüs, eski Kudüs’ün sınırlarını aşarak çok büyümüştür ve vahye dayanan bütün dinlerde kutsal sayılan bir şehirdir. Bunun başta gelen sebebi ise Yüce Allah'ın insanları doğru yola iletmeleri üzere görevlendirdiği peygamberlerin birçoğunun bu şehirde yaşamış veya en azından hayatlarının bir bölümünü bu şehirde geçirmiş olmalarıdır. Ayrıca bu peygamberlerden bazılarının mabed olarak kullandıkları mekanlar da bu şehirdedir. Yahudiler için en kutsal şehirdir. Çünkü kutsal kitaplarına göre İsrail Kralı Davud, milattan önce Kudüs’ü Birleşik İsrail Krallığı’nın başkenti olarak inşa etti ve oğlu Kral Süleyman ilk tapınağı şehrin içinde kurdu. Hristiyanlar için Kudüs’ün kutsallığı, İncil’e göre İsa’nın bu şehirde çarmıha gerilmesinden ve üç yüz yıl sonra Azize Helena’nın İsa’nın hayatındaki hac noktalarını belirlemesinden gelmektedir. Kudüs, İslam'da da çok özel bir yere ve kudsiyete sahiptir. Müslümanların ilk kıblesi olan Mescidi Aksa'yı bağrında barındırması ve Resulullah (s.a.s.)'ın isra ve mirac mucizesine şahid olması bu üstünlüğünün sebeplerinin başında gelir. 610 yılında ilk kıble olmuştur ve Kur’ana göre Peygamber Efendimiz on yıl sonra Miraç’a bu şehirden çıkmıştır. Yeryüzünün en faziletli mekanları camiler, camilerin de en faziletlileri Mescidi Haram, Mescidi Nebevi ve Mescidi Aksa'dır. Ne acıdır ki bu kutsal mekanlar, Filistin toprakları içerisinde yer alan Kudüs yıllardır İsrail tarafından işgal ediliyor. Ama dünya bu zulmü sadece izlemekle yetiniyor. Kudüs davası sadece Filistinlilerin veya Türklerin değil bütün Müslümanların davasıdır. Bugün Filistin topraklarında o toprakların bağımsızlığı, Kudüs'ün ve Mescidi Aksa'nın kurtarılması için mücadele eden bir tek kişi olmasa bile Müslümanların yine de bu davaya sahip çıkmaları gerekir. Nitekim Salahuddini Eyyubi, Kudüs'ü ve Mescidi Aksa'yı bu inanç ve şuurla haçlılardan kurtarmıştı. Onun haçlı işgalini içine sindirememesi ve o kutsal mekanlar için uykularının kaçması bir Filistinli ya da Arap olmasından değil Müslüman olmasından kaynaklanıyordu. Onun zamanında haçlıların işgali altındaki yerlerde herhangi bir fiili mücadele olmamasına rağmen Salahuddini Eyyubi yine de harekete geçmiş ve işgale son vermişti. Ama ne yazık ki günümüzde farklı coğrafyalarda yaşayan Müslümanlar onların mücadelelerine destek olmayı bırak, sahiplenmekten bile çekiniyorlar. Hatta ne acıdır ki bir kısımın hiç bilgisi, ilgisi yok. Oysa ki elhamdülillah müslümanım diyen herkesin o kutsal mekanların bağımsızlığı için sürdürülen mücadeleye destek vermesi gerekir. Bu kapsamda belediyecilik anlayışı içerisinde Sayın Başkan Fatma Toru belki de bir ilke imza atarak herkese açık ücretsiz ve hatta organizasyon sonunda yirmi kişiyi ücretsiz olarak Kudüs'e göndereceği bir akademi oluşturdu. Farklı konuklardan oluşan beş haftalık programa yaklaşık 400'ün üzerinde duyarlı Kudüs sever vatandaşımız katıldı. Ve finali Sultan Abdülhamit Han'ın dördüncü kuşak torunu olan Orhan Osmanoğlu ile yapmak anlamlı bir kapanış oldu. Ne mutlu ki akademi sonunda yapılan sınavla da 20 kişi Kudüs'ün havasını solumak için hak kazandı. Hassasiyetlerinden ötürü Meram Belediye Başkanı Sayın Fatma Toru hanımefendiye, emekleri geçen belediye çalışanlarına, bilgi ve tecrübelerini aktaran hocalara ve bu organizasyona katılım sağlayan büyük küçük tüm öğrencilere sonsuz şükranlarımı ve teşekkürlerimi sunuyorum. Bende bu akademinin ufak bir parçası olarak akademiyi tamamlamanın buruk mutluluğunu yaşıyorum. Rabbim o ruhu yaşamak, ibadetlerini yapmak isteyen herkese nasip etsin.