Mustafa Balkan

Mustafa Balkan

3. Millî Kültür Şûrası

3. Millî Kültür Şûrası

3-5 Mart tarihleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirilen III. Millî Kültür Şûrası’nın ‘Sonuç Raporu’ nihayet açıklandı.

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın ‘Girizgâh’ıyla 14 Mart 2017 günü yayımlandı. Sayın Kültür Bakanı, “Türkiye’nin zengin kültürel birikimini daha da zenginleştirmek ve yeni kültür politikalarına yön vermek üzere gerçekleştirdiğimiz 3. Millî Kültür Şûrası önümüze son derece ufuk açıcı bir yol haritası” koyduğunu belirterek “Şûrada ortaya çıkan hiçbir cümleyi, hiçbir fikri ve öneriyi zayi etmeden hayata geçirmek için tam bir fikr-i takip içinde olacağız” diyor.

O şûrada 17 komisyon toplanmış, Türkiye’nin dört bir yanından ve yurt dışından üye ve müzakereci olarak katılan yazar, sanatçı, akademisyen ve münevverler fikir ve düşüncelerini dile getirmişlerdi.

Bakan Avcı, 3. Millî Kültür Şûrası’nın parolasının “Dünyanın İyiliği için Türkiye” vecizesi olduğunu belirterek “Medeniyet tarihinin en parlak sayfalarının yazıldığı Türkiye, dünya kültür mirasının da en kıymettar hazinelerinin ev sahibidir. Şûramız kuvvetle teyit etmiştir ki; bütün zenginliğiyle bu evi, evimizi, dilimizi, ülkemizi, kültürümüzü, irfanımızı bütün tehdit ve saldırılara karşı özenle koruyacağız. Kültürümüzü, sanatımızı, edebiyatımızı, değerlerimizi korumakla yetinmeyeceğiz, bütün insanlık için geliştireceğiz. Devlet ve millet olarak, merkezî ve yerel yönetimler olarak, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları olarak, kamu ve özel sektör olarak, kurumlar ve şahıslar olarak kültürümüzü geliştirmek, düşünce hayatımızı zenginleştirmek, evrensel değerlere güç vermek için elimizden geleni yapacağız” ifadelerine yer veriyor.

Kültür Şûrası’nda, Türkçemizin yoksullaşması tehlikesine özellikle işaret edildiğini ve üç büyük dilin (Farsça, Arapça, Türkçe) zenginliğini taşıyan Eski Türkçenin (Osmanlıca) öğretilmesinin gereğinin kuvvetli bir şekilde ifade edildiğini kaydeden Avcı, “Türkiye insanlığın ortak mirası olduğu gibi Türkçemiz de insanlığın en önemli, en kıymetli hazinelerinden biridir. Dilimizin bütün zenginliğine sahip çıkmak, Balkanlardan Kafkaslara, Kazan’dan Sana’ya kadar bütün gönül coğrafyamıza da sahip çıkmaktır.” şeklinde açıklama yaparak şu ifadelere yer veriyor:

Uzlaşma kültürüne anlamlı bir katkı sunan bu Şûra bir kez daha göstermiştir ki Türkiye, medeniyet birikimi itibariyle çatışmayı, rekabeti, kavgayı, redd-i mirası değil; vefayı, sevgiyi, merhameti, adaleti ve dayanışmayı esas alan bir birikimin mirasçısıdır. Yüzyıllardır irfan geleneğimizden beslenen kültürümüzde yaratılmışların en şereflisi olan insanın haysiyetini korumak her şeyden önemlidir.

Yüzyıllardır irfan geleneğimizden beslenen kültürümüzde yaratılmışların en şereflisi olan insanın haysiyetini korumak her şeyden önemlidir. İnsan başta olmak üzere bütün varlığın hukukunu korumak, şehrin hukukunu, başkalarının hukukunu korumak millî kültürümüzün harcıdır, mayasıdır. Şûra kapsamında yapılan tartışmalardan birinde de öne çıkarıldığı üzere, “kültür”, doğrudan doğruya insana ilişkin bir meseledir ve insanın eseridir. Öyleyse insan tasavvurumuzu daima aklımızda tutmalı ve her daim insan haysiyetini yüceltmeliyiz ki hem insanımızı, hem toplumsal dokumuzu hem de evrensel insani değerleri koruyalım, savunalım.

Bu yüzden “Dünyanın İyiliği İçin Türkiye” diyoruz.

Dünyanın vicdanı olan Türkiye, Yalnız Türkiye değildir.

Kültür, medeniyetimizin üzerinde yükseldiği zemindir.

Bu ortak zemin üzerinden bütün farklılıklarımızla birlikte bugünlere geldiğimiz gibi geleceğe de birlikte yürüyeceğiz.

Bizi bir arada tutan ve bir kılan derin manevi bağlar, hiç şüphesiz farklılıklarımızın teminatıdır.”

Tarihin ve coğrafyanın merkez ülkelerinden biri olan Türkiye, bütün inanç ve düşüncelerle bir arada bin yıllık birlikte yaşama tecrübesine sahiptir.

Bu tecrübe, bütün insanlık için değerli ve kıymetli olduğu kadar bizimle aynı coğrafi kültürel iklimi yaşamayan ülkeler için de zengin bir ilham kaynağıdır.

İnsanı esas alarak, berrak ilim ve irfan geleneğimizden beslenerek, her türlü tahakkümü ve ayrımcılığı reddederek, her insanın, her canlının hukukunu koruyarak evimize, dilimize, ülkemize, kültürümüze sahip çıkacağız.

Anadolu’nun derin irfanına yaslanacağız ve insanlığın birikimiyle çatışma içinde olmayacağız.

Dilimiz, evimizdir, yuvamızdır, ülkemizdir.

Dede Korkut’un, Hoca Ahmet Yesevi’nin, Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî’nin, Mevlana Celaleddin-i Rûmi’nin, Hacı Bayrâm-ı Veli’nin, Şeyh Şaban-ı Veli’nin, Yunus Emre’nin, Eşrefoğlu Rûmi’nin görklü nazarıyla dünyaya bakan hayat felsefemiz, inancımız; merhametin, sevginin, şefkatin membaıdır.

Yalnız insanın değil, bütün mahlûkatın hukukunu korumakla, gözetmekle mükellefiz.

Musikiden şiire, sinemadan tiyatroya, şehirden mimariye, kütüphaneden kitapçılığa, müzecilikten yayıncılığa hayatı daha çok güzelleştirecek, insanı yüceltecek bir kültür iklimi en büyük özlemimizdir. Bu iklime bizi millet kılan değerlerimize sahip çıkarak kavuşacağız.

Çocuklarımızın, gençlerimizin, ailelerimizin ve toplumsal dokumuzun maruz kaldığı yıkıcı saldırılara karşı korunması, yeni bir bilinci, yeni bir dikkati ve yeniden dirilişi gerektiriyor.”

Uzun olan Girizgâh, şu cümlelerle tamamlanıyor:

Heyetlerimizin, özellikle dikkat çektikleri bir hususu burada ifade etmek isterim: “Önce zengin olalım, kültürel seviyemizi daha sonra yükseltiriz” anlayışı esas sorunlarımızın çözümünü erteleyen ve yeni sorunlara kaynaklık eden yanlış bir anlayıştır.

Zira esas varlık, gönül zenginliğidir.

Esas zenginlik, kültürel zenginliktir.

Yapılan tartışmaların ve getirilen önerilerin odaklandığı bir diğer önemli husus şehirlerimizin kültürel kimliğinin muhafazası ve tahribatın ivedilikle önlenmesidir.” (http://kultursurasi.kulturturizm.gov.tr/Eklenti/50571,raporsurasonucpdf.pdf?0)

 

AZİZİM DİYOR Kİ…

Bu şûranın püf noktası veya bir başka deyişle zurnanın “zırt” dediği delik; “şehirlerimizin kültürel kimliği”nin korunması oluyor.

Konya’nın “kültürel kimliği” acaba kaldı mı?

Kentsel Dönüşüm canavarıyla birlikte tahribat ne yazık ki devam ediyor.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan Arşivi
SON YAZILAR