A’DAN Z’YE EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ

A’DAN Z’YE EDEBİYAT ELEŞTİRİSİ
Kurgu metinleri daha bilinçli okumak ve değerlendirmek isteyenler için temel kavramları bilmek zaruri bir ihtiyaç

Günümüzde özellikle öykü türü başta olmak üzere kurgu eserlerin sayısında belli bir artış olduğu hepimizin malumu. Dolayısıyla edebiyat eleştirisinin önemi artmakta. Biz de eleştiri sanatına ilgi duyan ya da okudukları kurguya dayalı eserleri daha bilinçli okumak ve değerlendirmek isteyen okuyucularımız için temel kavramları içeren bir ‘A’dan Z’ye eleştiri sözlüğü’ hazırladık. Bu konuda hazırlanmış pek çok sözlük ve kuramsal çalışmanın olduğunu belirtelim. Biz, özellikle Ömer Faruk Huyugüzel’in Eleştiri Terimleri Sözlüğü(Dergah Yay.) adlı kıymetli eserinden destek aldık. Ayrıca Hakan Sazyek’in Roman Terimleri Sözlüğü, Ketebe’nin 40 Soruda Öykü, Postmodernizm, Roman kitaplarını, Berna Moran’ın Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, Bilgin Güngör’ün ‘Edebiyat Eleştirisi, Hece Eleştiri özel sayısını ilk elden hararetle tavsiye ederiz meraklılarına…

BİLİNÇ AKIŞI: Kişilerin duyu organları yoluyla gelen algılar, düşünceler akışının mantık ve gramere uymayan, serbest çağrışımlarla yürüyen karışık bir iç konuşma biçiminde dışa vurulması veya kişilerin bilincinin bu yolla canlandırılması. İç monolog diye de kullanılır. Freud’un görüşleri etkin. İnsanın yapıp ettiklerinden çok zihnindeki duygu ve düşüncelerden gerçek kişiliğini öğrenebiliriz. Batı edebiyatında öncüleri James Joyce ve Dorothy Richardson.Bizde ilk Recaizade’nin Araba Sevdası. 9. Hariciye Koğuşu, Tutunamayanlar, Anayurt Oteli diğer örnekler…

BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK: Toplumsal gerçekliklerle hayali ve inanılması zor şeylerin birbirine karışmış şekilde verilmesi. Girift olay örgüleri, hikayenin zaman sırasında ani değişimler, sürprizler, ani şoklar, rüya masal veya mit unsurları dikkat çeker. Tüm bu özellikler gerçeklikten kopmadan verilir. Terimi ilk kez Franz Roh kullanır. Borges, Calvino, Teneke Trampet, Onat Kutlar/İshak, Sevgili Arsız Ölüm, Marguez/Yüz Yıllık Yalnızlık en önemli örnekler…

DİSTOPYA: Ütopyanın zıttıdır. Gelecekte olmasından korkulan, insanlık için felaket oluşturacak kötü veya istenmeyen bir toplum düzeni ve böyle bir hayatı anlatır. Bilim kurguyu da içine alır. Orwell/1984, Margeret Atwood/ Damızlık Kızın Öyküsü, Zaman Makinesi ve Cesur Yeni Dünya en önemli örnekler…

FENOMENOLOJİK ELEŞTİRİ: Batıda var, bizde pek yok. Bilinç eleştirisi de denir. Nesneler veya şeyler ancak insan tarafından algılanıp kavrandıklarında bir anlama sahip olurlar. Yani anlam, bilinç tarafından üretilen bir şeydir. İlk kez Roman Ingarden uyguladı. Cenevre Okulu eleştiricileri de bunlardandır. Daha çok yazarın bilincini ortaya çıkaran fenomenolojik eleştirmenler, edebi eseri tahlil ederken esere yansıyan yazarın kendine özgü bilincini, yani hayata bakış açılarını veya hayat felsefelerini keşfedip açığa çıkarma peşinde olmuşlardır.

GÖSTERGE BİLİMİ: Yaşantıların bütün alanlarında görülen işaretleri ve işaret sistemlerini ele alır. Beden hareketleri, jestler, tören ve kutlamalar, adetler gelenek ve görenekler, oturulan evler, kullanılan eşya ve gereçler gibi bir kültüre mensup herkes için ortak anlamlar taşıyan ürünler gösterge bilimin inceleme alanına girer. Saussure ve Charles Sanders önemlidir.

İÇ MONOLOG: Tam olarak ifadeye dökülmemiş iç yaşantıyı yansıtmayı amaçlar. Okur, kişinin içinden geçenlere adeta kulak misafiri olur. Yazarın müdahalesi olan ve olmayan olarak iki şekilde olur. Ulysess, H. Ziya Uşaklıgil/ Bu muydu?, Tutunamayanlar, Virginia Woolf, Araba Sevdası önemli örnekler…

İMAJ: Eskiden, özellikle şuara tezkirelerinde hayal diye geçer. Bir eserde veya eserin bir bölümünde kelimelerin sözlük anlamlarıyla oluşturulan tasvirler, resimler manasına gelir. Daha geniş anlamda ise edebi sanatlarla eş anlamlı olarak kullanılır. Kurgu eserlerde sık görülen mekan ve kişi tasvirleri hakiki imajların örnekleridir.

İRONİ: Söylenilecek şeyle kastedilen şey ya da görünürde olan veya beklenen şeyle gerçekte olan şey arasındaki zıtlık, uyuşmazlıktır. Yani söylenenle kastedilen farklıdır, bir çeşit kinayedir.

LAYTMOTİF: Bir edebi eserin içerisinde eserin temasına işaret edecek veya bu temayı güçlendirecek ve eserin bütünlüğünü sağlayacak şekilde sıkça tekrarlanan bir ifade kalıbı, sembol, durum veya imajlar. Motiften farkı; değişik birçok eserde değil, tek bir eser içinde sık tekrarlanan unsur ya da unsurlar olmasıdır. Vatan Yahut Silistre’de sık sık tekrarlanan ‘ Kıyamet mi kopar?’ sözü, Fahim Bey ve Biz’de dört bölüm ‘ Bu… zamanlardı’ kalıbında bir cümleyle başlaması vs laytmotiftir.

MARKSİST ELEŞTİRİ: İnsanlığın evrim tarihini belirleyen şey toplumun tarih boyunca değişen maddi üretim tarzları, ekonomik örgütlenme şekilleridir. Toplumsal sınıflar, temel üretim tarzlarında görülen değişmeler için yapılan mücadeleler sonucu oluşur. İnsanların bilincini yapan şey ideolojileridir yani inançları, değerleri, duyuş ve düşünüş tarzlarıdır. Toplumda egemen olan ideoloji, topluma ekonomik bakımdan egemen olan sınıfın çıkarlarını düzenler ve bu çıkarları meşrulaştırıp sürdürmeye hizmet eder. Marksizme göre bir devrin egemen ideolojisi, temelde o devrin ekonomik yapısının ve buna bağlı olarak oluşan sınıf ilişkilerinin ve sınıf çıkarlarının ürünüdür. Bu görüşlere uygun bir şekilde marksisit edebiyat eleştirisi, edebiyat tarihi araştırmalarında bir dönemin edebiyatını incelerken, dönemin edebiyat eserlerini, yazıldığı dönemden bağımsız birtakım estetik ölçütlere göre meydana getirilmiş eserler olarak değil, döneme özgü ekonomik ve ideolojik faktörlerin ürünleri olarak açıklamayı üstlenir, bundan başka genellikle bir edebi ürünle yazıldığı zamanın ve yerin aktüel ekonomik ve toplumsal gerçekliği arasındaki ilişkiyi de inceler. Bakhtin ve Lukacs’tan Lukacs daha etkili olmuştur. Lukacs; sınıf bilinci, sanat ile toplum gerçekliği arasındaki ilişki, Realizm akımı üzerinde toplumcu gerçekçi eleştiricilerin dar görüşlü ve katı tutumlarına kıyasla daha esnek bir edebiyat teorisi geliştirmiştir, Komünist Parti talimatlarına göre şekil almış toplumcu gerçekçi eserlere kıymet vermemiştir. Edebi eserleri değerlendirirken daha çok muhtevaya önem veren ve şeklin muhtevadan doğduğuna inanan Lukacs, ekspresyonizm ve Sembolizm gibi akımları da gerçeklikten uzaklaştıkları için sakıncalı bulur. Asım Bezirci, Fethi Naci, Murat Belge, Terry Eagleton önemlidir.

METİNLERARASILIK: Bir çeşit yakınlıklar, edebi metinlerin birbirine olan bağımlılıkları. Etkilenme veya kaynak olma ile karıştırılmamalı. Edebi metinler dışardaki hayatı yansıtmaktan çok kendilerindeki önceki çağdaş metinlerle çeşitli bağlantılara sahip olan, onlara göndermelerde bulunan ürünler.

MOTİF: Birbirinden farklı eserlerde, masallarda ve destanlarda bulunan imaj, sembol, ifade kalıpları ve durumlar. Örneğin; gençlerin yaşlılarla evlenmesi, nankör evlat, yanlış kimlikler, mavi ve siyah, eşik, rüya motifleri.. Bazı kaynaklarda tema diye de geçer ama bu yanlıştır, çünkü tema bir eserde okuyucuya verilmek ya da telkin edilmek istenen genel bir fikir veya inanç demektir.

PARADOKS: Türk edebiyat eleştirisinde son zamanlarda kullanılmaya başlanılan paradoks; dıştan kendi içinde çelişkili, hatta anlamsız görünen, fakat üzerinde iyice düşünüldüğü zaman bir hakikati ifade ettiği anlaşılabilen önerme veya ifade demektir. Bazen de, yaygın kabullere aykırı şaşırtıcı sözler diye  tanımlanır. ‘ İnsanoğlu özgür olmaya mahkumdur’, ‘ En güzel şiir en yalan olanıdır’ birer paradoks örneğidir. Bazen bir paradokstan hakikat çıkmayıp bir olgu belirtilebilir: ‘ Söylediğim her şey yalandır’ gibi.

PASTİŞ: Tanınan, bilinen bir eserin taklidi, ama konu veya fikir bakımından değil, üslup bakımından taklididir. Postmodern yazarlar eserlerinde biyografi, metin şerhi ve diğer bilimsel kitaplara özgü anlatım tarzları ile masal, halk hikayesi, efsanelere özgü üslup şekillerini sık sık taklit ederek hem parodi hem de pastiş yolunu sık sık kullanmışlardır. John Fowles/ Fransız Teğmenin Kadını, Marcel Proust, Latife Tekin/Sevgili Arsız Ölüm, Puslu Kıtalar Atlası önemli örneklerdir.

POSTYAPISALCILIK: Yapısalcılık düşmanı, zıt. Dili ve diğer işaret sistemlerini eski yaklaşımlardan tamamen farklı ve yeni bir şekilde ele alan çeşitli eleştiri yaklaşımlarını kapsar. En başta yapısöküm gelir. Yapısöküm ve postyapısal bazen aynı anlamda kullanılır, aynıdır. Çeşitli eleştiri teori ve yaklaşımlarını kapsaması nedeniyle postyapısalcılığın bütünlük taşıyan tek bir teori içerdiği söylenemez. İncelemelerinde teori konusuna öncelik verirler. Bunlara göre bir eleştiricinin öncelikli görevi kendi konum ve eleştiri uygulamasının teorisini yapmaktır. Bu yaklaşımla edebiyat eleştiri psikoloji ve sosyoloji aynı amaçta birleşir. Böylece edebiyat eleştirisinin insan bilinci ve öznelliğinden ve aynı zamanda çeşitli sosyo kültürel olgulardan ayrı tutulamayacağı ortaya konmuş olur. Dolayısıyla postyapısalcılar aynı zamanda bize geçmişten kalan tüm düşünce tarzlarına karşı çıkarlar. Siyasi iktidarın ve sosyal düzenlemelerin yerleşik kurum ve uygulamalarına da karşı çıkarlar. Metnin dışında hiçbir şey yoktur diyerek yazarı da devreden çıkarırlar. Metnin yazarla ilişkisini kesen postyapısalcılar incelemelerinde okura veya yorum yapan kişiye odaklanırlar. Okurdan anladıkları da metni şahsi değil, gayri şahsi yorumlayan kişidir. Okuyup yorumlanan şeyi de eser değil, metin olarak adlandırırlar. Metinse hiçbir zaman tam olarak yorumlanamayacak, sonsuz anlamalara açık üründür. Metin yanında söylem kavramını da çok kullanırlar. Sonuç olarak postyapısalcılar bir metnin söyler göründüğü şeyi söylemek istemediğini savunurlar. Tüm yorumlar sonunda metnin gerçek anlamı olarak ortaya çıkan şey ya yazarın ruhi dürtüleri, ya tarihi dönemin maddi gerçeklikleri ya da metnin yazıldığı sırada içinde bulunulan toplumsa hakimiyet, marjinalleşme durumlarıdır. Teoriyi daha önemli görmeleri, metnin istikrarsızlığı konusunda aşırı şüphecilikleri, bütün metinleri bir kelime oyunu gibi görmeleri konularında eleştirilmişlerdir. Roland Barthes ve Foucault önemlidir.

ÜSTKURMACA: Esasen kurgunun mahiyeti, durumu ve konumu hakkında yazılmış ve buna dönük olarak kurgulanmış eserlerin bu özelliğini anlatır. Neyin anlatıldığından ziyade nasıl kurgulandığı veya nasıl kurgulanması gerektiği anlatılır. Postmodern bir kavram olarak kabul edilir. J. Fowlws/ Fransız Teğmenin Kadını, Calvino/ Eğer Bir Kış Gecesi Bir Yolcu, Benim Adım Kırmızı, Tutunamayanlar, Bin Hüzünlü Haz, Ahmet Mithat Efendi önemlidir.

YAKIN OKUMA: İngiliz eleştirmen I.A.Richards’ın şiir tahlil yöntemini ifade eden terim Yeni Eleştiri’nin tahlil yöntemi olarak da kabul edilir. Bizdeki metin şerhi veya metin tahlili ile yakın anlamlıdır.

YENİ ELEŞTİRİ: Biçimci bir eleştiri tipidir. Edebi eser incelemelerinde eserin yazıldığı dönem, yazarın biyografisini, eserin okurda uyandırdığı duyguları bir yana bırakan ve doğrudan doğruya eserin kendisine odaklanır. Şekil ve muhteva unsurlarını incelemek ve değerlendirmek amacı taşırlar. Edebiyatın bizzat kendinde olan nitelikleri ve değerleri ortaya koyma, savunma ve edebiyatla ilgili kitleye gösterme amacındadırlar. Yakın Okuma’ya önem verirler. Daha çok şiirle, kapalı şiirle ilgilenirler. Edebiyatın tarihle ilişkisini kopardıkları için eleştirildiler. Ferit Kam, Mehmet Kaplan,, A. Nihat Tarlan önemlidir.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.