ASIRLAR ÖNCESİNDEN KADIN VE ERKEĞE MESAJLAR

ASIRLAR ÖNCESİNDEN KADIN VE ERKEĞE MESAJLAR
Kült romanlar Vadideki Zambak ve Madame Bovary’deki mesajlar aradan asırlar geçmesine rağmen geçerliliğini koruyor

YUSUF ALPASLAN ÖZDEMİR

 

 

Madame Bovary ve Vadideki Zambak;  dünyanın en çok okunan ve etkisini koruyan iki klasiği. Her iki romanda da gerek tarihi, toplumsal, dini gerekse de iktisadi olarak çıkarılacak pek çok bilgi ve ders var. Mesela 19. Yüzyılın ikinci yarısında 1000 franklık borcun bir yıl sonra geri ödemesi 1070 frank. Dıştan zengin görünüp içte farklı dünyalar yaşayan aileler, imajı her şeyin önüne koyan bir ilişki tarzı, ahlaksızlığın yüceltilmesi ve sonrasında önemsenmemesi gibi konularda pek çok materyal var. Mustafa Özel’in romanlar üzerinde başlattığı çalışmalar bahsettiğimiz tarzda yeni bir bakış açısı kazandırdı. Mustafa hoca iktisatçı olması hasebiyle iktisadi okumalar yapmıştı romanlar üzerinden, ek olarak hukuki, dini, toplumsal alanlarda bugünlere ve yarınlara taşınacak öyle çok bahis var ki buralarda…

Biz de Madame Bovary ve Vadideki Zambak minvalinde bazı çıkarımlarda bulunma niyeti taşıyoruz bu yazımızda. Her iki romanın konusunu da merak unsurunu ortadan kaldıracak şekilde özetledik, normalde kullanmadığımız bu yöntemi her iki romanın da klasik olduğu, hemen herkesin okumuş olabileceği, hem de tespitlerimizin daha net,  somut hale gelmesi niyetiyle yaptık.

Eser, yazarın hayatından ve yazıldığı devirden bağımsız değildir. Buna göre, Balzac’ın yaşamını hatıra getirdiğimizde yetimhanede büyümüş, despot bir babası var, karamsar bir aile yaşantısı hakim evde, hayatı borç içinde geçmiş. Vadideki Zambak’ın Felix’i de küçük yaşlardan itibaren ailesi tarafından dışlanıyor, kelimenin tam anlamıyla adeta bir başına bırakılıyor, çevresince de hor görülüyor, çok sıkıntılı bir çocukluk ve ergenlik evresi geçiriyor, son tahlilde de evli bir kadına aşık oluyor. Kadın kahraman Henriette ise sorumsuz ve problemli bir kocayı idare ediyor, yaşadıkları evi çekip çeviriyor, ailenin geçim kaynağı çiftliği ve işçileri yönetiyor, böyle bir keşmekeşte karşısına çıkan ve onu deliler gibi seven Felix karşısında iffetini sonuna kadar koruyor, annelikten hiçbir şekilde ödün vermiyor.  Balzac ve Felix’in hayatları ne denli birbirine benziyor değil mi ve Balzac’ın aile yaşantısının kuraklığı, daha ılımlı anne figürüne karşılık sert bir baba disiplininde çocukluğunu geçirmesi romanlarında evlilik kurumunu eleştirmesinin, daha ziyade kadınların tarafını tutmasının bir yansıması değil midir? Romanda da Felix sık sık duygularına yenilen, akıl ve kalp dengesinde yörüngesini kaybeden bir tip olarak çiziliyor.

Diğer romanımız Madame Bovary’e gelince… Genç ve güzel, taşrada doğmuş bir kadın olan Emma Bovary dürüst ve hayatı yavaş yaşayan kocasından bıkar. Bunda okuduğu aşk romanlarının etkisi de vardır. İlk olarak toprak sahibi Rodolphe ile flört eder. Rodolphe bundan çabuk sıkılır ve bir bahaneyle kadını terk eder. Sonra genç bir avukat adayı Leon’la flört eder. O da Emma’dan sıkılır ve onu terk eder. Şaşaalı hayatın peşinde tefecilere epeyce borçlanan Emma zehir içerek intihar eder. İşkolik ve ilgisiz kocası karısının tüm işlerini öğrenir ve koca da ölür.

Madame Bovary’de anlatılanlar gerçektir yani konu Flaubert’in özgünlüğünden kaynaklı, onun bulduğu bir konu değildir. Kitap çıktığında olayların geçtiği kasabadaki herkes mevzubahis kimselerin kim olduğunu hemen anlamıştır. Eczane mesela uzun yıllar ayakta kalmıştır kasabada.

Bu hızlı özetten sakın bizim Tanzimat dönemindeki bol entrika ve tesadüflerle dolu acemice yazılmış romanlarımız hatıra gelmesin. Eleştirel olarak Don Kişot’tan daha aşağı bir klasikle karşılaştırılmamıştır edebiyat tarihi boyunca. Flaubert’in yazma tekniği hakkındaki kitapların sayısı bir kitaplığı dolduracak kadar çoktur. Gerçekçilikten aslında nefret eden Flaubert, Realizmin kült numunelerinden birini kaleme almıştır, Madame Bovary sonraki romanların kıblesi olmuştur, eşsiz tasvirlerle bezelidir roman, iç mekan tasvirleri hassaten unutulmazdır.

Amerikalı öncü eleştirmen James Huneker’e göre Gustave Flaubert romancılar arasında en sanatçı ruhlu olanıdır. Okuyucusunu kendisiyle birlikte gülmeye veya ağlamaya davet etmez.

Romana daha iyi vakıf olabilmek için Flaubert hakkında biraz daha bilgi sahibi olmanın şüphesiz çok faydası olacaktır.

Babası burjuva, tanınmış bir doktor. Aristokrat bir aileden gelen annesinden sanat sevgisini, kültürsüzlüğü küçümsemeyi, maceraya eğilimini aldı. Hayatının neredeyse tamamını annesinin evinde kitaplarla dolu ve çılgınca bir okuma ve yazma faaliyeti içerisinde geçirdi. Çok çalışkan ve titizdi; ‘ Bir sayfa uzunluğundaki bir vaka için üç yüz ciltlik şerh düşerdi. Yazdığı 20 sayfadan bazen ancak üç dört sayfayı yok etmeden bırakırdı.’(James Huneker, Egoistler, Ketebe, s.107-108) Geliri tatmin ediciydi. Edebiyata o kadar çok düşkündü ki birçokları onu kafadan kontak görüyordu. Gergindi, ara ara sinir krizleri geçiriyordu.

Flaubert de kahramanı  Emma Bovary gibidir yaşamında; zengin olmak istiyor, anlamlı bir aşk arayışında, hayatı boyunca bir aşağılık kompleksinin pençesinde kıvranıyor. Balzac’tan en büyük farkı çok daha güzel bir çocukluk ve ilk gençlik evresi geçirmesi, ayrıca başarılı bir genç, Hukuk Fakültesini kazanıyor, 9 yaşında edebi ürünler ortaya koymaya başlıyor. Ama yaşamının kilidi zengin olma ve büyük bir aşk arzusu, bunlardaki başarısızlık ömrünü yiyip bitiriyor.

 

Vadideki Zambak’ın Henriette’si evli ve anne, iffetine ne kadar bağlıysa Emma Bovary’de Henrieette gibi evli ve çocukludur fakat sık sık sevgili değiştirmesi, yaldızlı yaşamın pençesinde parayla kurduğu dengesizlik yüzünden hayatını kendi elleriyle perişan eder. Üstelik eşi Mr. Bovary kendisini çok sevmektedir, bu konuda Henriette’den daha avantajlı konumdadır. Balzac ilişkiler konusunda Flaubert’e göre daha ahlakçıdır.

Başta da vurguladığımız gibi iki romandan kadın, aile, ahlak vs. gibi kavram ve kurumlarla ilgili pek çok özellik ve mesaj bir araya getirilerek faydalı ve dikkat çekici ilmi bir makale ortaya konulabilir. Köşe yazısı sınırları içinde bu konuda şu şekilde bir özet geçebiliriz:

Evli bir kadına bağlanmak hatadır.

Bir kadının hoyratça borca girmesi, şaşaa peşinde koşması kapanmaz yaralara hatta hayatına mal olabilir.

Bir erkek ailesine sahip çıkmalı, eşinin ihtiyaçlarını ve ilgi alanlarını her daim göz önünde bulundurmalıdır.

Çocuklukta aile ilgi ve desteğinden mahrum kalan birey yaşam boyu yanlış yerlerde ve yanlış şekillerde yanlış kişilerle sevgi arayışına girer, neticede kendi hayatını da çevresindekilerin de hayatını mahvedebilir.

 İşin içine para girdiği zaman hiç kimseye güvenilmez, o yüzden parayla ilişkide ana koşul ödeyemeyeceğin yükümlülükler içine girmemektir.

Her iki romanın da bir başka artısı epey bir manifestovari cümle içermesi. Bunlara da örnekler verelim. Önce Vadideki Zambak’tan:

Sevilen kadın bütün kadınların en güzeli değil midir?

Çok acı çeken insan, çok yaşamış demektir

Annem demire benzer. Dövüldükten sonra başka bir demirle birleşebilir ama kendisi kadar sert olmayan her şeyi kırar çarpmasıyla.

Bana inanın, aşkla geçen bir ömür yeryüzü yasasının ölümcül bir istisnasıdır; bütün çiçekler solar; büyük sevinçlerin yarını varsa bu kötü bir yarın olacaktır. Gerçek hayat, acılarla dolu bir hayattır.

Düşünce insanın elinde değildir," dedi. "Sadece, acıların ortasında hapsedilebilir.

Başkalarının mutluluğu artık mutlu olamayacakların avuntusudur.

Bir kadın ne kadar çok seviyorsa o kadar yaralıdır.

Ruhumun ücra köşelerinde, tıpkı sakin havalarda farkedilen ve fırtına dalgalarının parçalar halinde kumsala fırlattığı o kabuklu deniz ürünleri gibi, gömülmüş dokunaklı anılarım var.

Manevi yalnızlık da dünyevi yalnızlıkla aynı etkileri doğurur: Sessizlik en hafif yankıları değerli kılar, kendine sığınma alışkanlığı da öyle bir duyarlılık geliştirir ki, buradaki kırılganlık bizi etkileyen duygulanımların en ufak ayrımlarını bile belli eder.

Vadideki Zambak’ı burada kesip Madame Bovary’e geçelim izninizle:

Bilmem size de hiç oldu mu?.. Bazen insan bir kitapta kendisinin aklından geçmiş bir fikre, ta derinden hatıra gelen silinmiş bir hayale rast gelir ki bu, en ince hissinizi anlatıyor sanırsınız

Mademki onu görmemi yasak ediyor, ben de onu severim işte

Gelecek, dipte kapısı sımsıkı kapalı, karanlık, daracık bir dehlizdi

Bulutlar gibi değişen, kasırga gibi kararsız, dönüp dolaşan bir keyifsizlik nasıl anlatılır ki?

Elinden gelse bütün erkekleri dövecek, suratlarına tükürecek, kemiklerini kıracaktı.

Alman kadını edalı, Fransız kadını çapkın, İtalyan kadını hırslı olurmuş.

Evet yeterince satırın altını çizdik sanırım, okuyacak olanlar bunlar gibi daha pek çok numune bulacaklardır.

Vadideki Zambak da Madame Bovary de dünya edebiyatının kült romanlarından, hiç eskimeyen klasiklerinden. Her okumada sırlarını parça parça faş eden, aynı zamanda o zamanki toplumsal yaşantıların izlerini pek çok dersler çıkartarak günümüze uyarlayabileceğimiz eskimeyen romanlar.

NOT: İş Bankası yayınlarının çevirileri esas alınmıştır.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.