Erol Sunat

Erol Sunat

Bahtı gülmez kızın hikayesi

Bahtı gülmez kızın hikayesi

Uzun ubahtı gülmez kızın hikayesizun zaman önce memleketin birinin ticaretle uğraşan bir şehrinde kendi halinde, işinde gücünde bir esnaf varmış. Çok küçük yaşlarda babası savaşta ölmüş. Anasıyla beraber yaşamaya başlamışlar. Anası huysuz geçimsiz bir kadın olarak bilinirmiş. O huyu yüzünden delikanlı kiminle evlenmeye kalksa ona kız vermemişler. Anası gelin benim evime gelecek, ayrı oturmanı dünyada kabul etmem, sana da hakkımı helal etmem diyormuş.

Delikanlı anam demiş, senin sadece benimle aran iyi. Bana karşı iyi huylusun, daha bir fiske vurmuşluğun yok, acı bir söz ağzından duymadım. Lakin komşulara, insanlara da yapmadığını bırakmıyorsun. Kadın gün gelir sebebini anlatırım diyormuş, Delikanlı dükkanına bir şeyler almak için her zaman katıldığı kervana katılmış. Kervancı başı, baba dostuymuş, akrabası derlermiş amma, delikanlının anası, benim bu şehirde akrabam falan yok, bir zamanlar vardı, hepsi benim için öldü. Şeytan görsün yüzlerini diyormuş. Delikanlı bayağı uzak bir diyara varmış. Atmış kendini bir hana. İyi bir uyku çektikten sonra, Hancı seni demiş Kervancı başı arıyor. Delikanlı acele tarafından bir şeyler atıştırmış, şehrin çarşısında, Kervancı başını bulmuş. Beni arıyormuşsun demiş, hayırdır.

Kervancı başı hayır evlat hayır demiş, sana münasip bir kız buldum. Senin baban gibi onun babası da iyi dostumdu. Kızcağız üç yaşlarındayken babasını, beş yaşına varmadan da anasını kaybetti. Dünya kadar akrabası vardı. Kimse bakmadı. Evlerinde hizmetçi gibi kullandılar, kimi dövdü, kimi sövdü. Adı bahtı gülmez kıza çıktı. Biraz büyüyüp serpilince kimse istemedi. Yaşlı bir kadının yanına verdim. O kadında nemrut biriymiş. Kıza yapmadığı eziyet kalmamış. Anlayacağın yüzü hiç gülmedi kızcağızın. Hem ağladı, hem anlattı başından geçenleri. Her bakımdan sana münasip, kefili benim. Tek bir endişem var. Ananın huysuzluğu ve geçimsizliği. Kervancı başı ile delikanlı konuşurlarken, ben geldim Kervancı baba diyen kız gelmiş yanlarına. Kervancı başı işte delikanlı demiş, bahtı gülmez kız, bu kız.

Bahtı gülmez kızla genç tüccar, bir hafta on gün kadar konuşmuşlar görüşmüşler. Sonunda Kervancı başı şahitleri olmuş evlenmişler. Aradan bir ay kadar geçmiş. Genç tüccarın anası bu sefer demiş çok uzun gitti bu çocuk. Acaba ne oldu diye kuşkular ve şüpheler içini kemirmeye başlamış. Şehirde yalnızca bir tek kadınla görüşürmüş. Varmış onun yanına. Daha ağzını açmadan, kadın ahretlik demiş, bu kadar uzun süre gelmeyen genç yeminle evlenmiştir. Hem sen evlensin istemiyor muydun? Kadın evlensin evlenmesine de demiş, ben yine de bu şehirden evlensin dediydim, demiş dalmış gitmiş.

Aradan bir ay kadar daha geçmiş. Nihayet kervan şehre gelmiş. Akşam vaktine yakın saatlerde, genç tüccar, yanında karısıyla birlikte çalmış anasının kapısını.

Anası bir de bakmış ki, yanında bir de gelin var. Ana-oğul sarılmışlar. Kadın uzun uzun ağlamış. Gelin kadının elini öpmüş. Bir kenarda onların halini izlemeye koyulmuş, bir taraftan da imrenmiş. Allah’ım demiş gücüne gitmesin. Benim anamda sağ olsaydı da bana böyle sarılsaydı, geldim diye sevinç gözyaşları dökseydi. Tam böyle dalıp gitmişken, delikanlının anası gel kızım demiş, geline öyle bir sarılmış ki, bahtı gülmez kız hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamış. Anam demiş, bana bugüne kadar hiç kimse senin gibi sarılmadı. Ver elini bir daha öpeyim.

Delikanlının anası, sen bir bahtı gülmez, ben bir bahtı gülmez demiş, bizim bahtımızı benim oğlum, senin kocan güldürecek a kızım. Bu şehir dedikoduyu sever. Bak onlara ne işler edeceğiz. Sen bana uy yeter. Delikanlı Allah’ım demiş sana şükürler olsun. Anam tek bir acı laf etmedi. Karımın kalbini kırmadı. O nasıl sarılmaydı öyle. Bahtı gülmez gelin, bir anlatılanları düşünmüş, bir de kaynanasının davranışını, Allah hayırlara getirsin demiş. İnşallah böyle devam eder.

Ertesi gün şehir çalkalanmaya başlamış. Eyvah demişler, huysuz kadının oğlu evlenmiş. Çok uzak diyardan bir gelin almış gelmiş. Yandı o kızcağız, bahtı gülmez artık, zaten adına bahtı gülmez diyorlarmış, temelli yandı kızcağız. Yakında kapının önüne koyar. Hiçbir şey yapmasa boğazını sıkar. Kaç kadınla kavga etti. Kaç adamın üzerine yürüdü. Dibindeki komşu kadının boğazını sıktı, mahalleli elinden zor aldı. Edepsiz, küfürbaz, geçimsiz. Kim bilir o kızcağıza neler yapacak diye başlamışlar konuşmaya.

Kadınlar yanılmadıklarını ertesi gün öğleye yakın görmüşler, delikanlının anası, açmış pencereleri. Ben bu oğlana bu şehirden gelin al dedim. Gitti gözünü çıkardı. Huyumuzu bilmez, adetimizi bilmez, aşımızı ekmeğimizi bilmez, neymiş bahtı gülmezmiş. İşim gücüm yok da bu bahtı gülmezin bahtını mı güldüreceğim. Ne temizlikten anlıyor ne aş pişirmekten. Gelin dediğin leb demeden leblebiyi anlayacak. Buna iş gösteren de olmamış. Ne diyeyim oğlum ben sana. Nerden buldun da getirdin bu beceriksizi. Düpedüz kabiliyetsiz bu. Gelin değil, başımıza sünepe birini almışız. Yandı başımız yandı!

Mahalleli ardından gelinin sesini duymuşlar. Yapma anam, etme anam. Vurma anam! Ben ne yaptım sana. Bahtım gülsün diye evlendim oğlunla, hiç mi acıman yok senin. Bu ne nefret, bu ne öfke!

Dedikodular ayyuka çıkmış, mahalleli laflara laf eklemiş, allamış pullamış bahtı gülmez kızın, bahtı bu şehirde de gülmedi diye başlamışlar ağıtlar yakmaya.

Kız birkaç defa kaçmaya teşebbüs etmiş. Kaynanası ya kapının önünden, ya da sokaktan yakalayıp bağıra çağıra geri döndürmüş. Olaylar büyümüş. Mahallenin ileri gelenleri Kadı Efendiye varmışlar. Kadı Efendi Hazretleri demişler. Bıktık biz bu kadından, bahtı gülmez bir gelini var. İstisnasız her Allah’ın günü kızcağıza eziyet eder bütün mahalle şahidiz. Oğlu tüccar diyar-diyar gezer. Bu edepsiz kadında, bu kızcağıza etmediğini bırakmaz. Üstelik kızın bir de bebesi var. Yazık iki gözü iki çeşme. Kurtar şu kızcağızı şunların elinden Kadı Efendi Hazretleri!

Kadı Efendi, kadını, bahtı gülmez kızı ve kocasını çağırtmış huzuruna. Anlatılanlardan çok etkilendiği her halinden belliymiş. Kadına behey insafsız, merhametsiz kadın demiş. Ne istersin şu garipten, bahtı gülmez gelinden. Bak kucağında bebesi de var. Sonra dönmüş gelinin kocasına, sana da yazıklar olsun demiş, bu canavar kadının eline karını ve çocuğunu nasıl bırakır da gidersin. Hükmümü bahtı gülmez gelini dinledikten sonra vereceğim. Çıkın ikinizde dışarı. Sizi görüp etkilenmesin, korkmasın kızcağız!

Sonra da dönmüş bahtı gülmez kıza, anlat kızım demiş, korkma, seni bu edepsiz kadından da, hiçbir şeyi umursamayan, vurdumduymaz kocanda da kurtaracağım. Bahtı gülmez kız, Kadı Efendi Hazretleri demiş, hem ağlamış, hem de öyle şeyler anlatmış ki, Kadı Efendinin gözleri dolmuş. Sen çık kızım demiş. Çağırın bu kızın kocasını ve anasını. Dışarıda bekleyenler iddialara tutuşmuşlar. Kimi kaynana zindana, oğlu sürgüne gider demiş, kimi kız da boşanır, kurtulur inşallah diyormuş.

Kadı Efendi; bahtı gülmez kızı dinledim demiş. Bir de sizler anlatın bakalım o evde neler olup bitiyor. Onlar da anlatmışlar her şeyi! Kadı Efendi sizde çıkın dışarı demiş. Sonra Kadı Efendinin huzuruna hiç kimsenin tanımadığı bir kadın çıkmış. Kadı Efendi Hazretleri demiş. Ben o bahtı gülmez gelinin, öldü bildiği anasıyım. Yıllardan beri onun izini sürdüm. Kızımın ardından bu şehre geldim. Bedestende bir dükkan açtım. Damadımın dükkanının hemen yanına. Bir ev satın aldım. Damadımın anasının evinin tam karşısında. Kadın şehirde bir tek kadınla görüşüyordu. Onun kapısını çaldım. Başımdan geçenleri olduğu gibi ona anlattım. Kızımı çok uzun yıllar sonra, bu kadının evinde gördüm. Torunumu da. Kaynanasını tanıyordum amma. Onunla hiç konuşmadım. Baktım ki, kızımı kendi öz kızı gibi bağrına basmış, ona vaktiyle çok çektiren mahallesine bir ders vermek amacıyla kızımla böyle bir oyun oynamışlar. Doğrusu da pek yaman oynamışlar. Siz bile etkilenmişsiniz.

Kadı Efendi, sadece bahtı gülmez gelini çağırın demiş. Kız içeri girdiğinde sormuş, gelin kızım bu kadını tanıyor musun? Kız ilk defa görüyorum demiş. Bundan böyle bahtın gülsün inşallah demiş. Bu kadın, senin öldü sandığın, anandır. Hakikati o da biliyor. Ana-kız sarılmışlar, ağlaşmışlar!

Anlatırlar ki; bahtı gülmez kızın, o şehre ve o eve gelin geldikten sonra bahtı gülmüş, yüzü gülmüş, iki bahtı gülmez olan gelin ve kaynana istemişler ki, ne kadar bahtı gülmeyen varsa hepsinin bahtı gülsün. O şehirde bir daha bahtı gülmeyen ne kız kalmış ne gelin. Bir pürüz çıktığında ise, sen bahtı gülmez kızın hikayesini hiç duymadın galiba demek adetten olmuş.

Şehir şehire, bahtı gülmez kız bahtı gülmez kıza, kaynana kaynanaya, koca kocaya, Kadı Efendi Kadı Efendiye, Kervancı başı Kervancı başına, diyar diyara, hancı hancıya, mahalleli mahalleliye, komşu komşuya benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Mayıs

01 Mayıs 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR