BALKANLARLA ORTAK TARİHİMİZDEKİ GARABETLER

BALKANLARLA ORTAK TARİHİMİZDEKİ GARABETLER
HİSDER’de Dobruca Müslümanları’nı anlatan Prof. Dr. Ahmet Taşğın, “Balkan hafızası sürekli tazelenmiş olsaydı, milletin ve ülke insanlarının Balkanlara dair Osmanlı hafızası ve hatırası daha dinamik, daha diri olacaktı” dedi

N.E.Ü. Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Taşğın, Konya/Ereğli’den başlamak üzere Diyarbakır, Irak, İran, Suriye’de Yezidiler, Süryaniler, Aleviler ve Bektaşiler üzerine araştırmalar yaptığını ve doçentlik tezini verdikten sonra Konya’ya gelerek Balkan coğrafyası ile Balkanlar’da yaşayan topluluklar üzerine 30 yıla yakın bir saha çalışması yaptığını söyledi. Prof. Dr. Ahmet Taşğın, sohbetinde daha çok “Romanya Müslümanları” adlı çalışmasında yer alan bir tarafı Romanya’da diğer tarafı Bulgaristan’da kalan Dobruca Müslümanları üzerinde durdu.

 “Nasıl oluyor da bin yıl birlikte yaşadığımız bu topraklarda beraber yürüdüğümüz ortak tarih, ortak coğrafya, ortak metinler ve kaynaklardan şimdi birbirine zıt gruplar ve topluluklar ortaya çıkıyor.” diyen Prof. Taşğın, Osmanlı’da yaşanan iç göçler ile Cumhuriyet’in kurulmasından sonra Anadolu’ya Bulgaristan’dan, Romanya’dan, Arnavutluk’tan, Bosna’dan ve diğer ülkelerden çok insanın göç ettiğini söyledi. 1.Dünya Savaşı ve Balkanlarda ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla göç dalgasının daha hızlandığını kaydeden Taşğın, 1914’den 1940’a kadar Dobruca’nın Romenlerin elinde kaldığını belirterek “Oradaki müslümanların büyük bir kısmı Osmanlı Türk’ü ile Kırım’dan gelen Kırım Türklerinden oluştu. Romenler sistematik ve sinsi bir şekilde oradaki Müslüman Türk unsuru elden çıkardı. Makedonya’dan Ortodoks Ulahları getirtip Türk ve Tatar Müslüman köylerine yerleştirip şeytan ve dostlarının taktiklerini uyguladılar. Camileri yıktılar, türbelere, mezarlara el koydular ve her tarafı yerle bir ettiler. Müslümanlar her türlü zorluğa, çaresizliğe ve meşakkate maruz bırakıldılar.” dedi.

 “Bulgarların, Yunanlıların, Romenlerin büyük başarılarının altında “askersiz köylülerle savaşmaları, onları sürgün etmeleri”nin yattığını ve bütün başarılarının bundan ibaret olduğunu söyleyen Taşğın, şunları dile getirdi: “1930-40 arasında 500 bin nüfuslu Dobruca’dan 200 bin Müslüman Türk göç ediyor. Anadolu’ya gelince meselâ Ereğli’de Tatar ve Bulgar muhaciri var. 1950’de gelen de var en son 89’da gelen de. Özellikle 1930-40’da gelenlerin asla “muhacir olduklarını söylemeyecekleri”, “orayla ilgili hiçbir şey konuşmayacakları” da başlarındaki adamlara tembih ediliyor. “Muhacir, muhacir…” şeklinde toplum baskısına maruz bırakılarak aşağılanıyorlar. Rejim “Yunan tohumu! Bulgar tohumu!” şeklinde onları toplum nezdinde küçük düşüren propaganda yapıyor. Balkan hafızasını burada yaşatmalarına rejim sistematik olarak izin vermeyerek yok etmiş. Romanya’da ne oldu? Kırım’da ne oldu? Arnavutluk’ta ne oldu? Bosna’da Müslümanlara ne yaptılar? Yunanistan’da ne oldu? Bulgaristan’da ne oldu? Bu Balkan hafızası sürekli tazelenmiş olsaydı, o zaman bu milletin, şu ülkenin insanlarının Balkanlara dair, Osmanlı hafızası ve hatırasına dair daha dinamik, daha diri olacaktı. Asla bunu unutmayacaktı. Bugün Bulgarlar 100-200 senelik mevzuyu unutmuyor. Çocuklarına “Bu Osmanlılar bizi yok etti, sömürdü, öldürdü! İşkence etti, kadınlarımıza tecavüz etti!” diye bugün bile anlatıyor. Bir Türk görünce çocuğun tüyleri diken diken oluyor. Bu olmadığı halde, münferit bir yalan üzerine, lokal işler olmasına rağmen… Şimdi ben diyorum ki, bu Müslümanlara ne olduğuna dair onların hikâyelerinin ne olduğuna dair şahit olduğum için ben yazayım. Birilerinin kulağına gider de mesele belki hallolur.”

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.