Erol Sunat

Erol Sunat

Bu Şehri Bir Dinleyen Yok Mu?

Bu Şehri Bir Dinleyen Yok Mu?

Yıllardır tanıtım konusunun içinden çıkamadık. Hatta bir ara Konya bilinmeyen bir şehir mi, tanınmayan bir şehir mi diye ikilemde kalanlar oldu.

Tanıtım elbette hem ciddi hem de büyük bir iş. Tanıtım için el ele vermek, bu işe gönül verenlerle birlikte yürümek gerekiyor.

Yıllar içinde görüldü ki, gönül vermek yetmiyor!

Gönül veren gönül verdiğiyle kalıyor!

Bir şeyler yapmak isteyenlerin sesleri ulaşmıyor ulaşacağı yerlere, makamlara…

Aslında kim ne düşünüyor?

Kim ne demek istiyor?

Kim ne kadar güzel ve yerinde düşüncelere sahip,

Dinleyecek masalar, dinleyecek ve değerlendirecek şubeler olması gerekiyor!

Bunlar maalesef şehrimizin açmazları!

Birçok insanın hayalinde, şöyle geniş çaplı, Konya için düşünen, Konya için söyleyecek sözü olan, Konya için çarpan yüreklerin bir araya getirildiği bir ekip var!

Bugüne kadar yapamadığımız, hatta hiç başlayamadığımız konu bu…

Bu çalışma kültür içinde geçerli, turizm içinde…

Çünkü, bu şehrin lokomotifi kültür ve turizm.

Lakin, yeterince ciddiye alan yok, ciddiye alanları ve gönül verenleri destekleyen yok!

Şehrin bütün kültür ve turizm zenginliğini yansıtan insanların bir araya geldiği, getirildiği bir kültür ve turizm konseyi düşünülmeli…

Böyle bir konseyi hayata geçirmek inanın zor değil.

Hele ki mesele Konya ise...

Akan sular durmalı, tekrar taş üstüne taş konmalı…

 

*****

Bu şehirde emeğine acımayacak, şehre benimde bir katkım olsun diyecek, ona ihtiyaç duyulup çağrıldığında şehrim beni unutmamış, bu iş için beni düşünmüş, beni davet etmiş diye gözleri dolacak çok insan var!

Bu şehir, Hz. Mevlana’nın gel çağrısı misali, gel denildiğinde şehir için koşacak olanlara hasret!

Lakin gel diyenler, gel denmesi gereken insanlara gel demiyorlar!

Gel dedikleriyle de gelinen nokta ortada…

Kültür ve Turizm seferberliği başlatılması gereken bir şehirde yaşıyoruz!

İstenirse bütün bir yılı renklendirecek programlar, açılışlar, şenlikler, etkinlikler yapılabilecek bir şehirde yaşıyoruz. Etkinlik yapabileceğimiz, o kadar çok mekanımız var ki…

Haydi diyenimiz yok! Birlikte koşalım, birlikte yürüyelim diye bir davet yok! Tek kanatla uçulamayacağını anlamak istemeyenler için deniz biteli çok oldu.

Meydanlarıyla, Ecdad Parkı gibi mekanlarıyla, Alaeddin Tepesi ve çevresinin şehre kazandırılmasıyla, bu şehirde neler yapılmaz neler?

 

*****

Şehirler fedakar evlatlarının, önce şehrim sonra ben diyen isimsiz kahramanların gayretleriyle her engeli aşabilir. Şehir, ben diyenleri değil, kendini ön plana çıkaranları değil, adını şehirde tur attıranları, her köşeye bucağa yazdıranları değil, gerçek sevenlerini, gönül verenlerini ne dün unuttu, ne bugün! İnanın yarınlarda da unutmayacak ve unutturmayacak!

Kültür ve turizmde gerçekçi adımlar atabilmek için, Konya için el ele vermenin konuşulacağı, tartışılacağı başlangıçlara ihtiyacımız var!

Bu konuda adım ve adımlar atanların bundan böyle elinden tutulmalı… Sesinin ulaşması gereken yerlere ulaşmasının önüne geçilmemeli…

Bu engelleme ve perdelemeler olmadığı takdirde, şehir oldukça zengin kültür ve turizm değerleriyle yerinde saymayı bırakıp, koşmaya başladığında gözlerinize inanamayacaksınız!

Geldiğimiz nokta, hak edilen nokta değil, ne kadar zaman kaybettiğimizin göstergesi meydanda…

Yıllardır atıl durumda hoş bedesten, boş bedesten misali bekleyen Bedesten dilerim, Mevlana ve çevresinde yapılacak olan düzenlemeleri bekliyordur diye düşünüyorum.

 

*****

Mesele taşın altına el koymaksa, bu şehri sevenler taşın altına elimi koyacağım, elimi koymayı düşünüyorum diye yıllardan beri ahkam kesenlerin önüne geçirilmeli, o insanlara fırsat tanınmalıdır.

Taşın altına elini kim koyacaksa, koyuyorsa o insanların yolu açılmalı, destek olunmalı, destek verilmeli…Konya isterse çabuk toparlanacak, çabuk yola koyulacak, gerekli değişikleri, çabuk yapabilecek bir şehir!

Bu şehrin istendikten sonra, imajı da değişir, kendine özgü markaları da oluşur, bütün Türkiye Konya’yı konuşur! Lakin bir araya gelememe gibi bir problemimiz var!

Şu olursa olmaz, bu olursa ben gelmem, şunlar şunlar burada olamamalıydı gibi öteden beri süre gelen hikayeler bu şehrin yarası…

Gelmem diyene, gelmezsen gelme denemiyor!

Naz yapana, fazla naz aşık usandırır diye tepki koyan yok!

İşim başımdan aşkın, işim çok diye kendini kıymete bindirenlere de, madem öyle Allah çarşına Pazar versin, bundan böyle ne kapını çalarım, ne de arar sorarım diyeni de gören, bilen yok.

Şehri sevmek, şehre sevdalanmak, gönül vermek, herkesin harcı değil!

Hiç kimse bu şehirden daha büyük, daha tanınır, daha bilinir değil! Unutulmasın ki, bu şehir dışarıda Hz. Mevlana’nın selamıyla, ondan götürdüğü sevgi esintisiyle karşılanıp uğurlanıyor.

 

*****

Bu kadim şehir, bu kadim Başkent sanatıyla, sanatkarlarıyla, sanatçılarıyla var olan bir şehir.

Türkülerimiz var, şarkılarımız var!

Aşıklar Bayramımız var!

Etkinlik zengini bir şehir olmamız işten bile değil…

Her mevsimde ayrı bir güzel olan Konya’da, istense neler yapılmaz ki…

Bu şehre milyonlarca ziyaretçi gelebilir.

Ancak bu ziyaretçileri bu şehirde eyleyecek mekanlar ve etkinlikler yapılabilmeli…

Bir ara ‘Birlikte Konya’yız’ gibi çok hoş bir slogan vardı. Bu sloganı Konya’yı birleştirme adına, bir arada tutma adına yeterince değerlendiremedik.  Herkes kendince tekelleştirmeyi düşündü, kendine mal etmeye kalktı! 

Bizim Konya’mız diyemedik! Hepimizin Konya'sı diyemedik! Senin Konya'n dedik, benim Konya'm dedik, onun Konya'sı dedik, ötekinin berikinin Konya'sı gibi çığırından çıkan, maksadını aşan anlatım ve yaklaşım bozukluklarına dönüştürüp işin içinden çıkamadık!

Birlikte Konya olamadık. Oysa daha o günlerde bunu başarabilirdik! Birlikte Konya'yız, sevdamız Konya lakin,  bu konuyu her zaman olduğu gibi çektik, sündürdük, laf atmalara, sataşmalara, dar alanda paslaşmalara, kapalı kapılar ardında yapılan dedikodulara kurban ettik, yazık ettik!

 

*****

Konya, Selçuklunun çift başlı kartalının dalgalandığı şehir!

Türk-Selçuklu medeniyet güneşinin doğduğu kutlu Başkent!

Kılıçaslanlar şehri…

Diyar-ı Mevlana….

Bu şehir üzerine ilk hayal kuran Kutalmışoğlu Süleymanşah’ın bu hayalini gerçekleştirip, bu şehri Doğu Romanın elinden alıp fethederek. İkonyum’dan Konya’ya dönüştürdüğü şehir!

Sultan I.Kılıçaslan’ın, Başkent yaptığı… Üç haçlı seferinde, Avrupa’nın dev ordularının darmadağın edildiği, Kudüs’e kalkan olunduğu Selçuklu diyarının Payitahtı…

Böyle bir şehirde de, bir ve beraber olunamazsa, suç Konya’nın değil, sen-ben diyen, sizden-bizden diyen bizim, yani hepimizin!

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR