Erol Sunat

Erol Sunat

Cendere hikayesi

Cendere hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde cendere namıyla tanınan ve anılan bir şehir varmış. Bu şehrin ağaları ve beyleri ahaliyi sürekli bir cenderenin içinde tutar nefes aldırmazmış! Bu hali duyan ve haberi olanlar, ne oluyor, neler oluyor diye şehre gelirler, lakin ahali ser verip sır vermezmiş. Kan kussa kızılcık şerbeti içtim derlermiş. Neden konuşmazlar, neden bir şey demezler, bu çeki, bu dert, bu sıkıntı çekilir durulur mu, böyle yaşanır mı diyenler pek çokmuş.

Kim ne sorsa, kim biraz insanları deşse, derinlere inmeye kalksa insanlar o soruları soranlardan kaçarlarmış. Ahalide acayip ve anlaşılmaz bir ketumluk varmış. Belli ki herkes korkarmış.

Şehrin iç surlarının civarındaki mahallede yaşayan yoksul bir ailenin kızına, ağalardan biri talip olmuş. Ancak kız ağayı reddetmiş.

Bu olay o güne kadar duyulmuş ve görülmüş bir şey değilmiş. O şehirde bir ağa bir kızı isteyecek, o aile ya da kız o ağaya hayır diyecek! Ağa kızın babasına bu iş demiş güzellikle olsun isterim. Bu şehir cendere şehri. Bu şehirde bizim isteyip de alamayacağımız bir şey yoktur. Kızın babası ezilip, büzülmüş, ağam demiş, kızım ağada gönlüm yoktur. Zorla güzellik olmaz, o ağa ile ölürüm de evlenmem diyor, ben ne yapayım demiş.

Ağa ölün o zaman demiş, sen, karın diğer çocukların, o asi tabiatlı kızın yaşamasın. Bu şehirde size yaşamayı şu andan itibaren yasaklıyorum. Ne gidecek bir yeriniz ne de oturacak bir eviniz var artık. Kızına akşama kadar süre. Kızın babası, yaşlı gözlerle durumu anlatmış kızına. Kız ağanın adamlarına, akşama doğru ağamızı görmeye geleceğimi söyleyin demiş. Adamlar, ağam demişler, istediğiniz kız akşama geliyor. Ağa işte bu kadar demiş. Bana kimse karşı çıkamaz. Kız çok güzel olmasa, ailesini çoktan ortadan kaldırırdım. Kıza dua etsinler demiş ve kızı beklemeye başlamış.

Kız acılarla, sıkıntılarla çekilen bir hayatın içinden geliyormuş. Annesinin babası olan dedesi, onu küçük yaştan itibaren tam bir savaşçı olarak eğitmiş. Ok atmada, kılıç kullanmakta, ata binmekte üstüne yokmuş. Ancak kızın bu özelliklerini bir tek dedesi bilirmiş. Ağaların ve beylerin uğramadığı, insanları köle misali çalıştırdıkları o mahalle de, eski bir cengaver olan dede, ne biliyorsa savaşçılığın sırlarını bu işe oldukça yetenekli olan torununa göstermiş.

Kız büyüdükçe, serpildikçe güzelliği anlatılmaya ve duyulmaya başlamış. Ağa ise kızı birkaç kez görmüş, bazı bahanelerle yanına çağırtmış, sonunda da onu benden başka kimse almamalı düşüncesine kapılmış.

Akşama doğru ağanın adamları gelmişler. Kızı alıp, ağaya götürürlerken, anası ardından ağlamış kalmış. Ağanın konağına vardıklarında, Ağa bak demiş nasıl geldin. Baban olmaz dedi, gönlü yok dedi. Ne demek gönlü yok? Gönül ne be? Ben Ağayım ağa! Ben isteyeceğim sen hayır diyeceksin öyle mi? Şu andan itibaren bu konağın dışına adımını atmayacaksın. Bana iyi davranırsan, ailene de iyi davranırım. Hayır dersen, babanı, ananı ve küçük kardeşlerini yok bil, ölmüş bil.

Kız anladım ağam demiş, size saygılarımı ve getirdiğim hediyeyi sunmak isterim. Elinde küçük ama oldukça süslü bir bohça varmış. O bohçayı ağaya doğru uzatmış, Ağa almak için elini uzatırken, kız belindeki hançerini şimşek hızıyla öyle bir çekmiş ki, ağa oturduğu yerden bir daha kalkamamış. Boğazı kesilmiş ve anında ölmüş.

Ağanın adamları kızı yakalamak için koşuşmuşlar. Kız ağanın kılıcını almış. Ve yanına bir daha kimse yaklaşamamış. Öylesine iyi kılıç kullanıyormuş ki, ağanın adamlarından ölmedik, yaralanmadık kimse kalmamış!

Ağanın kahyası, canını zor kurtarıp, konaktan kaçmış. Doğruca şehrin en hatırlı, en sözü geçen beyinin yanına varmış. Olan biteni ağlaya sızlaya anlatmış. Beyim demiş, ben hayatımda böyle kılıç kullanan birini görmedim. Onu bu şehirde durduracak kimse yok. Korkarım bu iş ağamızla kalmayacak, hepinizin hayatı tehlikede.

Bey gülmüş. Nihayetinde bir kadın, bir kız demiş. Bu şehir cendere şehri. Ona cendere içinde cendere öyle tuzaklar kurarız ki, birinden kurtulsa, diğerinden kurtulamaz. Bu şehir ona mezar olur.

Hemen demiş o kızın ailesini yakalayıp getirin. Teslim olmazsa, saat başı ailesinden birini şehrin meydanında öldürün. Benim kan kardeşim olan ağaya bunu yapanı yaşatacak değilim. Kız olmuş, kadın olmuş fark etmez!

Ağanın ve adamlarının ölümü cendere şehrinde çalkalanmaya başlamış. Şehir ayağa kalkmış. Dirilişe ve direnişe niyetlenmiş bir anda. Yıllardır konuşmayan, sesi kısık ahali, ailen bize emanet demişler. Ne veririz ne gösteririz.

Kız Beyin konağını gören yüksekçe bir yere çıkmış. Yayını ve oklarını almış, beklemeye başlamış. Bey konağının bahçesinde emirler yağdırırken, kız da Beye ok yağdırmış.

Beylerinin cansız bedeninin konağın bahçesine yığıldığını görenler arasında panik ve korku başlamış.

Şehirde ne oluyor diyen Vali Paşa, bu da kim demiş, nerden çıktı bu cengaver kız. Atlamış atına, tam meydana doğru sürüyormuş ki, cengaver kız elinde ok ve yayıyla karşısına çıkmış.

Vali Paşa teslim ol demiş, duydum ki, ağaları ve beyleri karşına kim çıkarsa öldürüyormuşsun. Ben Sultanımızın bu şehirdeki gölgesiyim. Ye teslim ol, ya da öl!

Kız; olmaz olsun senin gibi gölge demiş. Senin gibi gölgesi olan Sultana da inancım ve güvencim yoktur. Geri dur Vali Paşa, bizler cendere de ezilirken, köle misali yaşarken neredeydin?

Sende bunun hesabını vereceksin. Bu şehri cendere şehri haline getirenleri yaşatmayacağım. Vali Paşanın adamları kalkan misali onu korumaya almışlar. Meydandan çıkarmışlar.

Ahali öyle bir ayaklanmış ki, zembereğinden boşalmış saat misali, kendilerine kim ne çektirdiyse, yakalamışlar, getirmişler meydana. Şehirdeki muhafızlar Vali Paşanın konağının etrafını sarmışlar. Olanları sadece seyrediyorlarmış.

Beylerden bir tanesi, kıza nankör demiş, sende, bu ahali de nankörsünüz, insan velinimetine böyle yapmaz, böyle davranmaz! Biz olmasaydık haliniz nice olurdu? Kız; halimiz nice oldu zaten demiş. Gün yüzü görmedik, aç, sefil yaşadık. Ne ürettik ne kazandık elimizden aldınız, boğaz tokluğuna yıllarımız geçti. Biz değil, esas sen ve senin gibiler nankör, bizim gibi ahaliye nankörlük yapan asıl sizsiniz.

Şehrin bütün ağaları, beyleri meydandaymış. Tam o sırada kızın dedesi gelmiş meydana. Torunum demiş ne yapacaksın ne ceza keseceksin bunlara! Bunlar şımardılar, bunların aç gözlülüğü ayyuka çıktı. Yapmadıkları rezillik, çıkarmadıkları rezalet kalmadı. Bunları görmezden gelen Vali Paşa, kapandığı o konak kendini korur filan mı sanıyor? Ahali galeyana gelmiş. Hiçbirinin yaşamaya hakkı yok demişler. Bu dünyada cehennemi yaşadık. Verelim cezalarını, ibret olsun aleme!

Kızın dedesi az bekleyin demiş, az bir sabredin. Dedeyi şehirde herkes severmiş. Hatırı büyükmüş. Vardır bir bildiği demiş ahali, durmuş beklemişler.

Birkaç saat sonra şehrin kapıları açılmış. Sultan muhafızlarıyla birlikte şehirden içeriye girmiş. Vali Paşa hemen koşmuş, Sultanın ayaklarına kapanmış. Sultanım demiş, az kalsın beni öldürüyordu o gözü dönmüş kız. Sultan Vali Paşanın yüzüne dahi bakmamış, alın şunu gözümün önünden demiş.

Sonra da meydana doğru ilerlemiş. Bir yanına kızı, bir yanına kızın dedesini almış.

Ey ahali demiş, bundan böyle bu şehir cendere şehri olarak anılmayacak. Bu şehirde bundan böyle beylerin ağaların hükmü bitti. Size beylere ve ağalara hizmet eden değil, sizin için çalışan bir Vali Paşa vereceğim. Ve demiş bu memleketimde bir ilk olacak. Bu yiğit kızı, bu cengaver kızı bu şehre Vali Paşa yapıyorum. Danışmanı da dedesi olacak.

Anlatırlar ki; Cendere şehrinde anlatılan cendere hikayeleri bir süre sonra unutulmuş. Şehirde ne ağalık kalmış, ne beylik. Yeni Vali Paşa, hem kadınlara örnek olmuş hem de ömrünü ve hayatını şehrine vakfetmiş. Daha sonraki yıllarda kim insanları cendere gibi sıkmaya bunaltmaya niyetlendiğinde ileri gitme, kendine gel, sonra bir cengaver kız çıkar gelir, konağını başına yıkar deniyormuş.

Şehir şehire, Cengaver kız cengaver kıza, dede dedeye, ana anaya, baba babaya, Sultan Sultana, ahali ahaliye, meydan meydana, konak konağa, bey beye, ağa ağaya benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR