Erol Sunat

Erol Sunat

Çözüm hikayesi

Çözüm hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde atıp savuranı, palavra sıkanı, boşa konuşanı, hiçbir derde derman olmayan sözler vereni çok olan bir şehir varmış. Şehirde olmayan tek bir şey varmış. Çözüm! Çözümsüzlükte bir çözüm diyenler baş tacı imişler. Güzel konuşanın, ağzı iyi laf yapanın meftunuymuş bu şehir. Varsın hiçbir şey yapmasın, adam güzel konuşuyor, etkili konuşuyor, ağzı laf yapıyor. Yeminle ağzından bal damlıyor derlermiş.

Sırf bu sebepten, her ne dertleri, her ne sıkıntıları varsa olduğu yerde bekler dururmuş. Gel zaman, git zaman çözüm bekleyen mevzular öylesine birikmiş ki, hani dağ gibi derler ya! Aynen öyle yığılmış kalmış. Lafazanlar, laf ustaları hâlâ konuşmaya devam ederlermiş.

Ahalide, hay maşallah, varsın hiçbir şey yapmasın, sabaha kadar konuşsun ağzımız açık dinlemeye razıyız derlermiş. Olacak işin ucundan bile tutan olmaz, bir araya gelelim, en azından bazı işleri halledelim, şehrimize bir hareketlilik gelsin diyende yokmuş.

Öyle olmuş ki, miskinler şehri dahi diyenler olmuş. Şu boşa konuşanları toplayacaksın meydana, ya şu anlattığınız ve bir türlü yapmadığınız işleri yapmaya başlayın yahut ya kırk satır, yada kırk katır denmesi lazım diyenler olmuş, lafları havada kalmış.

Konuşanların, anlatanların bir eli yağda, bir eli baldaymış. Ahali konuşmaya devam etsinler diye konuşanları ihya etmiş. Bir süre sonra, konuşanların en meşhurları, hatırı sayılır bir gelire sahip olmuşlar. Kimi bey, kimi ağa olmuşlar. Çözüm ise ahalinin bir kısmına göre sizlere ömür bir hal almış. Çözümü olmayan şehir! Çözümü unutan şehir. Çözümün uğramadığı şehir diye de anılmaya başlamış.

Tam o günlerde şehre uzak bir diyardan geldiği söylenen bir kervan gelmiş. Kervanla gelenlerden oldukça zengin görünümlü biri şehrin dikkatini çekmiş. Hemen Kervancı başını bulmuşlar. Kervancı başı bu Bey demiş, dünyanın bir ucunda yaşar. Bende oralardan gelirim. Pek zengindir. Şehrinizin tamamını satın alacak kadar bir zenginlik. Bu zamanda Karun bu bey diye işittim. Altını akçesi çok. Hikayeler anlatır. Kendini dinlemeye gelenin her birine bir altın verir. Bir defaya mahsus sanılmasın. On kere dinledin on altın, yüz kere dinledin yüz altın.

Kervancı başının bu sözleri şehri defalarca dolaşmış. Duymayan kalmamış. Nerede konuşacak diye sormayan da… Konuşa konuşa bayağı bir dünyalık yapan beyleri ve ağaları almış bir düşünce. Kim bu demişler. Nereden geldi, pişmiş aşımıza su katmaya niyeti varsa, öyle biri çok yaşamaz bu şehirde. Bir gecede bir de bakmışsın kayboluvermiş.

Ağalardan biri, bu iş iyi değil demiş. Biz bu işlerin cılkını çıkardık, millet bu gelen beyi dinlemeye dalmışken, çıkıp gidelim bu şehirden. Alacağımızı aldık kazanacağımızı kazandık. Beylerin en tanınmışı, olmaz demiş, ben bu şehirden gitmem, daha yapacaklarım var. Bu sözleri söyleyen ağa siz bilirsiniz demiş. Şehir herkese altın dağıtan beyi dinleme telaşındayken, almış çoluk çocuğunu, almış kazandığı ne varsa, sessizce çıkmış gitmiş şehirden.

Karun kadar zengin denilen Bey, şehrin meydanına bir otağ kurdurmuş. Ahaliyi de almış karşısına. Ey ahali demiş. Sizler ne sevimli ne cana yakın ne kadar iyi insanlarsınız böyle, bir o kadar da misafirperversiniz. Bugünden itibaren sizlere güzel hikayeler anlatacağım. Hikâye bittiğinde, adamlarım, beni dinlemeye gelen bu güzel insanların her birine yaşına bakılmaksızın çocuklar dahil bir altın verecekler. Yalnız hikâye sonunda dediklerimin yapılması şartıyla. Anlaştık mı? Ahali anlaştık demişler. Bey temizlikle ilgili bir hikâye anlatmış. Şimdi demiş, herkes varsın evinin önünü bir süpürsün. Süpürsün ki, sokaklar tertemiz olsun. İçimiz açılsın. Altınları alan çocuklar dahi yerde çer-çöp ne varsa toplamışlar.

Bey ertesi gün, hanelerle ilgili bir hikâye anlatmış. Altını alan koşmuş hanesine, haneler silinmiş, yıkanmış. Daha ertesi gün el ele vermekten, yardımlaşmaktan bahsetmiş. Üç-dört gün sonra lafla çözüm üreten ağalar, beylerin akılları başlarına gelmiş. Bunun niyeti belli demişler. Ne kadar çözümsüzlük varsa, insanlar kendiliklerinden bile isteye çözüme koşuyorlar. Bir şeyler yapmamız lazım.

Birkaç konuşma yapmışlar. Giden olmamış. Gelenlerde, bu yanınıza son gelişimiz. Sizin yüzünüzden bugün bir altın kaybettik. Daha fazla da kaybedemeyiz. Hatırsa hatır. Hepsi bu kadar demişler.

Şehrimize Karun geldi diye anlatılan Bey, şehrin çözümsüz kalan ne kadar problemi varsa el atmış. Ahali Beyim demişler, biz de bu çözümün bir parçası olmak isteriz. Sen hem çok güzel hikayeler anlatıyorsun. Hem gönlümüzü alıyorsun. Hem de şehrimizin ne derdi var çözüyorsun. Çözümsüzlüğü çözüm diye anlatanlardan değilsin, seni gün geçtikçe daha iyi anlayamaya başladık demişler.

Gözden düşen, sürekli itibar kaybeden beyler ve ağalar, bu gidiş iyi değil demişler. Şehrin kendini toparlaması, düzelmesi iyi olabilir amma bize bir şey getirmez. Bu işin önüne geçmemiz lazım demişler. Hemen ertesi gün ağzı iyi laf yapanlardan bir heyet oluşturup Payitahta doğru çıkmışlar yola. Üç gün sonra Sultanın huzuruna çıkmışlar.

Beylerin söz sahibi, Sultanım demiş, Karun diye anılan biri geldi şehrimize, biz şehrimize nice akılcı, nice güzel, nice hoş çözümler getirdik. Ahaliye kabul ettirdik. Gelir gelmez, ahaliyi altına akçeye boğdu. Parayla iş gördürür. Parasıyla ahaliyi kendine kul köle eder. Yeminle çocuklar bile karıncalar gibi çalışır. Bu ahaliye ağır gelir. Satın aldı çoluk çocuk herkesi.

Sultan çok mu zengin bu Bey demiş. Heyetteki ağalardan biri, Sultanım demiş bir aydır, kendini her dinleyene birer altın verir. Çocuk, yaşlı, kadın ayrımı yapmaz. Bu nasıl bir hazinedir. Nasıl bitmez tükenmez bir altındır, anlamak mümkün değil.

Sultan, Vezirlerinden birini çağırmış. Konuyu ona sormuş. Vezir, meseleyi biliriz Sultanım demiş. Ağalar beyler doğru söyler. Lakin, bu cömert Bey, şehrin iyiliğine çalışır. Çözümü olmayan şehirde, öyle kördüğümleri çözdü, kesti attı ki, kesilen düğümler huzurunuza kadar gelmişler.

Sultan, haklısın Vezir, haklısın amma demiş bu Bey, benden izin almadan bu işleri yapmıştır. Bak beyler ve ağalar, ahali mağdur diyorlar. Köle oldu diyorlar. Tez o Karun denen beyi ve ahalinin ileri gelenlerini huzuruma getiresiniz. Bu beyler ağalarda buradan ayrılmasınlar. Çocuklardan ve kadınlardan da gelsin ki, meseleyi anlayalım.

Beyler ve ağalar, münasebetsiz Vezir demişler, az daha olacak işimizi oldurmuyordu. Sultanımız o Karun kılıklı Bey bozuntusunu yaşatmaz artık demiş, bayram etmişler.

Beş gün kadar sonra Karun denilen Bey, ahalinin ileri gelenleri, çocuklar, kadınlar gelip çıkmışlar Sultanın huzuruna.

Sultan çocuklardan başlamış sormaya, kadınlara, fakir- fukaraya, en sonra da ahalinin önde gelenlerine değişik sorular yöneltmiş. Yaşlı bir kadın. Koskoca Sultansın demiş, çözümü olmayan şehre çözüm getiren bu adama kulp takmak için mi çağırdın bizi. Bu Bey, bize esas kulp takanların, ayak bağı olanların, şehri çözümsüzlüğe mahkum edenlerin gerçek yüzlerini gösterdi. Bu adamın bu mu mükafatı? Senin adaletin bu mu Sultan?

Sultan haşa Ana demiş. Anlat seni dinlerim. Yaşlı Kadın, biz demiş, üç günden sonra altın almaktan vazgeçtik. Hatamızı anladık. El ele verdik. Çocuklar dahil hepimiz, aldığımız altınları götürüp bu Beyin önüne bıraktık. Bizim gözümüz toktur. Şu sahte ağalara, beylere kandığımız günleri gördük. Sende kalkmış, bu Beye ceza verecek bahane ararsın!

Sultan işin aslı öyle değil ana demiş. Bu Beyi şehrinize ben gönderdim. Niyetim gerçekleri kendinizin görmesiydi. Görmediniz mi? Geçte olsa yanlışlardan dönmediniz mi?

Anlatırlar ki; bir daha o şehirde kimse çözüm yerine konuşmaya kalkmamış. Yalanlar ve gerçekleşmeyecek sözler o şehirde barınamamış. Söz ağaları, söz Beyleri o şehrin semtine bir daha uğrayamamışlar. Neleri var neleri yok, onlardan alınmış ahaliye geri verilmiş.

Şehir şehire, Sultan Sultana, Vezir Vezire, Karun kadar zengin kadar zengine, kervancı başı kervancı başına, Yaşlı kadın yaşlı kadına, Ağa ağaya, Bey Beye, ahali ahaliye benzer.

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR