DÜŞÜNCEYE SAYGI

DÜŞÜNCEYE SAYGI
Konya belediyelerine kültürel teklifler, edebiyat dergileri, Truman Capote ve kült yazar Borges yazıda sizleri bekliyor

Her şeyin hızla yaşanıp bittiği, tüketildiği bir çağda her yazıya uygulanması mümkün olmasa da önemli mesajların ve paylaşımların özlü bir şekilde verilmesi, amaçlanan faydalı olma mefkuresine hizmet etme yollarından biridir. Biz de bu niyetle kendi dünyamızda okuduğumuz, yaşadığımız, duyduğumuz ve önemli gördüğümüz konuları kısa yazılarla aktarmaya, faydalı olmaya çalışacağız. Düşünceye Saygı köşemizde tek konunun ele alındığı daha uzun yazılar da devam edecek şüphesiz. Sözü daha fazla uzatmadan sizi değerlendirmelerimle baş başa bırakıyorum.

 

YUSUF ALPASLAN ÖZDEMİR

 

BİZDE NEDEN OLMASIN?

Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin çıkardığı nitelikli iki dergiden, akademi çalışmalarından, düzenledikleri kitap fuarından ara ara bahsederiz yazılarımızda. Şehir ve Düşünen Şehir dergileri gerek içerikleri, gerekse göze hitap eden estetik yönden başarılı mizanpajıyla kalplerimizi fethetti. Dergileri yanında düzenledikleri kültürel etkinlikler, atölye çalışmaları uzaktan ilgiyle izlememizi, neden bizim şehrimizde yok şeklinde tatlı ve iyi niyetle hayıflanmamıza kapı açar. Benzer sosyolojik çizgilere sahip iki şehir Kayseri ve Konya kültür sanat yarışında da tatlı bir rekabet içinde olmalı. Bizim belediyemiz de elden geldiğince sanata ve sanatçılara destek oluyor, kongre merkezimizde ve Tantavi’de harika etkinlikler düzenleniyor ama şehrimizi dile getiren, adına yakışır afilli bir kültür ve düşünce dergisi iyi olmaz mı, bunca yardım ve destek daha bir güzel karşılığını bulmaz mı, inşallah diyelim ve bekleyelim.

KONYA’MIZIN KÜLTÜR ELÇİLERİ

Konu kültür sanat değerlerinden ve faaliyetlerinden açılmışken şehrimizin kültür insanlarını da her daim hatırlamamız gerektiği düşüncesindeyim. Kültür sanat gibi maddi bakımdan pek bir karşılığı olmayan ve beklenmeyen, heveslilerinin sevda uğruna yürüttüğü bir alana kendini adamak, şehrine hizmet etmek ne büyük bir ulvi çaba, alkışlanası bir meziyet. Seyit Küçükbezirci, Sefa Odabaşı, Feyzi Halıcı ve adlarını burada anamadığımız pek çok kıymetlimiz hatırlarımızda yaşayacak elbette, bununla birlikte Allah uzun ve hayırlı ömürler versin yaşayan kültür sanat insanlarımıza onlar hayattayken gerekli ihtimam ve alakayı göstermek, onlardan istifade etmek boynumuzun borcudur. Başta hocaların hocası Saim Sakaoğlu hocamız olmak üzere İhsan Kayseri, Mustafa Bahçıvan gibi şehir dostu ve hizmetkarı insanlarını dinlemek, sözlerinden dersler çıkarmak, önerilerine ve uyarılarına kulak vermek her Konyalının asli vazifesidir şüphesiz.

DERGİLERİMİZ NE ALEMDE

Biliyorsunuz rahmetli Cemil Meriç’ten mülhem dergileri hür tefekkürün kaleleri görürüz ve kültür sanat dergilerine sayfalarımızda her zaman yer ayırır, okuyucularımızı çıkan dergilerden ve içeriklerden haberdar etme niyeti taşırız. Bu bakımdan köşemizde dergilerle ilgili haberlere de yer vereceğiz. Muhit’ten yukarıda bahsetmiştik, Ötüken Yayınları da yeni bir dergiyle Söğüt’le okuyuculara merhaba diyecek. Kayseri’de Hakan Sarı öncülüğünde çıkan Ihlamur, yazık ki şehrimize gelmese de internetten temin etme şansına sahip olduğumuz kaliteli bir dergi. Arif Ay’dan sonra Edebiyat Ortamı’nın başına geçen Sadık Yalsızuçanlar dergiye güzel dokunuşlar yapıyor. Yeni yılla birlikte farklı ve başarılı bir mizanpaja kavuşan dergi, kitap hediyesi ile de cezbediyor. Geleneksel şiir ve öykü yıllıklarının devam edeceğini, yıllıkların ilkinin Mart-Nisan sayısıyla verileceğini buradan duyurmuş olalım.

MUHİT RAPORU

İbrahim Tenekeci, İtibar’a nokta koymasından sonra Muhit’le yola devam ediyor. Turkuvaz Yayın Grubu çatısında çıkacak olan aylık edebiyat dergisi Muhit, yayını öncesi bir yazı duyurusuna gitmemesi ile başta Celal Fedai başta olmak üzere çeşitli kesimlerin tepkisini çekmişti. İlk sayıdaki yazılara baktığımız zaman İtibar’daki kadronun tamamına yakını buradaydı, yeni yazar vardı da diyemeyiz yeterince. Eski öykü eleştirmeni Ömer Lekesiz de Yeni Şafak’taki yazısında, Muhit’in ilk sayısındaki öykülerden beşini merceğe aldı, özellikle Necip Tosun’un öyküsünü diğer dördünden ayırarak olumsuz hükümlerde bulundu. Çalışkan isim Tosun’un öykülerini biz de gereksiz ayrıntılara boğulan hüviyette, içselleştiremediğimiz karakter ve kurgusuyla okurken sıktığını daha önceki yazılarımızda belirtmiştik. Necip Tosun ve diğer bazı isimler, etraflarındakilerin övgüleri yanında Ömer Lekesiz gibi güvenilir isimlerin eleştirilerine kulak vermeliler.

İKİ RAHİBEYLE AYNI UÇAĞA BİNMEZ

Köşedeki bir diğer mevzuum Borges’le ilgili yazıda onun ne denli batıl inanç saplantısında olduğunu gördük. Bir başka müptela da küçük kasabalarda yaşlı akrabalarının yanında hayatını geçirmiş olan, fırtınalı ve skandallarla dolu yaşamı büyük bir yalnızlıkla sonuçlanan Amerikalı roman ve öykü yazarı Truman Capote. Batıl inançları tuhaflık olarak değerlendirmesine rağmen onun listesine bakın: Bütün sayıları toplama takıntısı var, mesela telefon numaraları toplandığı zaman sonuç uğursuz bir rakam çıkarsa o kimseyle hiç telefonlaşmıyor, uğursuz rakam takıntısından dolayı otellerde bazı odalarda kalamıyor. Bunun dışında Capote; aynı küllükte üç tane izmarit söndürmez, iki rahibeyle aynı uçağa binmez, Cuma günleri bir şeye başlamaz ya da sonuçlandırmaz, liste uzayıp gidiyor ve Capote ekliyor: Bu batıl inançlara bağlılık bana garip bir huzur veriyor. Bu arada dedim ya fırtınalı ve skandallarla dolu yaşam, neticede büyük yalnızlıkla ebedi bitiş, bir başka yazıya artık…

BORRGES  NASIL BİRİ

İyi bir okuyucunun hele de eleştiriye gönül vermiş birinin Borges’i yakından tanıması, okuması gerek. İşte Borges’le ilgili aktaracağım birkaç anektod umarım ilginizi çeker ve kitaplarını okumanıza kapı açar.

Borges nasıl biri, şöyle…Arjantinli, kütüphane müdürlüğü yapmış, gözleri hemen hemen hiç görmeyen, asker kökenli bir aileden gelen, kovboy filmlerinden hoşlanan, gençken kendini şair olarak gören, yazmadan yaşayamayacağını ve yazmadığı zaman vicdan azabı çektiğini söyleyen, 1936’da yayınlanan ilk kitabı sadece 37 tane satan, çok fazla batıl inançları olan ve bunu delilikle eşdeğere sayan, bu batıl inançlarından dolayı hep aynı renkleri kullanan(kırmızı, yeşil ve özellikle sarı), zamanı yolla ölümü uykuyla yaşamı rüya görmekle karşılaştırmayı en önemli metaforlar olarak gören, sık düşünülenin hiçbir zaman iyi ifade edilemeyeceğine inanan, İngilizceye büyük yakınlığı ve sevgisi olan, kendi dilini bulduğuna inandıktan sonra yazdıklarına bir daha geri dönmeyen bunları asla okumayan, kitapları özellikle öyküleri hakkında yazanların fazlasıyla ciddi bir dil kullandıklarına inanan, Henry James’in öykülerinin romanlarının çok ama çok üstünde olduğunu söyleyen, klasik bir tarza ulaşmak için yazmayı ana gayesi olarak gören, eleştiri yazılarında insanlara saldırmaktan hoşlanmayan, karakterlerine isimler bulurken dedelerinin babalarının isimlerini tercih eden, öykülerinde bilerek kısa öykü ve deneme türlerini birbirine karıştıran biri…

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.