Mustafa Balkan

Mustafa Balkan

Fırat Operasyonu 

Fırat Operasyonu 

Türk’ün Zaferler ayı olan Ağustos’ta neler yaşanıyor, neler…
23 Ağustos 1514’te Çaldıran Zaferi’nden dönen Osmanlı Hükümdarı Yavuz Sultan Selim, 24 Ağustos 1516 tarihinde, Mısır ve Suriye coğrafyasına hakim olan Memlük Devleti’ne karşı, Halep yakınlarında coğrafî olarak ve savaş açısından stratejik bir bölge olan Merc ve Dabık (Mercidabık) bölgesinde cereyan eden savaşta büyük bir zafer elde ederek 25 Ağustos 1517’de de Halep’i fethetmişti. 

***
26 Ağustos’ta daha başka neler olmuştu…
26 Ağustos 1071 tarihinde, Büyük Selçuklu Sultanı Alp-Arslan, Anadolu’nun kapılarını Türklere ardına kadar açan ve Anadolu’nun Türkleşmesi ile İslâmlaşmasını sağlayan Malazgirt Meydan Muharebesi’nde, Bizans İmparatoru Romanos Diogenes’i esir alarak büyük bir zafer elde etmişti.  
Akşehir Şeref Günü olarak kutlanan 24 Ağustos 1922’de, Büyük Taarruz’un başlatılması kararı alınarak Atatürk’ün komutasında 26 Ağustos’ta Afyonkarahisar-Kocatepe’de Büyük bir Taarruz başlatılmış, Türk Ordusu 9 Eylül 1922’de İzmir’e girerek düşmanı Anadolu’dan temizleyerek denize dökmüştü. 

***
24 Ağustos 2016 tarihinde ise; 15 Temmuz’da büyük bir travma yaşayan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), “Fırat Kalkanı” adı altında, 500 yıl önce Merc ve Dabık bölgesinde yaşanan bölgeye askeri birlikleriyle girerek DEAŞ ve PYD örgütlerine büyük bir ders vererek “Güvenlik Koridoru” oluşturmak üzere operasyon başlattı. Çoğu Türkmen köylerinden oluşan Cerablus’a giren Türk Ordusu, Özel Suriye Ordusu (ÖSO) denilen ve kendilerine pek güvenilmeyen gruplarla birlikte hareket ederek Türkmen Mücahitleriyle birleşti. 

***

suriye-ve-turk-askeri.jpgataturk,-buyuk-taarruz-oncesi-ilgindaki-askeri-tatbikati-denetlerken-(1-nisan-1922)_.jpg
Türk Ordusu’nun müttefik güçleriyle birlikte “sınırlı ve sorumlu” olduğu anlaşılan “Fırat Kalkanı” harekâtı, Sevr Antlaşması’nda yer alan Ermeni devletinden ayrı olarak Türkiye’nin Güneydoğusunda kurulması düşünülen Kürt devletine müsaade etmemek için önemli bir askerî operasyon olarak görülmelidir.
Amerika Birleşik Devletleri, bilindiği üzere Lozan Anlaşması’nı hiç tanımadı. Osmanlı heyeti, 10 Ağustos 1920’de Paris’e giderek Sevr Antlaşması’nı imzalamak zorunda bırakılmıştı. Sevr’de Osmanlı’nın sınırları yeniden belirleniyordu. “Doğu Anadolu’da denize çıkışı olan bir Ermeni devleti ve güneyinde Kürdistan devleti kurulacak” maddesi ise, Sevr’in en dikkat çekici maddesi idi. Amerika, İsrail Devleti’nin güvenliğini sağlama almak adına Suriye, Irak ve Türkiye’nin bir parçasını da içine alan bu bölgede bir Kürdistan devleti kurmak istemekte. Büyük Ortadoğu Projesi(BOP)’nin aynı zamanda Büyük İsrail Projesi(BİP) anlamına geldiği de unutulmamalı. 
Sevr Antlaşması’nda ayrıca, Boğazların her iki yakasının askeri birliklerden arındırılmasına yönelik siyasi hükümlerin yanı sıra; Türk Ordusu’nda “zorunlu (gönüllü) askerliğin kaldırılması (yerine paralı askerlik) ve ordunun 50.700 kişiden oluşması” yönünde askerî hükümler de bulunuyordu.

***
Sevr Antlaşması’nın sonuçlarını sıralarsak;
Osmanlı Devleti, İtilaf devletlerinin sömürgesi haline gelmiştir.
Osmanlı Devleti’ni hukuki varlığı kâğıt üzerinde sürdürülmüştür.
Osmanlı ekonomisi İtilaf devletlerinin denetimi altına alınmıştır.
Meclis ve padişah onaylamadığı için hukuken geçersizdir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi bu antlaşmayı tanımadığını ve imzalayanların “vatan haini” olduğunu ilan etmiştir.
Sevr Antlaşması’nı uygulatamayan İtilaf devletleri, bu antlaşmanın yerine Lozan Antlaşması’nı uygulamak zorunda kalmışlardır.

***
Burada dikkatinizi çekmek isterim ki, ABD hiçbir zaman Lozan Antlaşması’nı tanımamıştır. O halde Amerika, bize hangi antlaşmayı dayatmakta veya dayatmak istemektedir?..
15 Temmuz’daki darbe teşebbüsünden sonra TSK’nın yeniden yapılandırılması gündeme gelmiştir. Askeri birliklerin boğazların her iki yakasından çekilme durumları, diliyoruz ve temenni ediyoruz hiç söz konusu değildir. Ya değilse, İstanbul ve Çanakkale boğazları askerî açıdan büyük bir tehlike altına girmiş olur. 
15 Temmuz’un perde arkasını pek bilmiyoruz.
Bildiğimiz açık ve net bir husus var ki, Türk Ordusu, Irak’ta PKK’ya karşı yaptığı sınır ötesi harekâtların bir benzerini, Suriye’de Halep yakınlarındaki bölgede DEAŞ ve PYD adlı terörist güçlere karşı yapmış ve Cerablus’a kadar uzanmıştır.
Aslına bakarsanız, Türkiye’nin güvenliği Halep ve Şam’dan başlıyor.
Çünkü; Halep demek, Konya demek. Konya demek, Halep demektir.


AZİZİM DİYOR Kİ…
Mehmetçiğin muzafferiyeti için gönülden dua ediyor ve Türkiye’yi tehdit eder boyutlara ulaşan DEAŞ, PKK (PYD), FETÖ’nün kahrolması için Kahraman Türk Ordusu’nun bu sınır ötesi operasyonunu ayakta alkışlıyoruz.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan Arşivi
SON YAZILAR