GÜLERİZ AĞLANACAK HALİMİZE

GÜLERİZ AĞLANACAK HALİMİZE
Usta yazar Mustafa Everdi’nin Bilge Kültür Sanat etiketiyle çıkan ‘ Metropol Hikayeleri’, edebiyatımızda devrim niteliğinde bir ilki gerçekleştiriyor

‘Metropol Mücahidi’ öykücülüğümüzde yeni bir tekniğe öncülük ediyor. Adına hibrit hikayeler dediğimiz bu teknikte, okuyucu da hikayenin yazılma sürecinde yorumlarıyla yer alıyor. Nasıl mı? Hikayeler parça parça sosyal medyada yayınlanırken, akademisyeninden halka her kesimden okuyucu yorumlar yazıyor dijital olarak. Kitap nihayete erdiğinde bu yorumlar  her bir hikayenin sonuna ekleniyor. Buradaki yorumlar da hikaye kadar ilgi çekici ve hatta hınzırca değerlendirmeler içeriyor, öykücülüğümüze yeni bir anlayış getiriyor.

Mustafa Everdi’nin Bilge Kültür Sanat Yayınları arasında neşredilen Metropol Mücahidi adlı öykü kitabı birbiriyle bağlantılı, temel kahramanları ortak on bir hikayeden müteşekkil. Öyküler bir yaz tatili ile başlayıp kayak tatili ile nihayete eriyor. Hikayelere biraz cesur davranarak Türk toplum ve kültür hayatındaki meseleleri ön plana çıkartan hikayemsi makaleler bile diyebiliriz; makaleler gibi dili ağır olmayan, akıcı, mizah ve hicivle soslanmış yer yer karın ağrıtırcasına güldüren, yer yer hüzne boğan, yer yer de kızdıran öyküler bunlar.

Ev eşyaları satan bir esnaf olan Esved, kendi halinde bir ev hanımı Bahriye ve üç çocuktan mürekkep tipik bir ailenin sürüklediği on bir öyküde tatil kültürü, iktidardan nemalanma, akademinin durumu, statü değişimleri gibi toplumsal önemi haiz konular belli bir sosyal sınıfın penceresinden hikaye rahatlığı ve akıcılığıyla işleniyor.

Her bayramı köylerinde kutlayan ailenin ‘Ali kıran baş keseni Bahriye’, bu kez tatile gitmeyi önerir kocası Esved’e. Esved’in bu öneriye; ‘ Hanım, dedim. Ben bir kıroyum sen kırolayn. Denize gidip n’apacağız? Hem yüzme bilmiyorsun ki sen’ şeklinde karşılık vermesi hınzırca ve alabildiğine komik öyküler okuyacağımızın habercisi adeta. Devamında Esad’ın karısı için söylediği; ‘ Nişanlıyken neler vaat ettim Bahriye’ye. Hayat ona kestiğim bütün çekleri karşılıksız çıkardı’ demesi bizi bekleyen aforizmaların da ilk numunesi, göstergesi. Bu nitelemelerin şahikası da kitabın 98. sayfasında Esved’in bir oyun ve dinlenme mekanında söylediği, ‘ Masalarda okey oynanıyor; ama kelimeler bale yapıyor.’ cümlesi kanaatimce.

Mizahi unsurlar hız kesmeden tatil mekanlarında devam eder. Esved  bol bol karısı Bahriye ile dalga geçer, ailesi için de komik öz eleştirilerde bulunur. Esved;  Bahriye’nin yüzme öğrenmesi ve katıldığı sözde yüzme yarışını ‘balina yarışı’, oteldeki ebeveyn yatağının büyüklüğünü ‘ Bahriye’yle buluşmak, Adem’le Havva’nın buluşmasından daha uzun sürer’, gibi nitelendirmelerle ifade eder ve okuyucuyu güldürür.

+18 ibaresiyle verilen ‘ Bahriye ve Esved’in Avm Seferi’ başlıklı öykü ise Esved’in Bahriye ile dalga geçmede zirve yaptığı yerlerdir adeta. Yeşil cinsellik olarak adlandırabileceğim unsurların sınırlarını da görebileceğimiz şu satırlar gülme dozajını arttırmış haldedir; ‘ Baktım, Bahriye uzanmış, ihtişamlı bedeni haritaya sığmıyor. Gönlüme sığdırıvereyim bari, diye düşündüm. Hangi devlet olsa sınırlarına bir saldırı, taşkın, istila teyakkuza geçer. Bende de fesatlık olunca bu bir sinyal diye algıladım. Zaten radarlar sürekli açık. Ülke teyakkuzda. Şuna bir iki el elense çekeyim istedim. Gönül bu, neler istemiyor ki? Bahriye’de bir kımıltı yok. Sanki karaya oturmuş gemi gibi yan yatıyor. Daha güzel bir tanımı, bir kayalığa tünemiş fok balığı. Kaygan tutulmuyor, ele avuca sığmıyor. Denize de sürükleyemiyorsun.  - Bahriye, dedim. Sen de atağa çıksan, rakip sahaya hücum etsen biraz. Tek kale maç olur mu? - Erkek değil misin sen, çalış çabala, dedi.’

Tatil sonrası döndükleri rutin yaşamlarına bir renk, sosyalleşme vizyonu gelmiştir ailenin, sanki. Buna mukabil sonraki hikayeler daha ciddi, ağırbaşlıdır. Memleket meseleleri düşünülür, şahsi düşünceler aktarılır, yer yer naçizane çözüm önerilerinde bulunulur.

Tatil dönüşü yaşadıkları ilk macera, yolda arabadan atılıp önlerine düşen bir kız iledir. Kızın hikayesini kitapta kızın ağzından dinleyelim; ‘ Yükseklerde birinin sevgilisi idim, aldığı kolaylık giderlerinin zarfı, bir anlamda kasası oldum. (…) Yasa dışı bütün işlerden elde ettiği mallar benim üzerimde. Onun açısından ben güvenilir kasa iken bir sorun yoktu. Ben artık dayanamıyorum bu hayata. O şerefsiz yüzünden tesettürden utandım, açıldım böyle. (…) Zamanla hırsı boyunu aştı. Her şeyden her yerden para almaya başladı. Öyle ki evde saklayamaz olduk çanta dolusu paraları. Kanunlara yakayı kaptırmamak için dört yolun kavşağındaki Avm’den gayrimenkul hisselerine yatırmaya başladı. Tabii benim adıma. Şimdi ayrılmak istiyorum, bırakmıyor. Ayrılalım deyince yatırımını kurtarma telaşına düştü. Düşünmeden devrederim ama hayatım tehlikede.’ Rant, adam kayırma, haksız servet edinme gibi pek çok güncel ‘dert’imiz bu hikayelerde okuyucunun bam teline basmaktadır.

Kahramanlarımızın bir diğer macerası, katılacakları bir düğün ve bunun hazırlıkları esnasında yapılan harcamaların Esved’i germesi ile ilgilidir. Bu safhada Bahriye’nin; ‘ Cezaevine düşen kadınların çoğunluğu kuaföre gitmeyenmiş Esved’ diyerek kuaför harcamalarına bir açıklama getirmesi onun sıradan bir ev kadınından ziyade zeki ve kurnaz işini bilir bir ev kadını olduğunu gösteriyor.

Metropol Hikayeleri, yazımızın başında belirttiğimiz gibi dijital dünyadan okuyucu yorumlarıyla ilerleyen, yazarın; ‘yazdım bitti oldu’ demesiyle bitmeyen yeni tarz hikayenin öncülerinden. Everdi ve Hasan Boynukara ‘nın daha önce denemelerini gerçekleştirdiği bu tarz hikayelerde okuyucular yer yer övgülerini, yer yer önerilerini, alışveriş merkezine tüplü aracın alınması gibi ufak tefek maddi hataları haber vererek, yazarın da her an tetikte durmasını sağlıyor. Bu interaktif tarzın tutacağını ve bu minvalde birçok kurgu eserin vücuda getirileceğini düşünüyorum…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.